Niğde'de
 bir asker ve polisin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan saldırının 
faili olduklarına dair iddialar var. Diğer yandan geçtiğimiz hafta 
Türkiye toprağı olan Süleyman Şah türbesine saldırı tehdidinde 
bulundular. Suriye'deki el-Kaide olarak andığımız Irak-Şam İslam Devleti
 (IŞİD) göründüğünden de kirli ve karanlık bir örgüt.
2014'ün 
Şubat ayında, 8 ay süren bir ihtilafın ardında, el-Kaide IŞİD ile hiçbir
 ilişkisinin kalmadığını ilan etti ve bu örgütü özellikle Kuzey 
Suriye'de sivillere karşı uyguladığı aşırı şiddet yüzünden kınadı. Peki,
 el-Kaide gibi bir örgütün bile birlikte anılmak istemediği, dünyanın en
 korkunç terör örgütlerinden biri için bile itibar ve imaj zedeleyici 
bir unsur olarak görülen bu örgüt kim? Arkasında kim/ler var? Finansmanı
 nereden geliyor? Amacı, ideolojisi nedir?
IŞİD, Irak 
Savaşının ilk zamanlarında kuruldu, 2004 yılında el-Kaide'ye biat 
ettiğini ilan etti. Kurulduğunda amacı Amerikan işgaline karşı direnmek 
ve Irak'ın Sünni bölgelerinde hilafet kurmaktı. 2013 yılının Nisan 
ayında Suriye'de ilk eylemlerini yapmaya başladı ve Suriye iç savaşının 
gidişatını değiştiren unsurlardan biri oldu. 
Savaş konusunda 
oldukça eğitimli birlikleri ve Suriye muhalefeti adına savaşan diğer 
birliklerin sahip olmadıkları imkânları ile İŞID, ilk günlerde kendini 
diğer gruplardan farklılaştırmayı başarmıştı. Özgür Suriye Ordusu adı 
altında savaşan örgütlerin, ekipman ve temel gıda maddelerini halktan 
sağlaması, halihazırda savaş şartlarının zorlukları ile mücadele eden 
Suriyelilerde bıkkınlık meydana getirmişti. Nusra cephesi ile IŞİD'in bu
 anlamda halktan destek almasına gerek yoktu. Hızla büyüdü İŞID. 
Halihazırda birliklerini oluşturan yabancı savaşçılara (bu savaşçıların 
çoğu Çeçen, farklı Arap ülkelerinin vatandaşları ve Avrupa'dan gelen 
savaşçılardan oluşuyordu) Suriyeli muhaliflerden de katılanlar oldu. 
Özgür Suriye Ordusu çatısı altında savaşan küçük grupların önünde zor 
bir seçim vardı, ya IŞİD'e biat edecek ve onlar adına savaşacaklardı, ya
 da IŞİD'e karşı mücadele edeceklerdi. İkincisini göze almaya cesaret 
edemeyen gruplar IŞİD'e katılmak zorunda kaldı.
Stratejileri 
ilginçti. Esad güçleri ile savaşıp, rejimin elindeki bölgeleri kurtarmak
 yerine, genellikle halihazırda Özgür Suriye Ordusu tarafından ele 
geçirilmiş bölgelere girip, bu bölgeleri ÖSO'nun elinden almayı tercih 
ettiler. Ele geçirdikleri bölgelerde yaptıkları gıda ve sağlık 
yardımları ile ilk başta sempati bile kazandılar.
Ancak bu 
sempatinin ömrü epey kısa süreli oldu. Özellikle Kuzey Suriye'de 
etkinliklerini arttırmaları ile korkunç yüzlerini göstermeleri 
gecikmedi. Şiddet ile uyguladıkları yasak listelerinde sigara içmek bile
 vardı. Gazetecileri, sivil aktivistleri, yardım görevlilerini 
kaçırdılar, bazılarını öldürdüler. Muhalifleri Suriyeliler için işkence 
ve infaz odaları kurdular.
Amaçları alan kazanmaktan ziyade, 
halihazırda muhaliflerin eline geçmiş bölgelerde kendi anlayışlarına 
göre bir İslami yönetim şekli kurmaktı. Muhalifler IŞİD'in rejim ile 
birlikte hareket ettiğini ve hatta rejimin kurduğu bir kukla örgüt 
olduğunu iddia ediyor. Komplo teorisi diyerek geçilemeyecek kadar ciddi 
veriler sunuyorlar bu iddialarına. Bu argümanları şöyle özetlemek 
mümkün. 1- Rejim ne zaman belli bölgelerde sıkıntıya düşse, IŞİD o 
bölgedeki ÖSO birliklerine (ve hatta son zamanlarda Kürtlere) saldırı 
düzenliyor ve bazen bu bölgeleri rejime teslim ediyordu. Sefira, Hanasır
 ve Kuveyris Askerî Havaalanı, IŞİD'in rejime teslim ettiği yerlere 
örnek olarak sunulabilir. 2- Sivil yerleşim birimlerine hava yolu ile 
saldırmaktan çekinmeyen Suriye rejimi (Halep'te her gün ortalama 20 
varil bombası atılıyor), Rakka'da üs kuran IŞİD hedeflerini hiç vurmadı.
