Hz. Mevlana ÖNCE İNSAN olmaya davet ediyor!

A -
A +
ŞEB-İ ARUZ GÖSTERİLERİ İÇİN GİTTİĞİMİZ KONYA'DA, İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRÜ MUSTAFA ÇIPAN'I DİNLEDİK: "İbrahim Ethem Hazretleri bir ceylanın arkasından koşuyor, avlayacağı sırada ceylan dönüp 'Sen bunun için yaratılmadın ki' diyor. İşte onun dünyasını değiştiren cümle budur. İnsan ne için yaratıldığını bilirse, insan olmakla ilgili meseleyi çözer. Mevlana da bunu diyor..."Hz. Mevlana ÖNCE İNSAN
olmaya davet ediyor!

Konya Turizm ve Kültür Müdürü Mustafa Çıpan, Mevlana'nın iyi okunması gerektiğini söylüyor. Sunuş Hangi ölüm Şeb-i Aruz -düğün gecesi-, hangi hasret vuslat ve hangi ayrılık kavuşmadır aslında? Kim ahirette beklendiğine inanır, kim son nefesini teslim ederken sevdiğine koşmaktadır, Mevlana'dan gayrı? Ve sema dünyanın dönüşündeki sonsuzluk; semazen, Yaradan'ın ışığında döne döne kül olan pervane değil midir bu yolda? Geçtiğimiz hafta şeb-i aruz gösterileri için Konya'daydım. Şehre ilk gidişim, heyecanım sonsuz... Çünkü yıllardır gitmek istediğim şehre, zamanı gelmiş olmalı ki, kışa rağmen pırılpırıl bir günde sabah uçağı ile iniyoruz. Yanımda canım arkadaşım. "Medinetü'l Evliya" (Evliyalar Şehri) lakabını şehre layık gören, güzel insan, yüce insan, büyük âlim Hz. Mevlana'nın vuslat günüm dediği 17 Aralık günü, içimde tarif edemediğim bir hüzün ve neşeyle şehrin caddelerinde yürüyoruz. İçimden bir ses hemen türbesine gidip huzuruna çık diyor, diğer bir ses de; etrafına bak, yüzyıllar evvel aynı gökkubbenin altında, bu şehirde, bu yollarda yürüdü, nefes aldı camilerinde sohbetler etti, şehre kokusu karıştı... Önce düşün, hisset, sonra git, diyor. Şehre yüklediğimiz anlam o kadar yüksek ki 21. yüzyılın şehrinde 13. yüzyılın Konya'sını düşünerek yürüyoruz. Öğleden sonra türbede biliyoruz ki dua var. Biraz erken gidelim diyoruz, ama o ne Yarabbim. İnsanlar çoktan gelmiş, her milletten... Hazır bekliyorlar. Dualar ediyorlar. Çeşitliliğe şaşıyorsunuz ve görüyorsunuz ki yüzyıllar boyu, içten, samimi olan "gel" sesi, siyah-beyaz, Müslüman-Hıristiyan, genç-yaşlı, güzel-çirkin herkesi etrafında toplamış. Mevlana etkileyici, rüya gibi... Şems sade ve vakur. Şems Mevlana'ya, Mevlana da Şems'e âşıktır. Tüm dünya bu aşka ve aşkın sahibine.... Sohbetin derinini, uzun yıllarını bu konuyu araştırmaya ayırmış, Selçuk Üniversitesi öğretim üyelerinden ve aynı zamanda Konya İl Kültür ve Turizm Müdürü olan Mustafa Çıpan ile yaptık. Konya'yı, Hz. Mevlana'nın 736. vuslat yıl dönümünü kendi evinde konuştuk. >> Sizi tanısak? - Ben önce akademisyenim. Çalışmalarım, eski Türk edebiyatı, tasavvuf ve mevlevilik üzerine. Ayrıca klasik müziğin edebiyata bakan yönü ile ilgileniyorum ve yaklaşık 15 yıldır konservatuarda tiyatro ve sanat müziği bölümü öğrencilerine dersler veriyorum. Derslerim birinci önceliğim olsa da atama ile yaptığım bu görevde de arkadaşlarımla birlikte iyi niyet, gayret ve samimiyetle Konya ve Hz. Mevlana'ya yakışır şekilde iş üretmeye