"Savaşa hayır" mı yoksa "AK Parti ne yaparsa ona hayır" mı?

A -
A +
Türkiye gittikçe tuhaf bir ülke haline geliyor.
Geçtiğimiz hafta sonu bir Suriye uçağı Türkiye hava sahasını ihlal ediyor. 22 Haziran 2012 tarihinde, Suriye rejiminin ihtarsız bir şekilde bir Türk keşif uçağını düşürmesi sonucu değişen angajman kuralları gereğince, Türk ordusu bu ihlale cevap veriyor ve uçağı vuruyor.
Uluslararası hukuk ilkelerine bağlı kalarak cevap veriliyor. Türkiye'nın sınır güvenliğini sağlamak ve caydırıcılık unsurunu masada tutmak için alması gereken önlemi alıyor. Haziran 2012'den sonra geçerli olan "eğer sınırımızı ihlal ederseniz, vururuz" uyarısını yerine getiriyor. Yani TSK işini yapıyor!
Lakin gelin görün ki, bir seçim arifesinden çok, gittikçe en temel ahlaki normların bile özlemle arandığı bir savaş psikolojisinin hakim olduğu bir kısım kamuoyunda bu olayın yankısı akıl ve mantık sınırlarını zorlayacak şekilde oluyor.
Hükümetin bu manevra ile seçim öncesi gündem değiştirmeye çalıştığı iddiası, olayın seyri son derece açık değilmiş gibi, yaygın kabul görüyor.
Suriye uçağının düşürülmesi hava sahasının ihlal edilmesi sonucu oldu. Hava ihlali gerçekleşmeden uçak vurulsa, böyle bir ihtimali dillendirmek makul olabilirdi. Diğer türlü bir akıl yürütme aslında fantastik bir komplo teorisini öngörüyor. Beşar Esad, Türkiye hükümetine seçim öncesi gündem değiştirmesi için pas attı, uçaklarına sınır ihlali emri verdi ve bunu hükümet gole çevirdi. İlk bakışta kulağa çok makul gelen, "seçim öncesi gündem değiştirme taktiğinin" Türkçe tercümesi bu senaryo. Esad'ın AK Parti'ye böylesi bir "kıyak" yapabileceği sizi ikna ediyorsa, buyrunuz tepe tepe kullanın bu argümanı.
Eleştiri tutarlı ve hakkaniyetli olduğunda anlamlı olur. Suriye, Türk uçaklarını düşürdüğünde "muz cumhuriyeti mi burası, neden cevap verilmiyor" diyenlerin, şu anda "neden cevap veriliyor" sorusu sorması ancak siyasi angajmanın körelttiği bir tutarsızlık ile açıklanabilir.
Türkiye'nin sınır ihlali yapan Suriye uçaklarını vurmasının hemen akabinde, sosyal medyada bekleneceği üzere bir "Savaşa hayır" rüzgârı esti. Bu slogan, son iki senedir ne zaman Suriye'den Türkiye'ye bir tehdit gelse cömertçe kullanılıyor. İnsan elbette sormadan edemiyor, hangi savaşa hayır? Türkiye'nin Suriye'ye savaş açma niyetinin olmadığı, bundan önce Esad rejimi sayısız kere meşru gerekçe vermiş olmasına rağmen böylesi bir hazırlığın yapılmadığı aşikâr. Komşuda halihazırda devam eden kanlı bir savaş için bu sloganı kullanmayanların, gerçekleşme ihtimali olmayan bir savaş senaryosu üzerine ajitasyon gösterisi, üzgünüm ama gerçek bir barış duyarlılığını yansıtmıyor.
Yıldıray Oğur'un enfes ifadesi ile, bu bağlamda kullanılan "savaşa hayır" sloganı aslında "AKP ne yaparsa ona hayır" anlamına geliyor.
Endişe etmeyiniz, evlerde makarna ve patates stoklama hazırlıklarına da girmeyiniz. Ufukta bir savaş yok. Ne seçim öncesi, ne de seçim sonrası. Aksine, ileride bir savaşa sürüklenmeyi engelleyecek, bir caydırıcılık gösterisi var. Müsterih olunuz.
Diğer yandan, "savaşa hayır" sloganlarını kullanmayın demiyorum, yine kullanın. Geçtiğimiz Cuma günü Diyarbakır'da yaşanan Newroz'a, barış şölenine karşı olanlar için kullanın. Pazar günü Yenikapı'da, Kazlıçeşme'de barış diyen kitlelerin iradesine saldıranlar için kullanın.
Barışı, 20. yy'ın en kanlı diktatörlerinden birine "haddini bil" uyarısı yapılırken değil, kendi ülkenizin 100 yıllık sorununu çözmek için risk alanlara saldırı olunca hatırlayın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.