Bir sergi ve Osman Hamdi!...

A -
A +
  Osmanlıların son dönemlerinde Avrupa’ya sık sık öğrenci gönderildiğini biliyoruz. Nedendir bu uygulama? Avrupa’nın tekniğini, ilimdeki gelişmesini, yeniliklerini Türkiye’ye taşımaktır. Bunlardan istifade etmektir... Elbette bu gidenler çok şey öğrenerek yurda dönmüşlerdir. Belki faydalı hizmetleri olanlar da çoktur. Fakat ülkemiz için nice felaketlere yol açacak bazı illetleri de beraberinde taşımışlardır!.. Bunlardan bir tanesi padişahlarına olan hürmetsizlik, düşmanlık ve ihanet boyutuna varan davranışlarda bulunmaktır... İkincisi ise inançsızlıktır... Tanzimat devrinin getirdiği siyasi uygulamalar bu hastalıkların gelişmesine büyük tesir etmiştir. Cumhuriyet döneminde padişahlar hep gerici ve yobazlığın sebebi olarak gösterilip nefretle anılmaya çalışılırken bu tip simalar alabildiğince yüceltilmiştir. Bunlardan biri de Osman Hamdi’dir. Fransa’da İslam düşmanlığının körüklendiği, Peygamber Efendimize hakaretlerin arttığı bir dönemde, onun baş tacı edilerek eserlerinin sergilenmesi gerçekten büyük talihsizlik olmuştur. Osman Hamdi kimdir? 1842’de İstanbul’da doğan Osman Hamdi, ilkokula Beşiktaş’ta başladı ve 1856’da Mekteb-i Maârif-i Adliyye’ye kaydoldu. 1857’de hukuk tahsili için Paris’e gönderildi. Burada bir yandan hukuk öğrenimine devam ederken bir yandan da Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda resim dersleri aldı ve arkeolojiyle ilgilendi. Burada hocaları kendisini bilhassa sanata ve özellikle resme karşı yönlendirdiler. Artık hukuk, hayatından çıkmıştı. Zamanının ünlü ressamları olan Jean-Leon Gerome ve Boulanger’in atölyelerinde çalıştı. Batı tarzında aldığı eğitim ona bambaşka bir perspektif katmıştı. Değişim sadece meslekte yaşanmamıştı. O, inanç ve fikirleri ile de devşirilmişti artık!.. Bundan böyle hayatı Müslüman Türk halkının Batı tarzı bir ahlak ve medeniyeti benimsemesi için mücadele etmekle geçecekti. Avrupa’dan dönüşünde devlette önemli vazifelerde bulundu. Ressam, arkeolog, müzeci ve yazar kimliklerinin yanında bürokraside diplomatlık ve yöneticilik yaptı. Fakat onun asıl tanınması yaptığı tabloları ile oldu. Bir anlamda şahsiyet yapısını gösteren de bu tablolardı. Zira Osman Hamdi, tablolarında Osmanlı toplumunun çağdaşlaşmaya ve yeniliklere kapalı olduğunu metaforlarla anlatmaktaydı. Değişimin nasıl olması gerektiğini yine bu tablolar vasıtasıyla vermeye çalışmıştı... Herkesçe malumdur ki sanat sadece dekorasyon ürünü değildir. Bir dışavurum, bir iletişim biçimidir. Kimisi şiir, kimisi karikatür ve kimisi de roman, hikâye ve piyesleri ile ideolojisini yansıtmaktadır. İşte Osman Hamdi de doğrudan söylemediği şeyleri resimleri aracılığıyla dile getirmiştir. Bu noktada onun bazı tabloları oldukça tartışmaya konu olmuştur.  2014 yılı Temmuz ayında Meclis'te hararetli bir tartışma yaşanmıştı. Gebze Teknik Üniversitesi adıyla yeni üniversite kurulmasını öngören tasarının görüşmeleri sırasında CHP, üniversitede Osman Hamdi Bey adıyla Güzel Sanatlar Fakültesi oluşturulmasını önermişti. Fakat AK Partili vekiller, Osman Hamdi’nin, başı açık bir kadını cami mihrabında gösteren “Mihrap” adlı tablosunun Müslümanları rahatsız ettiğini savunarak öneriye şiddetle karşı çıkmışlardı. Altı sene sonra ne değişti ki İletişim Başkanlığı yetkilileri Osman Hamdi’yi, “Çağdaş Türk resim sanatının ve müzeciliğinin öncüsü” diyerek övmekte, eserlerini de “Millî, tarihî, kültürel ve bilimsel zenginliklerimiz” diyerek sergilemektedirler. Buyurun biri sergilenen diğeri ise gösterim dışı edilen iki tablosundan Osman Hamdi’yi tanıyalım... Bir sergi ve Osman Hamdi!...   Müslümana ve İslam’a büyük hakaret!   