Bir hayalim var fakat…

A -
A +
“Bu söyleyeceklerim bugün için fütüristik (gelecekçi) senaryo olabilir ama bir gün neden olmasın? Yeter ki, isteyelim ve bu uğurda gayret edelim. Gözlerinizi kapayın ve hayal edin... Cezaevleri bomboş kalmış. Cezaevlerindeki personel diğer kamu kurumlarına tayin olmuş. Adalet Bakanı “bunu nasıl gerçekleştirdiniz?” diye soran yabancı gazetecilere şu cevabı vermiş: “Öncelikle suç işlemeye zemin hazırlayan şartları kuruttuk. - Eğitim sistemimiz yenilendi. İyi bir insan, iyi bir vatandaş, iyi bir Müslüman nasıl olur sorusuna cevap verecek bir eğitim sistemi inşa edildi. - Suçu ve suçluyu özendiren başta TV programları olmak üzere toplumsal bataklıklar kurutuldu. - Suça yol açan fakirlik, çaresizlik yolları vakıf hizmetleri ve sosyal yardım programları ile kapatıldı. İşsizlik önlendi. Suç işleyip mahkûm olanların yüzde kırkı tahliyeden sonra tekrar suç işliyordu. Uygulanan yoğun topluma kazandırma ve ıslah programı ile bu sıfıra düşürüldü. - Mahkûmların cezaevlerindeki ıslah programına gönüllü dernek, vakıf ve STK’lar dâhil edilerek millî bir seferberlik yaşandı. Bu program mahkûmun tahliyesinden sonraki yeni hayatına da yön verecek şekilde genişletildi. Bayraktar görevi yapan MAHKÛMDER, bütün Türkiye’de ve hatta Türklerin yoğun yaşadığı bütün ülkelerde şubeleri olan kamu yararına dernek statüsüne kavuştu ve Birleşmiş Milletler tarafından ödüllendirildi, bütün dünya ülkelerine örnek gösterildi. -Devletin daha önce mahkûmlara harcadığı atıl masraflar şimdi ülke kalkınmasına harcanır oldu. Hem insan kazandık, hem ekonomik güç kazandık. - Eski cezaevleri fabrika, depo, okul, hastane olarak kullanılmaya başladı. Birkaç tanesi film çekimleri için plato olarak ayrıldı. Bütün bu söylenenler adli mahkûmlar için yüzde doksanın üzerinde başarıldı. Fakat bu toprakların haini her zaman vardır ve olacaktır. Devlet-millet düşmanı örgütlü suçlarda da (kısmen azalma olsa da) cezaevi gerçeği vardır ve olmak zorundadır.” Elvan Küçük – Emekli Subay *** Anne babalar çocuklarına iyilik mi ediyor? “Feridun Ağabey karı koca arasındaki mutluluğa engel olan kaynanalar hakkında bir şey yazar mısınız?” diyen yeni evli D. K. isimli hanım okuyucumuza: “Evliliğin ilerleyen zamanlarında eşlerin birbirine ilgisi azalabilmekte en azından ilk günkü gibi olmamaktadır. Çünkü eşler ilk gece ve sonraki gecelerde sadece iki mutlu kişi iken sonraki gün ve gecelerde yavaş yavaş beyinlerinde ortak veya bireysel dert ve düşüncelerle birlikte vakitlerini geçirecektir. Farkına varır veya varmazlar ama aynı evi aynı odayı paylaşırken iki beynin içinde de farklı sorular, dertler ve öncelikler yer alacaktır. Kimi cevaplı kimi cevapsız nice sorular dolaşacaktır. Birkaç örnek vermek gerekirse gelinin ve damadın aileleri tarafından yeni kurulan yuva hakkında ileri geri konuşmaları, verdikleri kararlar veya baskılar çiftler için çözümsüz bir soru olarak iki mutlu beyinde birer kıymık gibi saplanacaktır. Örnek olarak kızın annesi “kızımın mutluluğu için” dese de, ya da kaynana “oğlumu çok seviyorum diye söylüyorum” dese de, aslında bu söylemler evliliğe dışarıdan yapılan müdahaledir. Bu müdahaleler iki mutluluk güvercinini ürkütecek, hatta değerse yaralayacak büyülükte taş gibidir. Gelinin annesi, kızımı koruyorum derken aslında kızının çok sevdiği erkeği yaraladığının farkında bile değildir. Ya da oğlanın annesi oğluna olan sevgisinden söz ederken, geline yaptığı her müdahalede aslında oğlunun mutluluğuna bir darbe vurduğunu biliyor mudur? Gözlerini yeni evlilerin üzerine çeviren her iki ebeveyn, eğer onlara yardımcı olmak istiyorlarsa onların sadece kendilerinden yardım istediklerinde yanlarında olmayı bunun dışında onları kendi başlarına bırakmayı yeğlemelidir. Çünkü arada jenerasyon farkı vardır ve bu evlilik onlar baş başa kalabildikleri sürece mutlu ve huzurlu devam edecektir. Hangi amaçla ve hangi iyi niyetle olursa olsun başkalarının bu yeni evliliğe dışarıdan yön vermeye kalkışması bu evlilik için iyi gelmez. Bunun örnekleri çoktur.” F.A. *** Söze ve üsluba dikkat “Karşınızdakine söylediğiniz söz veya ikaz doğru olabilir. Ama en az o kadar hatta ondan daha önemli olan söylediğiniz üsluptur… Bunun yanında beden dili de bazen sözden çok önemlidir. Bunu trafikte araç kullananlar çok rahat tecrübe etmişlerdir. Bir anlaşmazlık yaşandığında iki şoförden biri diğerine elini, el ayasını gösterecek şekilde kaldırdığında karşı taraf bu hareketi “affedersin” olarak algılamakta ve haklı bile olsa diğer şoföre tolerans göstermektedir. Ama aynı kişi elini yan döndürerek yukarıya kaldırdığında bu hareket karşıdaki şoföre “Ne diyorsun be!” gibi tetikleyici hareket olacaktır. O zaman karşıdaki şoför garç garç el frenini çekip aracından bile fırlayabilecektir. O bakımdan sözünüze ve de üslubunuza söyleyiş şeklinize en az sözünüz kadar dikkat ediniz.” Zekeriya Bozyel – İletişimci  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.