Bu nasıl değişim?

A -
A +
Son günlerde duyduğumuz, gördüğümüz, şahit olduğumuz pek çok hadise bizi şaşkına döndürdüğü gibi geçtiğimiz yıllarda sıkça tekrarlanan bazı şarkı sözlerini de aklımıza düşürüyor: “Bize bir hâller oluyor!” veya “Neler oluyor, sahi bize neler oluyor?” Son beş on yılda ne kadar tanıdık, bildik, bizden olan kıymetli şey varsa ciddi bir değişimden geçti ve geçiyor. Ve bu değişimler, anında kendini toplumsal hayatta göstermeye başladı. Haber bültenleri, gazetelerin üçüncü sayfaları öyle çok sıra dışı olay ve haberlerle doluyor ki bazen hakikaten afallıyor ve ister istemez geçmişi hatırlama, yâd etme ihtiyacı hâsıl oluyor. Aile faciaları, kadın cinayetleri, internet maceraları, dolandırıcılığın ve hırsızlığın çağ atlaması ve şeytana pabucunu ters giydirmesi, anne ve baba tanımının içinin boşaltılması, öğretmenin “harf öğreten efendilikten” köleliğe doğru tenzili rütbeye uğraması, iyi insanların iyice azalması, kötü insanların revaçta olması, ilim ve irfanla uğraşan insanların kenarda tutulup, şaklabanlığın taraftar bulması ve alkışlanması, hislerin, sevginin, şefkatin, merhametin, adaletin, vicdanın gündemden çekilip, hırsın, enaniyetinin, kibrin, menfaatperestliğin, taş kalpliliğin ortalıkta cirit atması… Daha ne kadar sayayım bilmiyorum… Ne yazık ki toplumdaki şerait, hâl ve ahval, durum bundan ibaret! Bu saydıklarımızı sadece son üç günde yaşanan iki olayla temellendirmek mümkün. Hatırlayınız lütfen, Aksaray ilimizde otistik çocukların diğer öğrencilerle kaynaşmak için gittiği okulda öğrencilerden ziyade veliler, okul idaresi ve muhtarın tarafgirliği ve düşüncesizliği nedeniyle çocuğu otizmli olan nice veli ne kadar üzülmüş ve incitilmişti! Hâlbuki araya veliler yani yetişkinler girmese idi çocukların o tertemiz dünyalarına herkese yer vardı, onlar kendi aralarında bir iletişim kanalını mutlaka bulacaklardı. Ancak otistik çocukların kendi çocuklarının başarısını düşüreceğini varsayan birçok veli okulun idaresine baskı yoluyla bu çocukları birbirlerinden ayırmışlardı… Oysa bu veliler bilmiyorlar ki çocukları otistik çocuklarla birlikte paylașmayı, insanlığı ve dayanıșmayı ōğreneceklerdi. Yani bu engelleme ile çocuklarının akademik  başarısına katkı sağlamadıkları gibi onları birçok güzellikten mahrum bıraktılar. Eksilttiler! Bilinmesi gereken yegâne hakikatin “Başarı hakka uygun düşmektir” olduğunu bilmiş olsalardı, bu hikmetten ve faziletten haberdar olmuş olsalardı böyle yaparlar mıydı? Ya yoksulluktan, imkânsızlıktan, fukaralıktan usanıp “arsenik” içerek hayatına son veren o dört insan! Çevre sakinleri bu durumu ilgili mercilere haber vermiş olsalardı ve bu insanlar bir bakımevine yerleştirilmez miydi? Ancak görmezden, duymazdan, düşünmezden gelmeyi tercih ettiler ve o insanlar yitip gittikten sonra “Ah ne iyi insanlardı, ah şöyleydi, ah böyleydi” kabilinden yığınla söz söylediler! Peki kime ne fayda? O insanlar artık yok! Yani hayatımızdan bir şeyler gidiyor sevgili kari, bir şeyler eksiliyor! Her geçen gün manevi taraflarımız yok olurken madde ile olan muhabbetimiz durmadan artıyor ve hızla obezleşiyoruz. Bunun adını da bendeniz koyayım: Sosyal obezite! Sosyal medyada çok sayıda etkileşim almış ilginç ve basit hesapların etkisine girip sürüklenen yığınla insan var bu ülkede! Kendilerine 'fan' diyorlar, takip ettikleri kimse (çok özür dilerim) geğirse paylaşıp beğeniyorlar! Veya işaret ettikleri insanları da linç ediyorlar! Bu, hakikaten insan cinsine hakarettir, zulümdür! Eşref-i mahlukat dediğimiz yaratılmışların en şereflisi olan insanoğlu, artık aklını, vicdanını, basiretini, gönlünü, bütün manevi varlığının iradesini kendi eline almalıdır. Nefsine de aklına da algı yapan insanlara iradesini teslim etmemelidir… Hasılı, insan kendine sahip çıkmazsa, fıtratının iç sesine kulak asmazsa, kendine yani insanlığına dönmezse şayet hiçbir toplumun yarını yoktur!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.