Birincisi, Osman Hamdi’nin en bilinen eseri olup “Kaplumbağa terbiyecisi” adıyla dünyaca meşhurdur. Resmin mekânı Bursa’da Yeşil Cami’nin üst katındaki bir pencere önüdür. Pencerenin gerisinde ellerini arkasına kavuşturmuş bir derviş durmaktadır. Elinde ney tutan dervişin sırtında ise bir nakkare asılıdır. Etrafında ise kaplumbağalar dolaşmaktadır. Bir sergi ve Osman Hamdi!...Bu tablodaki derviş, Osman Hamdi’nin kendisidir. Etrafındaki yavaşlığı ile malum kaplumbağalar ise değişime ve ilerlemeye kapalı Müslüman halktır!.. Derviş rolündeki Osman Hamdi, yüzündeki sabır ifadesi ve elinde tuttuğu ney vasıtasıyla değişimi sağlayacak yolu göstermektedir. Sabır, sanat ve musiki ile Türk halkını, sonunda arzu ettiği noktaya getirebileceğinin sinyallerini vermektedir. Bazı sanat tarihçileri terbiyesi zor olan kaplumbağaların nefsi temsil ettiğini vurgulamışlar ve nefsin terbiyesinin ancak neyle yapılabileceği mesajının verildiğini ifade etmişlerdir. Bu durumda ise camide nefis terbiyesinde en önemli unsur olan namaz ve zikrin yerini müzikal aletler almaktadır ki ayrı bir fecaattir!.. Osman Hamdi’nin “Mihrap” veya “Tekvin” adlı ikinci eseri ise, Müslüman halkı nereye alıp götürmek ve nasıl bir terbiyeye tabi tutmak istediğini gayet açık bir biçimde göstermektedir. Onun için de halkımız Osman Hamdi sergisine karşı büyük bir infial duymuştur. Zaten bu tablo hiçbir zaman da sergilenememiştir. Osman Hamdi bu resimde, duvarında çinili mihrap olan bir bina içini göstermektedir. Başı açık hamile bir kadın Kur’ân-ı kerim yazısı ile çevrelenmiş olan mihraba arkasını dönmüş olarak, büyük bir rahle üzerinde dimdik oturur vaziyettedir. Ayaklarının çevresinde kitaplar ve sahifeler vardır. Resmin hemen önünde buhurdanlık, mihrabın yanında ise dev bir mum yer almaktadır. Resimdeki kadının, ressamın eşi Naile Hanım’ın gençlik hâli olduğu söylenmektedir. Buna karşılık ressamın, evinde çalışan Ermeni kızını model seçtiğini belirtenler de olmuştur... Kadının ayakları altındaki kitapların Kur’ân-ı kerim ile Zerdüştlüğün kutsal kitabı Zend-Avesta ve Budizm’in kitabı Sakiya-Muni olduğu açıkça görülmektedir. İncil ve Tevrat ise yoktur. Böylece Osman Hamdi, Doğu'nun kutsal dinlerini kadının ayakları altında resmetmiştir. Ona göre din olarak Hıristiyanlık veya Yahudilik vardır. Doğu'nun hiçbir temsil kabiliyeti kalmamıştır. Doğulu eğitilmeye muhtaçtır... Diğer taraftan tabloya “Mihrap” ismini Osman Hamdi üzerinde araştırmalar yapan sanat tarihçisi Mustafa Cezar vermiştir. Tablonun orijinal adının “Tekvin” yani yaratılış olduğunu yazanlar çoktur... Bunlara göre resimdeki kadın hamiledir. Osman Hamdi, bu kadını Müslümanların Cenâb-ı Hakk’a yöneldikleri mihrap önünde ve Kur’ân-ı kerimi koydukları rahle üzerine oturtarak onu bambaşka bir noktada konumlandırmıştır. Bir bakıma “gerçek yaratıcının kadın olduğu” mesajını vermek istemiştir!.. Bazı sanat tarihçileri ise bu tabloyu, dinin, kadının özgürlüğünü engellediği ve tablonun buna bir başkaldırış anlamı taşıdığı, şeklinde yorumlamışlardır. Nitekim tablodaki kadın, bulunduğu mekân, oturduğu rahle ve hâkim duruşu ile kendisine tapınılmasını ister edadadır...  Her hâlükârda Osman Hamdi’nin net bir şekilde İslam düşmanlığı mesajını verdiği ve bunu sanatıyla icra ettiği anlaşılmaktadır... O mekân mihrap değil ocakbaşı, kadının hamilelikle ilgisi yok, kitapların Kur’ân-ı kerim olduğu açıkça görülmüyor, gibi bazı yaklaşımlar ise mevzuya şaşı bakmaktan öte geçmemektedir. Zira konunun uzmanı hiçbir sanat tarihçisi böyle sakil bir yorumda bulunmamıştır. “Osmanlının son döneminde bir Charlie Hebdo” denilebilecek kadar İslam düşmanı olan ve Müslümanları İslam’dan çıkarmakla terbiye etmeye azmetmiş bulunan Osman Hamdi’nin, bugün övücü ifadelerle bir sergi ile yüceltilmesi gerçekten üzücüdür. “Kaplumbağa terbiyecisi” tablosunu asanların ve yüceltenlerin ise neyi yücelttiklerini bir kez daha düşünmelerinde fayda vardır.       TEFEKKÜR   Kec-nihâdân rast-ı tab’ân ile etmez imtizaçİttihâdı olmaz anınçün kemânın tîr ile (Mayası bozuk olanlar doğrularla uzlaşamaz, Onun için yay ile ok birlikte olamaz.)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.