çalışıyoruz. İş birliğine, dayanışmaya ve Konya'daki kurumların birbirleri ile ilişkilerindeki güzelliği korumaya da özen gösteriyoruz. >> Konya çok etkileyici ve yoğun bir hafta geçirdi. - Evet, yorucu, yoğun ama gurur verici. Konya'da çok çeşitli dönemlerde kültürel faaliyetler vardır ve bu çalışmalarda üniversite, belediye, valilik ve sivil toplum örgütleri bir arada elinden geleni yapar. Mevlana ile ilgili sadece vuslatı değil, mayıs ayında Hz. Mevlana'nın ailesinin Karaman'dan Konya'ya geçişini, eylülde doğum yıl dönümünü kutluyoruz. Hatırlarsanız 2 yıl önce 800. doğum gününü dünyaca kutlamıştık. CAZİBE MERKEZİ >> Birçok açıdan zengin bir şehir Konya... - Elbette. Konya genel manada bakıldığında inanç ve kültür turizmi açısından çok önemli bir şehir. Sadece bu niteliği bile daha farkındalıklı değerlendirilebilse, şehir çok daha ileri noktalara taşınabilir. Bu noktada çok ciddi bir gayretimiz var. Hz. Mevlana'nın dışında da Konya'da çok önemli değerler var. Akşehir'de Nasrettin Hoca, Seyyit Harun Veli, bu toprakların insanlarıdır. Konya sağlık turizmi açısından başta Ilgın, İsmil ve Çavuş Bölgesi, Seydişehir Bölgesindeki termal zenginlikleriyle turizm bakımından da önem taşıyor. Özellikle Tınaztepe gibi çok önemli mağaraları var. Beyşehir çok farklı bir destinasyon. Eşrefoğlu Camii, Kubadabat Sarayı, gölü ve doğal güzellikleri ile bir bütün içinde değerlendirilmelidir. Konya ayrıca kongre turizmi açısından da marka şehir olma yolunda ilerliyor. Üniversiteler şehri olmaya da aday. Bunun yanı sıra, tiyatro, şiir, musiki Konya'da etkindir. Bir de çok önemsediğimiz yurt içi ve dışı hocalarla birlikte düzenlediğimiz 3. uluslararası fotoğraf yarışmamız bu yıl "DÜNYA İNANÇLARI" ve "ÇALIŞAN ve ÜRETEN İNSAN" konularında, iki kategoride yapıldı. >> Sanırım en yoğun anları Şeb-i Aruz zamanı yaşıyorsunuz? Bu nasıl bir güzellik, derinliktir ki ölümünün ardından yüzyıllar geçtiği halde her millet, her kesimden insanı kendine çekiyor? - Hz. Mevlana çok büyük bir cazibe merkezidir, bu kesindir. Konya şehir merkezinin nüfusu 1 milyondur ve bu nüfusun iki katı ziyaretçi alır. Topkapı Sarayı'ndan sonra ülkemizde en çok ziyaret edilen ikinci noktadır Hz Mevlana'nın müzesi ve türbesi. İşte bu noktada verdiği mesaja dikkat etmek gerekir. O da bizim gibi etten kemikten bir insandı ve 66 yaşında vefat etti. Benim ısrarla vurgulamak istediğim husus şudur; Hz. Mevlana son zamanlarda bütün bu yaygın şöhretiyle mütenasip ve çok dikkat edilmesi gereken bir olgudur. >> Yabancı turistlerin ilgisi de şaşırtıcı boyutta... - Yılda 500 bin civarı yabancı turist ziyaret eder Mevlana'yı. Hz. Mevlana hem kendi dönemini hem de sonraki yüzyılları derinden etkilemiş çok önemli bir şahsiyettir. Bazı insanlar sadece kendi önemi içinde anılır, unutulur. Oysa Mevlana hem yüzyılları hem de bir çok coğrafyayı kucaklamış büyük bir değerdir. Yaşadığı devir başta olmak üzere, sonraki devirleri de derinden etkilemiş, süreklilik arz ederek belli bir coğrafyayla