Türk dünyasının en büyükelçisi: Ganire Paşayeva!

A -
A +
Türk dünyası için en çok alın teri döken kimdir? Adriyatik’ten Çin Seddine, Sibirya’dan Cezayir’e kadar uzanan o devasa gönül ve kültür coğrafyasında ayağının değmediği yer kalmayan, kalbine bütün bu coğrafyayı sığdırmış o koca yürekli Türk kimdir? Peki ya bir tıp profesörü, bir hukukçu, bir siyasetçi olmasına karşılık bunun yanında gazetecilik ve yazarlık görevlerini, davası ve idealleri için sürdüren kimdir? Tabii ki Ganire Paşayeva’dır... Azerbaycan’ın, Ermenistan ile savaştığı günlerde onu ekranlarda askerî üniforma ile gördünüz. Neden askerî üniforma giyiyorsun diye soranlara “Çünkü ben bir askerim de ondan, askerlik kaydımı yaptırdım, ben bir tıp doktoruyum, bundan böyle ihtiyaç hasıl olduğunda cepheye gideceğim” dedi... Ganire Hanım'la uzun yıllardır tanışıyorum. Aslında tanışıklıktan da öte bir arkadaşlık, kardeşlik, dostluk diyelim buna. Yüksek ruh ve seciyesinde bütünüyle Türk milletine bir adanmışlık olan bu güzel hanımefendinin Türkiye ve Azerbaycan arasında uzun yıllardır kurula gelen o köprünün en önemli mimarlarından birisi olduğunu söylemeliyim. Türkiye’yi, Türk tarihini, kültürünü, sosyolojisini pek çok Türk vatandaşından daha iyi bilen, dar milliyetçiliğin dışına çıkıp bir Türkistan telakkisi ve kaygısıyla oldukça önemli bir duruş gösteren Ganire Hanım'ın bu ulvi çabasını bütün Türk dünyasına örnek olsun diye yazıyorum bu satırları.    Şuşa’nın alındığı gecenin sabahında erken sayılabilecek bir saatte telefonum çaldı: -Bir tanem, kalk kalk Şuşa alındı, Şuşa alındı! Gözümüz aydın. Hep beraber Şuşa’ya gideceğiz seninle, Natavan’ı yazacaksın, Şuşa’yı yazacaksın… Hakikaten Ganire Hanım'ı hiç böyle sevinçli görmemiştim diyebilirim. Azerbaycan-Türkiye kardeşliğini birer oya gibi işleyen, renklendiren, pekiştiren kahramanlardan en önemlisidir Ganire Hanım. Ondaki irfanı, kültür ve medeniyet telakkisini gördükten sonra önümüzdeki çağın bir Türk asrı olduğuna gerçekten inandım. Ganire Hanım, bütün Türkiye’de verdiği konferanslarla, kültürel etkinliklerle, “Tek millet iki devlet” diyen merhum Haydar Aliyev’in bu bayraklaşan sözlerini kaldırıp hakkıyla göndere çeken, bugün de gelecekte de adı destanlaşacak büyük bir isimdir. Bütün Türk devletlerinde Ganire Paşayeva tanınıyor, biliniyor ve çok seviliyor. Bir bakıyorsunuz Tataristan’da Süyünbike’yi anma etkinliğinde, bir bakıyorsunuz Özbekistan’da İmam Matüridî’den izler arıyor, bir bakıyorsunuz Kerkük’te Türkmenlerin davasına baş koymuş, bir bakıyorsunuz Kazakistan’da Abay Kunanbay’ın nasihatlerini alıp Bakü’ye taşıyıp baş tacı yapmış… Gücünün yettiği, elinin uzandığı, nefesinin ulaştığı her yerde Büyük Türk Milleti için çalışıyor, emek harcıyor, koşuyor, konuşuyor ve üretiyor… Hem siyasetçi hem mütefekkir… Hem bilim insanı hem sanatkâr. Hem aksiyon hem duygu hem dava insanı. Meselelere siyaset üstü yaklaşıyor, bütün Türk milletini amasız, fakatsız, nedensiz, niçinsiz, şartsız seviyor. Türk cihan hâkimiyeti mefkûresine, nizam-ı âlem ülküsüne inanıyor... Ganire Paşayeva; Üsküp, Gümülcine, Konya, Erzurum, Ahıska, Gence, Tovuz, Kerkük, Tebriz, Budapeşte, Taşkent, Aşkabat, Buhara, Almatı, Bişkek, Kaşgar, Bahçesaray, Kazan, Ufa, Orenburg, Şuşa ve İstanbul’da… Geçmişin şaşaalı günlerini arayıp terennüm eden, o günleri yeni baştan canlandırmak için canla başla çalışan, genel anlamda Türk diasporasını neredeyse bir başına göğüsleyen dev bir isimdir. Hasılı, adı altın harflerle yazılası bu güzel hanımefendinin bu muhteşem çabaları, bütün köşebaşlarını tutup da tek bir yaprak kıpırdatmayan herkese ders ve ibret olsun.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.