Hakimler memlekete gitmek için bile ''abi''den izin alıyorlar, ne adaleti?

A -
A +
''Adalet mi, o da ne canım?'' dediğimiz, yargı kavgalarının son sürat gittiği, hakim savcıların baş döndürücü hızla görevlerinin değiştiği şu günlerde ne kadar uzak durmaya çalışsam da, uzak duramıyorum, durmak da imkânsız zaten çünkü olup bitenler sadece tarafları değil bizi de yakından ilgilendiriyor. Şimdiye kadar konuyla ilgili taraflardan çok mail aldım. Bugün sizinle paylaşacağım adı bende saklı okuyucumun maili ise beni derinden etkiledi... Sahi bu toz duman arasında yargı nasıl işliyor? Hiçbir mahalleye ait olamayanlar nasıl iş görüyor?
Buyurun okuyun sonra üzerinde konuşalım?
        *
''Mesleğin başında genç bir hakimim ben ve elinde kendine göre birçok fırsatı varken onları bırakıp bu mesleğe girmiş birisiyim ancak girdiğim ilk andan itibaren çok fazla hayal kırıklığı yaşadım. Staja başladığım ilk zamandan itibaren çoğu meslektaşıma adalet duygumun sarsıldığını gördüm. Hani Başbakan'ın bahsettiği 'paraleller' var ya, onlar gerçekten varlar.... Samimi olduğum tırnak içerisinde birçok 'paralel' arkadaşım da var... Üstelik mesleğe girdiğim ilk dakikadan beri beni müthiş bir hayal kırıklığına sevk etmişlerdi. Nasıl mı?
Gerçekten adaletten haktan hukuktan değil de, 'abi'sinin ve içinde bulunduğu camiadan doğrudan emir alan bir yapıdan bahsediyorum. Memleketine gitmek için dahi bağlı bulunduğu abisinden izin almak zorunda olan bir hakim savcı düşünün ki bu hakimin savcının kürsüde vermiş olduğu karar ne kadar bağımsız ne kadar sağlıklı olur?
Kendi adıma 'Adalet dağıtma' iddiasıyla girmiştim bu mesleğe ama bu olayları ve kişileri gördükten sonra büyük hayal kırıklığına uğradım. Staj bitti, kura çektik, mesleğe başladık... Hakimlerin ve savcıların yaptıkları işe göre, aldıkları çok düşük maaşla dosyaların altında ezildiğini gördüm. Maddi sıkıntısı olan biri değildim ya da değilim o yüzden size maaş demagojisi yapmayacağım ancak bir hakim savcının yaptığı işe karşılık aldığı paranın ne kadar komik olduğunu sadece hakim savcılar anlayabilir... Maaşlar komik ötesi...
Ben de bu hengamenin içerisinde buldum kendimi... Gece 12'lerde adliyeden çıktığım çok oldu, hâlâ da oluyor.... Gün içerisinde gelen vatandaşlar, duruşmada 'birazcık adalet' diye hak arayan yalvaran bu insanlar... Hepsine ve bu mesleğe giriş amacıma ihanet etmemek için çalıştım... Hâlâ da çalışıyorum ancak...
Gelinen son nokta da bir tarafta 'paraleller' bir tarafta hükümet arasında sıkışmış kalmış durumdayız. O yüzden size yazmaya karar verdim... Herkesin her gün televizyonlarda konuştuğu ancak sahada ne yaşandığını bilmedikleri bir mesleği yapar hale geldik.  Yargı kararı tanımıyorum diyen bir taraf... Yargıyı gerçekten ele geçirmeye çalışan bir yapı...
Aynı yargıyı o yapıdan alıp Adalet Bakanı'na bağlamaya çalışan bir yasa tasarısı...
Ve asıl dert nedir biliyor musunuz? Bütün bunların arasında kalmış hisseden ben ve benim gibi birçok hakim savcı... 'Berlin'de hakimler var' hikâyesini bilirsiniz, bundan bir yüzyıl önce krallıkta dahi insanlar güveneceği tek yer olarak mahkemeleri görürken biz şu halde yargı kararlarının tanınmadığı günlerden geçiyoruz... Yarın duruşmada tarafın biri çıkıp 'Ben bu mahkemenin kararlarını tanımıyorum, kardeşim' diyecek diye endişeyle bekliyorum. Şu an ülkenin şu durumunda sadece adalet duygusunu ve vicdanını her şeyin üzerinde tutan bir hakim olarak kendimi boşa çabalıyormuş gibi hissediyorum...''
        *
Bir soruyla bitirelim mi? Sahi ne olacak? ''Ben, seni de, bu mahkemeyi de tanımıyorum kardeşim'' demeye başlarsa insanlar, o zaman ne olacak?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.