sınırlı kalmamış, tüm dünya tarafından cazibe merkezi olarak algılanmış bir isimdir. Buraya Japonya, Belarus, İran, Fas ve Amerika'dan da ziyaretçiler gelir. DİKKATLİ BAKILMALIDIR >> Tasavvufun ve Mevlana'nın İslami anlayış içinde değerlendirilirken biraz farklılaştırılmaya çalışıldığını ya da yanlış yorumlandığını düşünüyor musunuz? - Hz. Mevlana bazı çevrelerce, bazı anlayış ve görüşlerce farklı bir yere konumlandırılmak isteniyor. Bu çevreler tarafından kendi geliştirdikleri bir anlayışın, "inşa malzemesi" olarak kullanılmak isteniyor. İslamiyet'ten uzak, ayrı bir yol değildir tasavvuf. Mevlana İslamiyetten uzak hareket etmemektedir. Dolayısıyla birilerinin malzemesi olmamalıdır. Hoşgörüsü yüksek bir ilim adamıdır Mevlana. Algılanması gereken, İslam Hz. Peygamberin tefsir ettiği değerlendirmeler dikkate alınarak yorumlanır ve yaşanır. "Şunu da şöyle yapsak, bunu da şu şekilde yaşasak" demek yanlıştır. Mevlana çok açık söyler rubaisinde; "canım bedenimde oldukça, Kur'an'ın kuluyum. Seçilmiş Muhammed'in yolunun toprağıyım. Kim benden, bundan başka bir söz naklederse o sözden de, o sözü söyleyenden de bizarım..." Bunu söyleyen bir insanın farklı bir yere konumlandırılması gayretleri bir amaca matuftur. Onun için de dikkatli olunmalıdır. Kitaplarını açıp, bu kişi kendini nerede konumlandırmış, buna bakılmalıdır. MEVLEVİ KÜLTÜRÜ >> Mevleviliği bize biraz açsanız? Mevlevilik bir cümleyle söylemek icap ederse, Türk-İslam medeniyetini hakkıyla, en güzel manada temsil eden bir tarikattır. Nezaketle, sabırla, güzel sözle ifade vardır. Sadedir ve sadeliği içinde vakar, nezaket vardır. Mevlevilik kültürü içinde, edebiyatımızın, hat, ebru, musiki sanatımızın zenginlikleri vardır. Dönemin çok başarılı isimleri Mevlevihanelerden geçmiş insanlardır. Şeyh Galip, Neşati Ahmet Dede, Fasih Ahmet Dede, aklıma şu anda gelen isimler. Itriler, Dede Efendiler buralardan geçmiştir. Ali Nutki Dede, Sema gösterisinde dinlediğimiz Rast Mevlevi Ayin-i Şerifi'nin bestekârı Nayi Osman Dede hep bu dergahlarda yetişmişlerdir. Hep anlatılır, devrin padişahı Sultan III. Selim Mevlevidir ve bir bestekârdır, 10'un üzerinde makam tertip etmiştir. Dede Efendi'nin "zülfündedir benim bahtı siyahım" adlı eseri İstanbul semalarında dolaşmaktadır bu, padişahın da dikkatini çeker. Dede'yi saraya çağırıyor. Dede Efendi de o sırada mevlevihanede, çilededir. Şeyh efendi "akşam ezanından önce mevlevihanede olmak kaydıyla" diye haber salar sultana. Siz düşünün Osmanlı cihan devletinin hükümdarı ferman buyuracak, mevlevihaneden bir dervişi çağıracak; ama şeyhi kayıt koyacak buna ve şu şartla diyecek. İşte durumun ne kadar disipline edildiğinin anlaşılması için somut bir örnek. NE İÇİN YARATILDIN? >> Kamil İnsanı yetiştirmek sanırım amaç? İbrahim Ethem Hazretleri bir ceylanın arkasından koşuyor, avlayacağı sırada ceylan dönüp "sen bunun için yaratılmadın ki" diyor. İşte İbrahim Ethem'in dünyasını değiştiren cümle budur. İnsan ne için yaratıldığını bilirse, insan