Sorumluluk...

A -
A +

Etyen Mahçupyan, bu ülkenin sadece en iyi siyasi analistlerinden biri değil, aynı zamanda kamusal aydın kavramının özelliklerini şahsında taşıyan nadir isimlerden. Siyasi analistliğinin gücü, aslında bir siyaset antropolojisi üzerine kurduğu ve gücünü burdan alan Türkiye ve dünya okumalarından geliyor. Kamusal aydınlığının merkezinde ise bir toplumlaşma projesi ve ideali var. Onun derdi, tek sorunu devlet ve kurumlarıyla olan entelektüellerden farklı. Devletin dönüşümü, sivilleşmesi, hak ve özgürlük temelinde yeniden inşası Mahçupyan'ın siyasi projesinde elbette çok önemli bir yer tuttu, bu nedenle 28 Şubat sürecinde ve sonrasında derin devletin hedefindeki entelektüellerden oldu. Ancak Mahçupyan'ın, devletin dönüşümü kadar önemli olan başka ve daha derin bir çabası daha var. Toplum olma ve olabilme ideali Mahçupyan'ın düşünsel projesinin merkezinde oturuyor. Cemaatlerden oluşan, henüz toplum olmayı başaramamış bir ülke Türkiye. Seküler cemaat, mütedeyyin cemaat, Kürt cemaat, sol cemaat, gayrı-Müslüm cemaat, vb. Mahçupyan bu cemaatlerin ötesinde, cemaatlerin içiçe geçerek bir toplum oluşturma projesini savunuyor. Ve bu projenin temelinde cemaat üyelerinin, kendi cemaatlerine eleştirel bakarak, mesafe alarak, karşı cemaatle diyalog içine girmesi gerektiğini savunuyor. Kendine hem içeriden, hem de dışarıdan bakan cemaat mensuplarının kamusal alanda görünür olmasına bir çağrı yapıyor.
Bu çağrı aslında bir sorumluluk çağrısı...
Bir Türkiyelileşme çağrısı. Kendi mahalleni reddetmeden, o mahalleden utanmadan, o mahalleyi unutmadan, o mahalleyi kamusal alana taşıma çağrısı. Karşı mahalleyi anlamaya çalışırken, kendi mahalleni eleştirebilmeye cesaret etme çağrısı. Bir mahallenin çıkarını, ortak iyiye tercih etmeme çağrısı.
Bu doğrultuda, Mahçupyan, kendi mahallesi olan gayrı-Müslüm cemaatlerin siyasete ve Müslüman çoğunluğa bakışını irdeleyen bir yazı kaleme aldı. Bu ülkede Ermeni meselesi konusunda farkındalığın artmasında ve yargıların değişmesinde en önemli rollerden birini oynamış bir entelektüel olarak, bu sefer aynayı kendi mahallesine doğrulttu.
Kendisine verilen cevap ise tam da karşısında durduğu "mahalleciliğin" ne kadar sığ olduğuna dair bir örnek vaka idi.
"Pis yandaş," "saray soytarısı,"  "sahibinin sesi"....
Sahi bu ülkede son 12 senedir reformu destekleyen aydınlar bu hakaretler dışında bir şey duydu mu, kapsamlı bir eleştiri gördü mü?
Bu entelektüel pespayelik, Gezi olayları ile daha da vahimleşti, zira bu bel altı saldırılar, daha önce kendileri de bu yaftalara maruz kalmış daha "kaliteli" entelektüeller tarafından yeniden ve daha güçlü üretildi. Entelektüel üstünlüğü ele geçirdi.
Oysa ki, Mahçupyan'ın derdi, kendi mahallesinin "star'ı" olmak değil, kendi mahallesi tarafından pohpohlanmalara doymak değil. Mahçupyan'ın derdi, yeni Türkiye'ye katkı sağlamak, bu değişimin entelektüel aktörü olmaya cesaret etmek.
Ve Mahçupyan, bu ülkenin seküler-sol-liberal mahallesine bir sorumluluk çağrısında bulunuyor. Ülkenize seyirci olmayın, yaşanan dönüşümü olaya karışmadan izlemeyin. Masumiyete kaçmayın, sloganların arkasında tembellik yapmayın, sefil bir kendini tatminin ilhamı olmayın, gelin sorumluluk alın. Bu ülkenin vatandaşı olun, elinizi taşin altına koyun. Bir dönüşüm sürecinden geçerken bu ülke ve bu bölge, bunu reddetmeyin. Cihangir ülkesinin "poster boy'u" olacağınıza, Türkiye Cumhuriyetinin asli, kurucu vatandaşı olun. Mahallenize kaçmayın, kendi fikrinizi kendiniz tayin edin.
Bu bir entelektüel çocukluktan çıkma çağrısı. Kimliği aşma, "ben'e" hapsolmama çağrısı. Olgunlaşma çağrısı.
Gezi fenomeni, 1980 darbesinin yaptığı etkiyi yapıyor bu ülkede muhalefete. Mağduriyette donduruyor, ben-bilirimcilik'te hapsediyor. En ahlaklı, en haklı, en üstün olduğuna dair sarsılmaz bir inanç oluşturuyor. Sadece red üzerine kurulu bir radikalizmi körüklüyor, düşünceyi sloganlaştırıyor. Daha da vahimi toplumlaşma sürecini baltalıyor.
Mahçupyan'ın, "bu sirk sizin cehenneminizdir" vecizesi, bu yüzden sadece bugünü değil, Türkiye'nin yakın döneminin entelektüel tarihini özetliyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.