Okulun dolu tarafını görmek

A -
A +
 
Okul öncesi, birler, sekizler, on ikiler derken, ilkokullar da kervana katıldı. Pazartesi gününden itibaren okul bahçeleri biraz daha şenlenecek. Maskeli, mesafeli ve seyreltilmiş de olsa öğrenciler iyice mahzunlaşan okul koridorlarını neşelendirecekler.
Çocukların ekranlardan biraz olsun kopup akranlarına kavuşacak olması çok güzel bir haber. İnşallah vakalar düştükçe okuldaki öğrenci sayısı artar ve kasım ayı itibarıyla ortaokul ve lise sınıfları da bu coşkuya katılırlar.
Ümidimiz ikinci dönemde de artık bütün sınıfların tam zamanlı olarak okula başlaması yönünde.
Yaşanan onca endişe ve probleme rağmen şundan eminim. İnşallah bugünleri atlatıp geriye dönüp baktığımızda, ülke olarak çok iyi bir imtihan verdiğimizi göreceğiz.
Yeter ki birbirimize kızmayı bırakalım, kenetlenelim ve alınan kararların arkasında durup elimizden gelenin en iyisini yapalım. Mesela okulların yarısı boş demek yerine, yarısı dolu diyelim. Karar alıcılara veryansın edeceğimize, dua edelim.
Mesele kendi psikolojimiz olduğunda, hayata olumlu bakmak, karamsar olmamak ve pozitif enerji yaymak için var gücümüzle uğraşıyoruz. Öyleyse aynı gayreti, ülkenin psikolojisini düzeltmek için de göstermemiz gerekiyor.
Çünkü ülkenin psikolojisi bozukken, bizim iyi olmamız mümkün değil!
 
Üst üste kaç film seyredebilirsiniz?
 
Bazı özel okullarda günde 8-10 saat canlı ders verildiğini duyuyoruz. Belki veli baskısından dolayı böyle bir uygulama yapılıyor ama çocukların bu kadar saat ekran karşısında kalması ciddi bir problem. Velilerin bunu talep etmesiyse daha büyük bir problem.
“Niye problem olsun? Parasını verdik sonuçta. Yüz yüze kaç saat yapılıyorsa, uzaktan da o kadar saat yapılsın!” diyorsanız size bir tavsiyem var.
Dört tane bol ödüllü sinema filmi seçin. Ve bir gün sabahtan oturup, kırk dakikada bir mola vererek hepsini seyredin.
Eğer bir yetişkin olarak, büyük bütçelerle çekilmiş sinema filmlerini bile üst üste seyrederken zorlanıyorsanız, bu meseleyi bir daha düşünün.
Bu arada canlı dersle sinema filmi arasındaki motivasyon farkını ve çocuğunuzla sizin aranızdaki yaş farkını da düşünmeyi ihmal etmeyin!
 
Ürün yerleştirme
 
Ben, “Hiçbir şey olamazsa bari öğretmen olsun” cümlesinin çok sık kullanıldığı bir dönemde öğretmenliğe başladım. Birkaç yıllık tecrübeden sonra o cümle zihnimde şöyle değişti:
“Eğer bir kişi öğretmenliğe layık değilse ne olursa olsun ama öğretmen olmasın.”
Çünkü öğretmenlik kolay iş değildir. Başka mesleklere benzemez, mesai saatlerine sığmaz. Bu yüzden öğretmen eve gidince işini kapının önünde bırakma lüksüne sahip değildir. Bırakırsa, öğrenciler de öğretmene duydukları saygı ve sevgiyi son dersten sonra sınıf kapısında bırakırlar.
Yıllar sonra buluşan mezunlar, akşamları öğrencilerini hatırlamayan öğretmenlerini hatırlamazlar.
Öğretmen, toprağı sürerken taşları, dikenleri değil hasat mevsimini düşünür. Sabah suladığı saksıdan akşam çiçek beklemez. Sabrı taşarsa verilen bütün emeklerin sele karışacağını bilir.
Öğretmen, bir ağaç fidanına bakarken meyvelerin kokusunu alan, gölgesinin serinliğinde ürperen kişidir.
          ***
Yukarıdaki cümleler Timaş Yayınevinden çıkan “Öğretmenin Kişisel Gelişim Rehberi” isimli kitabın arka kapağında yazıyor.
Peki bu cümleleri köşede niye yazdım?
Çünkü kitabın ön kapağında da adım yazıyor.
Hayırlı olur inşallah!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.