6-7 Ekim sonrası Diyarbakır

A -
A +
Türkiye son iki haftadır, barış süreci ile gelen iyimserlik ile artık geride kaldığına inanılan bir sorun ile, PKK sorunu ile tekrar yüzleşiyor. 6-7 Ekim olaylarını izleyen süreçte öldürülen askerler ve korucular ile büyüyen infiale, makro analizler eşlik ediyor. PKK'nın bu eylemler ile amacının ne olduğu, bölgesel aktörlerin bu olaylardaki dahli tartışılırken, genellikle es geçilen bölge halkının bu olayları nasıl izlediği oluyor.
6-7 Ekim'in Diyarbakır'da nasıl algılandığını, Diyarbakırlılar ile konuşuyorum.
"Bazen derin analizlere gerek yok" diyerek başlıyor sözlerine: "Yıllardır iyi niyetinden şüphe ettiğim insanlar birden vahşileşti ve insanın aklının almayacağı yöntemler ile öldürülen insanlardan insaflarını esirgedi. Bu cinayetleri meşrulaştırmaya girişti."
Baran (gerçek ismi değil) Diyarbakır eşrafından, iyi eğitimli bir Kürt genci. Aileden siyasetçi. Gerçek ismini malum sebeplerden dolayı kullanamıyorum. Baran, diğer Diyarbakırlılar gibi 6-7 Ekim olaylarını anlamaya ve anlatmaya çalışıyor.
Yağmalanan müzeler, yakılan binalar. 40'ı aşkın ölü. Diyarbakır'da hayat normal seyrine çoktan döndü ama her konuşmanın merkezinde şehirden henüz izi silinmemiş o meşum 3 gün var.
Diyarbakır'a ilk geldiğim zamanı düşünüyorum, şehirde her gelişimde değişen yenilikleri merakla tespit etmeye çalışırken. Sene 2002, bundan 12 sene öncesi. Bir şehir efsanesi olarak duyduğum, resmî anlatı ile gerçeğin bambaşka olduğunu keşfettiğim o travmatik ziyareti düşünüyorum. Yaşıtlarım ile yaşadığımız bambaşka hayatların farklarına varmamı, kısık seslerle anlatılan devlet ve Hizbullah zulmünü.
Değişen sadece Diyarbakır'ın çehresi değil bu son 12 yıl boyunca. Yeni alışveriş merkezleri, güzelleşen sokaklar ve canlanan bir ekonomi değil sadece yeni olan. Veya gözle görülür şekilde azalan devletin ceberut yüzü değil farklı olan. Bu sefer kısık sesle anlatılan, isim verilmeden kayda geçirilen zulmün ve baskının kaynağı başka.
Diyarbakır ve "bölge" ahalisi farklı ve gür çıkan seslerle bir muhasebe içinde. "Olaylar" her konuşmanın ana konusu. "Bunun zararı bize oldu, Diyarbakır'ın bununla anılmasının yararı kime" diye de soran var, yaşananlarda Kürt hareketinin sorumluluğu olmadığına inanan da. Ama bu olanların, her şeyden farklı olduğunu teslim ediyor herkes. Olanlar, alışkın oldukları bir siyaset tarzından ve şiddetten farklı. Sempati duysalar da duymasalar da PKK'nın gözden uzak eylemleri değil mevzu bahis olan.
Bu sefer yaşanan gündelik hayatı felç eden, herkese korku ve endişe salan bir linç manzarası. Sokağa inen maskeli çeteler, kontrolsüz bir şiddet dalgası.
"Birakuji" diyor Baran: "Provokasyon diyerek kendimizi kandırmayalım, bu yaşanan bir iç savaş öncüsüydü."
Birakuji Kürtçe "kardeş kavgası" demek. 1990'ların ortalarında Iran Kürdistan'ında Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında yaşanan silahlı çatışmadan Kürt siyasetine yadigâr kalan bir kavram Birakuji...
Bu tespitte bir haklılık payı olduğu muhakkak. Diyarbakır varoşlarında büyüyen çocuklar, o varoşların diğer çocuklarını öldürüyor.
Hüda Par Genel Başkan Yardımcısı Bahattin Temel, "Tek kelime ile vahşetti yaşadıklarımız" diyor, neden siz hedef oldunuz sorusuna ise, "Bir kesime yönelik bir şey değildi yaşananlar, topyekûn tüm insanlara saldırıldı. Sırf sakallı oldukları için iki Arap öldürüldü, sokaktan geçen bir vatandaş eşi başörtülü diye öldürüldü" diyor.
Temel'e göre Hüda Par'a yönelik saldırılar yeni değil. 10 senedir ciddi bir baskı altında olduklarını, özellikle son seçim dönemi partisine yönelik saldırıların arttığını vurguluyor. "PKK kendisinden başka kimseyi kabul etmeyen, doyum bilmez bir örgüt" diyor.
Böyle düşünen sadece Hüda Par'lılar değil. Kürt siyasetçi ve yazar İbrahim Güçlü son yaşananların PKK'nın yapısına ve kuruluş felsefesine uygun olduğunu belirtiyor. PKK'nın kuruluşundan beri bölgede siyasi güç olan veya olma ihtimali olan her harekete yönelik şiddet kullandığını belirtiyor Güçlü. Ağalar, siyasi partiler, muhalifler gibi birçok farklı grubun PKK tarafından geçmişte hedef alındığını ve son yaşananların tıpkı bunlar gibi bir "etnik ve ideolojik temizlik" olduğunu iddia ediyor.
Peki tüm bunlara HDP ve taraftarları ne diyor? Yarın buradan devam.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.