olmakla ilgili meseleyi çözer. Bakın ben Hz. Mevlana'nın mesnevisi 3 kelimeden ibarettir diyorum, şaşırıyorlar. Mesnevi'nin ilk kelimesi, "dinle neyden", 18. beyitin son kelimesi " vesselam" ile biter. Aslında dinle neyden, vesselam. Şayet o neyin ne olduğunu bilebiliyorsak, bir mürşid-i kamili temsil ettiğini, dolayısı ile onu dinlemenin ve onun izinden gitmenin insanı feraha kavuşturacağını biliyorsak, mesele yok demektir, "Dinle neyden vesselam!" Sözü kısa tutmak gerekir diyor yani. "Dişlinin halinden hiç anlar mı ham, sözü kısa kesmek gerekir vesselam..." İsterseniz benim de son sözüm bu olsun. Can ne, mercan ne!.. "Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da nedir? Bir sevgiye harcanmadıktan, bir güzele feda edilmedikten sonra..." Hz. MevlanaHz. Mevlana ÖNCE İNSAN
olmaya davet ediyor!

Arkadaşım Canan'la Mevlana türbesini ziyaret ettik. 'Ne söylediği, ne yaşadığı dikkate alınmalı' Mevlana kitaplarında insanları sadece dindar olmaya davet etmiyor, önce insan olmaya davet ediyor. Beşeri varlık olarak diğer insanlarla ilişkilerini düzenliyor. Mesela "bir dostunu ziyaret etmeye hediyesiz giden insan, bir değirmene buğdaysız gidene benzer" diyor. Bu peygamber efendimizin "hediyeleşiniz" hadisine bir farklı açılımdır. "Kuyuyu çıkabileceğin derinlikte kaz, çünkü kuyuyu kazanlar bir gün içine kendileri düşerler" diyor. Bizim birbirimizi eteğimizden çekiştirmekle, birbirimize çelme takmakla bir yere gidemeyeceğimiz aşikâr. Halbuki güzellikleri paylaşmak ve ileriye doğru taşımak konusunda bir gayretimiz olmalı. Yine Mevlana buyuruyor ki: "Baharın gelmesiyle taş yeşermez. Sen toprak ol ki renk renk çiçekler yetiştirebilesin." Bu sözüyle Mevlana tevazuyu bizim karşımıza getirir. Nur içinde yatsın bir hocamız vardı; Ahmet Çelebioğlu... "İnsanoğlu tek bir hadisi şerifi örnek alsa -insanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır- hadisindeki derinliğini düşünse, kendi benliğinde hissetse; bu insanın başkalarının kötülüğünü düşünmesi, bencilce hareket etmesi, bir başkasının olumsuzluğundan mutlu olması söz konu olabilir mi?" derdi. Mevlana da Mesnevisinde adeta bir tefsir gibi Kur'an'da ne buyurulmuşsa bize hikayeleştirerek, farklı bir yorum katarak anlaşılmasına katkı sağlıyor. Mesnevi'de aile ilişkilerini düzenleyen bölümler de var. Ailesine mektuplar yazıyor, onları uyarıyor. Gelinine yazdığı bir mektupta şöyle söylüyor; "Eğer bir şeyden incinirsen onu bilmek isterim ki hemen def edelim o hali..." Ve devam eder "Şayet oğlum Sultan Veled seni üzerse, onu gönlümden çıkarırım, cenazeme bile gelmemesini vasiyet ederim." Düşünün bir kayınpederin, gelinine ne kadar kıymet verdiğini, aile ilişkilerini düzenleme konusunda ne kadar hassas olduğunu ortaya koyuyor. Onu tahkir etmek, üzmek yok. Hz. Mevlana, hayatı en güzel şekilde yaşayıp yüzyıllar boyu insanlara da güzel hayatın inceliklerini, güncelliğini kaybetmeden büyük bir ustalıkla gösteriyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.