 3- Esad'ın Amerika'nın İrak müdahalesi sonrasında, Irak'a el-Kaide 
unsurlarının geçişini organize ettiği sır değil. Yani rejimin el-Kaide 
ile daha öncesinde iş birliği yaptığı, Suriye muhaberatının el-Kaide 
bağlantılarının güçlü olduğu bir veri. Buna ek olarak, siyasi reform 
maskesi altında Esad'ın özellikle el-Kaide bağlantılı savaşçıları 
hapishaneden saldığı da malum. 4- Ve en sonuncu argüman son derece somut
 bir iş birliğini gösteriyor. Deyrizor bölgesinde IŞİD kontrolü altında 
olan petrol kuyularından çıkardığı petrolü Esad rejimine satıyor. Evet 
yanlış okumadınız. Birçok kere uluslararası medyada yer bulan, Cenevre 2
 konferansı sırasında Batılı istihbarat örgütleri tarafından da dile 
getirilen bu iş birliği sayesinde IŞİD inanılmaz bir finansman buluyor.
Suriye
 iç savaşı başladığında sahada el-Kaide denilince akla gelen örgüt Nusra
 cephesi idi. O zaman henüz ismine Şam kelimesini eklememiş olan Irak 
İslam Devleti (el-Kaide), Nusra cephesinin kurulmasını hem para hem de 
deneyimli savaşçılarını göndererek organize etti. Fakat bu iki grup 
arasında zamanla bir güç ve otorite kavgası yaşanmaya başladı. Irak 
İslam Devleti, ismini "Irak-Şam İslam Devleti"ne dönüştürdü ve Suriye'de
 bilfiil sahaya girdi. Nusra'nın Iraklı savaşçıları bu yeni kurulan 
örgüte geçti. Bu güç mücadelesini Suriye'deki dinamikler konusunda uzman
 gazeteci Samet Doğan şöyle özetliyor:
"Önce aktivist ve yerel
 gazetecileri kaçırmasıyla muhaliflerin tepkisini çeken IŞİD, Esad 
rejimine karşı savaşan grupları 'kafir' ilan etmesiyle de şimşekleri 
üzerine çekti. Bu nedenle Nusra Cephesi Lideri Ebu Muhammed el-Culani 
el-Cezire televizyonuna verdiği mülakatta, IŞİD'den ayrı olduklarını 
belirtmek için kendilerinin tekfirden uzak olduğunu, Türkiye, Suriye, 
Mısır gibi bütün coğrafya halklarını Müslüman olarak gördüklerini 
açıklamak zorunda kaldı. Nitekim IŞİD Halep'in Azez kentinde ÖSO'ya 
bağlı Kuzey Kasırgası'na savaş açması sonrası muhaliflerle ipleri 
tamamen koparttı. Azez'in Tevhid Tugayı ve Ahrar'uş Şam gibi kuzeyde 
etkin -daha sonra birleşerek İslami Cephe'yi kurdular- grupların geri 
cephe hattıyken IŞİD'in eline geçmesi büyük sorun teşkil etmişti. Ayrıca
 kurtarılmış bölge olan Azez'in Türkiye sınırıyla Halep arasındaki en 
önemli geçiş noktası olması da çatışmanın derinleşmesine katkı sağladı. 
Bütün bu karmaşa ve muhaliflerle yaşanan gerginliğin tavan yaptığı bir 
sırada el-Kaide lideri Eymen Ez-Zevahiri'nin IŞİD'in feshi ve 
temsiliyetin sadece Nusra Cephesi'ne verildiğini ilan ettiği ses 
kaydının yayınlanması IŞİD'e ilk darbeyi vurdu. IŞİD Lideri Bağdadi'nin 
bu çağrıya kulak asmayarak yoluna devam etmesiyle birlikte kendini 
"el-Kaide" bağlısı olarak gören savaşçılardan bazılarının yeniden Nusra 
Cephesi'ne dönmesi ilk kırılmayı oluşturdu. Bu durum da el-Kaide'de 
Bağdadi-Zevahiri ayrımına gidilmiş oldu..."
Bu anlamda bazı 
Nusra militanlarının ve rejimden ayrılan kişilerin IŞİD hakkında 
söylediklerine kulak vermekte fayda var. Idlib'de Nusra militanlarının 
bir kısmı IŞİD'in Suriye muhaberatı ile ilişkili olduğunu iddia ettiler.
 Rejimden ayrılan eski Irak büyükelçisi Nevaf el-Fares ise, kendisinin 
bizzat Irak'ta el-Kaide adına savaşması için gönderdiği aşiretlerin şu 
anda Suriye'de IŞİD bayrağı altında savaştığını söyledi. Suriye hava 
kuvvetleri istihbarat birimi yardımcısı Affek Ahmed de bu iddiaları 
doğrulayarak, Suriye muhaberatının bu örgütler içinde epey etkin 
olduğunu ifade etti.
IŞİD son dönemlerde Suriye'de epey alan 
kaybediyor. Bunda ele geçirdiği bölgelerde halkın nefretini kazanması 
ile kendisine karşı daha sert bir mücadeleye girişen silahlı muhalefetin
 etkisi var. Türkiye'nin de uzun zamandır IŞİD konusunda alarmda 
olduğunun altını çizmek ve Türkiye ordusunun bir IŞİD konvoyunu 
vurduğunu da hatırlatmak lazım.