Irak'ta yeni dönem: Haydar el-İbadi başbakan

A -
A +
Ve beklenen oldu, Irak'ta Nuri el-Maliki görevi bıraktı. Maliki'nin görevini bırakma süreci, tıpkı başbakanlığı gibi son derece çatışmalı ve tartışmalı geçti. Aslında Maliki'nin ipi, yeni ismiyle İslam Devleti (İD) olan, Irak Şam İslam Devleti'nin Musul'u işgali ile çekilmişti. İD'nin Irak'ın ikinci büyük şehrini epey kolay şekilde ele geçirmesi, Musul'daki Sünni aşiretlerin İD ile iş birliği yapması, Maliki'nin mezhep ayrımcılığı üzerine kurulan siyasetinin sürdürülebilir olmadığını müttefiklerine göstermişti. Önce Obama Maliki'yi Irak'ta yaşanan krizin ana sorumlularından biri olarak gösterdi. Buna İran'dan gelen Maliki'yi gözden çıkarabiliriz mesajı eklendi. Uluslararası müttefiklerinin desteğinin çekilmesi ile, Irak Şiileri arasında (epeydir olan) Maliki'ye karşı rahatsızlık yüksek sesle ifade edilmeye başlandı. Sistani'nin, Maliki'yi açıktan eleştirmesi ile Maliki'nin meşruiyeti ciddi yara aldı. Bunu kendi partisi içinde Maliki'ye karşı isyan bayrağının açılması takip etti.
Maliki görevi bırakmamak için direnmedi değil. 8 yıldır başbakanlık görevinde olan Maliki, henüz nisan ayında gerçekleşen seçimlerden zaferle çıkmıştı. Sandıktan zafer çıkmasının getirdiği özgüvenle Cumhurbaşkanı Fuad Masum'un, Haydar el-İbadi'yi yeni başbakan olarak atamasını ilk başta protesto etti ve bu hamlenin bir anayasa ihlali olduğunu iddia etti. "Ben Nuri el-Maliki'yim, ben Kanun Devletinin [Koalisyonu] lideriyim, ben Davet [Parti]'sinin başıyım, benim onayım olmadan kimse bizim ismimizle pazarlık yapamaz" beyanından sadece bir hafta sonra istifa metnini devlet televizyonunda canlı olarak okuyacaktı. Ordu mensubu taraftarlarının Maliki'yi desteklemek için Bağdat sokaklarına dökülmesi ile yükselen endişeler, Maliki'nin istifası ile dinmiş durumda.
Irak'ın yeni başbakanı Haydar el-İbadi, ismi daha önce çok bilinen bir siyasetçi değil. Normalde başka bir meselede aynı kampta yer alması mümkün olmayacak bir grup ülkenin desteği ile iktidara geldi. ABD, İran, Türkiye, Suudi Arabistan ve Arab Birliği, İbadi'ye destek mesajları yayınladılar. Benzer şekilde Kürt ve Sünni partilerin de İbadi'nin başbakanlığı ile Bağdat merkezî hükümeti ile yeni bir sayfa açmaya hazır olduklarına dair bir tutum içinde olduklarını verdikleri mesajlar ile görmek mümkün.
Haydar el-İbadi, Maliki'nin lideri olduğu Davet Partisinin mensubu. İslami Davet Partisi, Irak'ta 1958 yılında İslamcı Şiiler tarafından kurulmuş ve 1970'lerde hem Şii uleması, hem de gençler arasında popüler olmaya başlamış bir siyasi hareket. Baas döneminde parti illegal edildi ve üyelerine yönelik ağır baskı uygulandı. Davet Partisinin, İran Devrimini desteklemesi ile İran'da kurulan rejim cömert yardımlarını partiden esirgemedi. İran-Irak savaşında merkezini Tahran'a taşıyan Davet Partisi uzun süre hem Saddam hem de Batı bloku tarafından terörist bir hareket olarak görüldü. Bu durum Birinci Körfez Savaşı ile değişecekti. Saddam'a karşı alternatif arayışları içine giren ABD tarafından destek görmeye başladı Davet Partisi. İkinci Körfez Savaşı ile Irak'a resmen dönen Davet Partisi 2005 seçimlerinden zaferle çıktı ve o tarihten beri Irak'ta iktidar koalisyonunun ana ortağı.
Irak'ın yeni başbakanı el-İbadi'nin göreve atanması biraz sürpriz oldu. İD'nin Musul işgalinden beri Irak'ta Maliki'nin yerine geçecek müstakbel başbakan adayları kim olabilir sorusu soruluyor, bu soruya cevap olarak farklı kişilerin isimleri geçiyordu. Açıkçası İbadi'nin ismi bu kişiler arasında yoktu.
