Hiçbirine hakkımı helal etmeyeceğim

A -
A +
Feridun Ağabey, koronavirüs ile ilgili alınan tedbirler hep boşa mı gidecek? Geçen dönem çocuklarımız okula gidemedi. Eğitim alamadı. Uzaktan eğitim ile çocuklar gerekli eğitimi alamadılar. Buna rağmen aileler olarak devletin bakanlığın tüm kurallarına uyduk. Çevremize yalvarırcasına rica ettik. Ama geldiğimiz nokta virüs daha da artmış durumda. Ne olacak şimdi? Okullarımız açılmayacak mı? Çocuklarımız okula gidemeyecek mi? Bir yılları heba oldu bir yılları daha heba mı olacak? Buradan sizin aracılığınızla herkese yalvarıyorum. Ne olur sosyal mesafeye dikkat etseniz. Ne olur maske takmadan sokağa çıkmasanız, kalabalık ortamlara düğüne eğlenceye bu şekilde katılmasanız. Siz kendinizi düşünmüyorsanız bari çocukları olan ailelere saygılı olun. Bari bu kurallara ilk günden beri uyan insanlara saygılı olun. Yaşlı olduğu için evinden çıkmadan sabırla bekleyen insanlara saygılı olun. Biraz merhamet, biraz saygı ne olur? Ne olur hiç olmazsa şimdiden sonra bu pandemi kurallarına uyalım. Bir de kimseye en ufak bir hatırlatmada bulunamıyoruz. Maskenizi takar mısınız dediğimizde neredeyse bize saldırmadıkları kalıyor. Sana ne diyerek öyle ters laflar ediyorlar ki çaresiz oradan uzaklaşıyoruz. Böyle mi olmalı? Bu ne vurdumduymazlık? Bu ne saygısızlık? Bu ne merhametsizlik? Eğer okullar virüs sebebiyle açılmaz ve çocuklarımız okula bu sene de gidemezse buna sebep olanlara tek tek hakkımı helal etmeyeceğim. Hepsini Allaha havale edeceğim. Saygılarımla.” Rumuz: “Bir anne” – Konya *** Vatanımda sular akar başıboş… “Feridun Ağabey, gelecekte bütün ülkeleri tehdit eden şey susuzluk. Buna rağmen kimse su konusunda gözle görülür bir tedbir almıyor. Nehirler ırmaklar çaylar Necip Fazıl’ın söylediği gibi başıboş akıyor denizlere. Oysa bu sulardan tarlalara bağlara bahçelere olmasa bile kurumakta olan nehirlere su gönderilemez mi? Böyle bir proje oluşturulamaz mı? Şehirleşmenin getirdiği betonlaşma sebebiyle toprağa kavuşamadan akıp giden sular bir tarafa, son zamanlarda iklim değişiklikleri sebebiyle yağmur değil âdeta sel yağıyor, yağmur suları sel olup önüne kattığını da sürükleyerek akıp gidiyor. Artık yağmur sularını da tuzlu suyla buluşturmak için proje oluşturmak gerekiyor… Gerekiyor ama bu konuda daha dere üstüne ırmak üstüne köprü yapmaktan bile haberdar olmayan mühendisliğe şahit oluyoruz. Osmanlı döneminde köprüler suların en geniş yerlerine yapılıp suyun dağılması ve köprülere darbe vurulmaması sağlanırmış. Böylece taşkın durumu köprüler için yollar için dert olmazmış. Şimdi dere yatakları sel su haberleriyle anılır oldu. Öte yandan biraz yağmur yağmadığında ırmaklarda bile sular çekilir oldu. Ya da Bulgaristan baraj kapaklarını açtığında tarım alanları sular altında kaldı… Diyorum ki bunca örnek su konusunda da geç kaldığımızın resmi olmasın. Su savaşları başladı çoktan unutmayalım. İnsanın dörtte üçü su, dünyanın dörtte üçü su. Gelin ülkemizin de dörtte üçünü olmasa da dörtte biri olan sularımızı denizlere boşa akıtmadan ülkemizin su ihtiyacına dönük tedbirler alalım.” Mustafa K. – İstanbul***Devir mi değişti? Ben mi değişemedim? “Yaşça benden küçük olduğunu tahmin ettiğim için size “Feridun Bey’ciğim” diyeceğim. Ben 75 yaşında bir okuyucunuzum. Türkiye gazetesinden başka gazete okumam. TGRT Haber’den başka haber kanalı izlemem. Ancak son zamanlarda okuduğum ve izlediğim haberlerde bizim neslimizin nahoş karşılayacağı tanımlamalar normal habermiş gibi verilmeye başladı. Ne bileyim “filancayı dövenin kamera kayıtlarına göre sevgilisi olduğu ortaya çıktı”, “Sevgilisiyle bir daha görüşmeyeceğini açıklaması üzerine kavga çıktı” gibi haberler normal bir şeymiş gibi anlatılıyor. Her tarafta mı böyle bilemiyorum ama sevgili olmak ne demek? Bunun başka bir açıklaması olamaz mı? Bizim örfümüze âdetimize, geleneğimize ve inancımıza göre insanlar birbirine mahrem namahrem diye bilinmez miydi? Devir mi değişti? Ben mi değişemedim? Bizim okuduklarımız duyduklarımız yaşadıklarımız ile bugün anlatılanları, yaşananları gördükçe gerçekten çok üzülüyorum. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Bu tür ifadeler beni ziyadesiyle üzüyor. Biliyorum bir faydası olmayacak ama en azından duygularımı sizinle paylaşayım dedim” diyen “mühendis” rumuzlu okuyucumuz, duygularınızı düşüncelerinizi anlayışla karşılıyoruz. Gençlik yıllarınızda hayat onlarca yıl aynı giderken günümüzde hayat neredeyse günlük güncellenmektedir. Bu güncellenmede insan denilen bizler ne kadar arzu etsek veya etmesek bu değişim anaforunun girdabında savrulmaktayız. Artık “bizim zamanımızda” diye başlayan neredeyse hiçbir şey kalmadı değişime uğramayan. Size şu kadarını söyleyelim ki en azından siz yaşadığınız hayatın öznesi olarak bugünlere geldiniz. Bugünün gençleri nesne bile olamadan hayatı yaşamaya yakalamaya çalışıyor. Saygılarımızla. F.A.  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.