"Öğretmensiz asla" diyor, derdini yaza yaza bitiremiyor

A -
A +
"Sayın Feridun Bey, Öğretmenler Günü sebebi ile köşenize âcizane 'ÖĞRETMEN OLMADAN ASLA' başlıklı bir yazı gönderiyorum. Sizden özellikle istirhamım, bu yazımı mümkünse tek bir virgülünü bile kesmeden aynen yayınlamanız. Sanırım Öğretmenler Günü hatırına birçok öğretmenin altına hiç düşünmeden imzasını atabileceği bu yazıyı yayınlayarak ülkemizin en önemli problemi olan eğitim problemini yetkililere duyurup çözüm üretilmesi konusunda yardımcı olursunuz. Eğer tamamını yayınlamayı uygun bulmazsanız çöpe atın gitsin. Saygılarımla” diyen çok değerli ve dertli okuyucumuzun gönderdiği yazı, bu köşeye ayrılan ölçünün neredeyse bir buçuk katı. E şimdi biz ne yapacağız? İster istemez değerli okuyucumuzdan özür dileyerek gönderdiği yazıdan önemli satırları sizlerle paylaşacağız:
“Eğitimin problemlerine öğretmeni yok sayıp da çözüm arayanlar var. Kim ne derse desin öğretmen olmadan eğitim problemini çözemezsiniz. Para için öğretmenlik yapılmaz. Öncelikle öğrenciyi ve eğitimi sevmek gerekiyor. Şu anda geçim için bu mesleği yapan on binlerce öğretmen var. Öğretmen çıkarcı değil fedakâr olmalı. İlkeleri, hedefleri; giyinişi, davranışı, bilgisi ile çevresine örnek olmalı.
Peki öğretmen şu anda ne hâlde? Şu anda öğretmen odasına girip baksanız birçok kimsenin öğretmen olduğuna inandıramazsınız. Böyle öğretmenin öğrenci üzerinde etkisi olmuyor. Sigarasının dumanını öğretmenin yüzüne savuracak kadar özgür (!) öğrenciler var. Öğretmen öğrenciler karşısında hiçbir müeyyidesi olmayan aciz bir kimse durumunda. Öğrenci ne yaparsa yapsın hep masum her durumda tek suçlu var, öğretmen. Amirlerin gözünde hiçbir zaman öğrenci kabahatli değil(!)
Her şeyin başı sağlık değil eğitimdir. Eğitim sistemini düzeltmek işin ehilleri aranmalıdır. Kitaplar da müfredat da öğrenci seviyesinden çok uzakta. Eğitimin temeli olan saygı ve sevgi hak getire ne öğrenci, ne öğretmen, ne veli, ne de amirler sevgi ve saygıyı gerekli görmüyor. Bu ülkede gerçek anlamda eğitim yapılmıyor. Sadece yapılıyormuş gibi yapılıyor.
            Hayrettin Hatunoğlu
 
 
Onlar gelip para kazanacak, biz ekmek derdindeyiz
 
“Çok büyük bir sorunumuz var kimse bu sorun hakkında konuşmak istemiyor. Lütfen bu konuya bir el atın Türkiye'de turizmden yaklaşık olarak 10.000.000 kişi ekmek yiyor. Turizm televizyonlarda gösterildiği gibi muhteşem gidiyor ama aslında gitmiyor. Giden tarafı madalyonun diğer yüzü yani otel sahipleri, otel yöneticileri, tur ve acente firmaları… Ama otelde çalışan personel otelin dışındaki esnaf kan ağlıyor her geçen gün daha da fakirleşiyor.
Biz Antalya bölgesinde iş bulamıyoruz. Ben Türk vatandaşı olarak 10 yıldan fazladır bu sektörün içerisindeyim ama her yıl iş bulmam daha da zorlaşıyor. Türk cumhuriyetlerinden Antalya'ya otellerde çalışmaya gelenler sebebiyle bizim iş bulmamız imkânsız hâle geliyor. Çünkü bu insanlar asgari ücrete çalıştırılıyor. 6-7 ay çalıştırılıp sonra herhangi bir tazminat almadan gidiyorlar. Durumdan onlar da şikâyetçi değil. Çünkü Türkiye'de kazandıkları para kendi ülkelerinde yüksek bir meblağ oluyor.
Ben bir garsonum normal şartlarda benim almam gereken ücret 2.500 ila 3.500 lira; ama oralardan gelip otellerde çalışan personel hem asgari ücret alıyor hem fazla mesai almıyor. Tabii bu da otel yönetiminin işine geliyor.
Biz ise ülkedeki çalışma yasasına göre fazla mesai yaptığında bizler fazla mesaiyi isteyeceğiz.
Bu durum elbette ki çalışanları değil çalıştıranları memnun eden bir sistem. Otellerde neden bir yabancı çalıştırma kotası konulmuyor? Antalya'da %60 yabancı uyruklu çalışan %40 gibi Türk vatandaşı çalışan var. Ben Türkiye'de yaşıyorum. Ben işsiz kalacağım, evime ekmek götürmekte zorlanacağım ama onlar 6-7 ay çalışacak kazandığı parayla memleketine dönecek. Ooh ne güzel bir düzen?”
            Akın Sakın-Antalya
 
 
İstanbul’da yaşayan sürücülerin dikkatine!
 
“Sevgili İstanbulluların bundan sonra trafiğe özel araçlarıyla çıkarken yanlarına erzak çantası hatta ve hatta izci çantası almalarını önemli tavsiye ederim. Çocuklu ailelerin de kesinlikle lazımlıkla filan çıkması lazım… Şunun şurasında ne var ki gideceğimiz yer yarım saatlik mesafe falan diyerek kendilerini riske atmasınlar… Geçen gün akşam saatlerinde Bakırköy Zuhuratbaba’dan Dr. Remzi Kazancıgil Caddesini kullanarak Ataköy’deki evime geçecektim. Normalde o yol toplamda 6-7 dakikalık yoldur. Ama sürpriz bir şekilde yol tıkanmış hâldeydi. Araçlar ip gibi dizilmişti. Hiç ilerlemiyordu. İleride kaza mı oldu, araç mı arızalandı ne oldu bilen yok… Ahmet Cömert Kompleksine gelene kadar geçen süre tam 45 dakikayı buldu. Neydi sorun? Hâlen bilemediğim bir şekilde trafik ışıkları yaklaşık üç dakika mı beş dakika mı ne aralıkla yanar hâle gelmiş veya getirilmişti. Peki bu sürede ne oldu? Küçük oğlum arabada çişi gelmiş altına etti. Benim açlıktan kan şekerim düştü. Çevrede yiyecek içecek alacak hiçbir yer yoktu. Allahtan arabada hasta filan yoktu. Diyeceğim o ki bundan sonra İstanbul’da yola çıkarken arabanıza bir erzak çantası, bir lazımlık, hatta bir izci çantası almadan çıkmayın. Ne zaman nerede nasıl yolda kalacağınızı kestiremiyorsunuz.”
           Bülent Çelik-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.