İbadi'nin bu isimler arasında olmama sebebi düşük profilli ve etkisiz bir siyasetçi olmasıydı. Görünen o ki, bu faktör İbadi'nin lehine oldu. Zira temel amacı Sünniler ve Kürtleri sisteme kazandırmak olan bu iktidar değişikliği sırasında İbadi gibi daha önce ismi üzerinde tartışma olmayan bir aday doğru bir isim olarak ortaya çıktı. İbadi, Saddam döneminde Londra'da sürgünde yaşamış bir mühendis. 2005 yılından beri Davet Partisine bağlı bir milletvekili.
1952 yılında Bağdat'ta doğan, İbadi Saddam döneminde Londra'da sürgünde yaşamış bir mühendis. Siyasete 2003 yılındaki Amerikan işgali ile başlıyor. 2005 yılından beri Davet Partisine bağlı bir milletvekili ve Maliki'nin danışmanlarından biri. Irak'ta bilinen köklü bir aileden geliyor olmasının, başbakanlık imajına katkısı olacağı Irak gözlemcileri tarafından not düşülüyor.
İbadi'nin önünde çözülmeyi bekleyen zor ve yakıcı sorunlar var. Sünniler ve Kürtler ile merkezî hükümetin ilişkilerini tamir etmek bunların başında geliyor. Sünniler yönetimde daha çok temsil edilmek istiyor. Özellikle İçişleri ve Savunma Bakanlıklarının Şiiler tarafından ele geçirildiğine inanıyorlar. Irak ordusunun yeniden kurulmasını istiyorlar. Bununla beraber keyfi nedenlerle tutuklandıklarına inandıkları Sünni siyasi suçluların serbest bırakılmasını talep ediyorlar. Sünni aşiret liderlerinin yönetimde daha çok söz sahibi olması diğer bir istekleri. Bununla beraber Irak'ta epey yaygın olan yolsuzlukla mücadele İbani'nin yapılacaklar listesinin başlarında gelen diğer bir unsur.
Bir zamanlar Arap kültürünün, felsefesinin ve ticaretinin başkenti olan Bağdat, muhakkak ki tarihinin en parlak günlerinden geçmiyor. Bağdat şu an uluslararası terörizmin, istikrarsızlığın, yolsuzluğun ve mezhep savaşlarının başkentlerinden. Gelecek senaryoları parlak değil. Yugoslavya'nın parçalanma süreci ile benzerlik kuranlar da var, mezhep siyaseti ile ünlü Lübnan ve petrol ile finanse edilen bir yolsuzluk düzeni olan Nijerya'nın birleşimi diyenler de...
Elbette, İbadi'nin tüm bu sorunların üstesinden gelip gelemeyeceği henüz bilinmiyor. Açık söylenmesi gerekirse İbadi'nin bu sorunları çözmesi de pek beklenmiyor. Ama yine de Irak için yeni bir dönem başlıyor demek yanlış olmaz. Maliki'nin sorumsuz mezhepçi siyasetinin oluşturduğu yıkım, bu yeni dönemde tamir edilmeyi bekliyor...
Kürtler ve Şiiler eski Baas rejiminin kalıntısı olarak gördükleri Sünni Araplara güvenmiyor, Baas döneminde çektikleri zülmun Sünnilerin güç kazanması ile tekrarlanmasından korkuyor. Sünni Araplar, Şiilerin Tahran'dan emir alan teröristler olduğunu düşünüyor. Şiiler ve Sünniler, Kürtleri Amerika'nın piyonu, hain bir unsur olarak görüyor. Güç paylaşımına dair bir siyasi kültürün olmadığı bir ülkede, işleri zorlaştıran her unsuru temsil edenin o grubun radikalleri olmasıdır.
Irak siyasetinin artık dokusu olmuş mezhepsel nefret, güvensizlik, yolsuzluk ve despotizme karşı kısa vadede bir çözüm beklemek fazla iyimser bir yaklaşım olacaktır. Ancak yine de bir ülke dağılırken bu geçiş döneminin sancılarını hafifletecek bir siyaset üretmek ulaşılabilir bir hedef olabilir. İbadi'den beklenen; son safhalarında olan bir kanser hastasını iyileştirebilecek bir doktor olmasından ziyade, zor bir doğumun sancısını azaltabilecek bir ebe olması. Irak'ın, birlikte yaşama iradesi kalmamış farklı kesimlerini kaynaştırmaya çalışmak, İbadi için imkânsız bir misyon. Bu grupların kendi idareleri altında yaşayabilecekleri bir siyasi düzene geçişi sağlamak ise zor olsa da, imkânsız değil. Otonomi kelimesi bu yeni dönemde Irak için bir anahtar kelime olacak gibi görünüyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.