Birleşmiş Milletler asli görevini unuttu

A -
A +
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunun 74. dönem çalışmaları, teşkilatın merkezinin bulunduğu ABD’nin New York şehrinde başladı. Önümüzdeki hafta, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğu dünya liderleri kürsüden Genel Kurul’a hitap edecekler. Eş zamanlı olarak, BM çatısı altında beş önemli zirve toplantısı gerçekleştirilecek. Bu toplantıların başlıkları; “İklim Değişikliği”, “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”, “Kalkınma İçin Finansman”, “Evrensel Sağlık” ve “Küçük Ada Devletlerinin Geliştirilmesi”.
Bu beş başlık BM’nin amaç ve ilkelerine şüphesiz uygun. Nitekim BM’yi kuran antlaşmanın giriş bölümünde teşkilatın ‘…daha iyi yaşama şartları ihdas etmek, ekonomik ve sosyal bakımdan ilerlemeyi kolaylaştırmak...’ gibi hedeflerinden söz ediliyor. Benzeri şekilde BM’nin kuruluş amaçları arasında da, ‘ekonomik, sosyal, kültürel ve insancıl nitelikteki uluslararası sorunları çözmede ve ırk, cinsiyet, dil ya da din ayrımı gözetmeksizin herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygının geliştirilip güçlendirilmesinde uluslararası iş birliğini sağlamak’ ifadesi yer alıyor. Dolayısıyla BM’nin, iklim değişikliği, kalkınma, sağlık vb konularda ortaya çıkan problemlerin çözümü için çaba göstermesinden tabii bir şey olamaz.
Bununla birlikte, yukarıdaki başlıklar acaba BM’nin asli görevleri bu olduğu için mi, neredeyse her BM Genel Kurulunun gündemine farklı başlıklarla ama aynı içerikle temcit pilavı gibi getirilip duruyor? Yoksa BM asıl kuruluş amaçlarına ulaşamadığı için hiç olmazsa ‘tüm insanlığı ilgilendiren’ bazı konularda bir şeyler yapmış görünmek için mi bu hususlara yoğunlaşıyor? BM’nin 74 yıllık tarihine bakıldığında, kendi varlık sebebi olan ‘uluslararası barış ve güvenliğin korunması’ maksadına ulaşamadığını ve başka görevlerini sanki asli göreviymiş gibi takdim ederek, ‘insanlığa başka yollarla hizmet etmeyi’ tercih ettiğini net bir şekilde görürsünüz. Bunu, iklim değişikliği ya da sürdürülebilir kalkınma, evrensel sağlık gibi konuların önemsiz olduğunu düşündüğümden değil, son tahlilde hepsi birer ‘netice’ olan bu hususların ancak ve ancak tüm küresel problemlerin kökeninde yer alan ‘uluslararası barış ve güvenliğin korunması’ ile çözülebileceğini bildiğim için yazıyorum. Sebepleri ortadan kaldırılmadan neticeleri yok edebileceğini düşünenler BM veya diğer uluslararası örgütlerin platformlarında beyhude çaba sarf etmeye devam edeceklerdir.
Hâlbuki aynı BM Antlaşmasına bakıldığında, ‘barış’ kelimesinin 45, ‘güvenlik’ kelimesinin 30, ‘Güvenlik Konseyi’ ibaresinin 112 kez geçtiği görülür. BM Antlaşması, ‘Biz Birleşmiş Milletler halkları: bir insan hayatı içinde iki kez insanlığa tarif olunmaz acılar getiren savaş felaketinden gelecek kuşakları korumaya….’ diye başlar.
BM’nin en temel kuruluş amacı antlaşmada, ‘Uluslararası barış ve güvenliği korumak ve bu amaçla barışın uğrayacağı tehditleri önlemek ve bunları boşa çıkarmak, saldırı ya da barışın başka yollarla bozulması eylemlerini bastırmak üzere etkin ortak önlemler almak; ve barışın bozulmasına yol açabilecek nitelikteki uluslararası uyuşmazlık veya durumların düzeltilmesini ya da çözümlenmesini barışçı yollarla, adalet ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak gerçekleştirmek’ şeklinde düzenlenmiştir.
BM’nin ilkelerinin yer aldığı antlaşmanın ikinci maddesinde ‘tüm üyeler, uluslararası nitelikteki uyuşmazlıklarını, uluslararası barış ve güvenliği ve adaleti tehlikeye düşürmeyecek biçimde, barışçı yollarla çözerler’ cümlesi yer alır.
Şimdi içinde yaşamakta olduğumuz dünyaya bir bakalım. Küresel ısınma ciddi bir problem. Birçok ülke kalkınma meseleleriyle boğuşuyor. Temel sağlık hizmetlerinden mahrum milyarlarca insan var. Cehalet, insan hakları ihlalleri, salgın hastalıklar, ırkçılık, dinsel hoşgörüsüzlük, cinsiyet ayrımcılığı, sosyal ve ekonomik dengesizlikler birçok ülkede yaygın. Aynı zamanda dünyanın dört bir yanında savaş, çatışma, terörizm, işgal, ilhak, soykırım, etnik temizlik, kitle imha silahlarının yayılması vb doğrudan uluslararası barış ve güvenliği ortadan kaldıran birçok mesele var. İkinci grupta saydıklarımda çözüme ulaşmadan, birinci grupta saydığım problemlerle etkili bir mücadele mümkün olabilir mi?
İsrail’in 1967’den beri işgal altındaki toprakların bir bölümünü ilhak ettiği, geri kalanını da ilhak etmeyi planladığı bir ortamda, öz vatanları açık hava hapishanesine dönüştürülmüş Filistinlilerin ‘kalkınmışlık problemlerini’ nasıl gidermeyi düşünüyor BM acaba?
Terör örgütü PKK ile organik bağ içinde olduğunu kendisi bile kabul eden PYD-YPG terör örgütünün Suriye’de icra ettiği etnik temizlik uluslararası kurumların raporlarına yansımışken, bunlara gözlerini kapayarak BM’nin ‘herkes için insan haklarından’ söz etmesinin inandırıcılığı var mı? Milyonlarca insanı, yüzlerce kez kimyasal silah ve binlerce kez varil bombası kullanarak yurtlarından göç etmeye mecbur bırakan Suriye rejimi hâlâ BM Genel Kurulunda bir sandalye doldururken, BM’nin ‘barış’ için kurulduğuna kim inanır?
BM neticelere değil, bunları ortaya çıkaran sebeplere odaklanmalı ve asli görevi olan uluslararası barış ve güvenliği sağlamak için etkili adımlar atabilmelidir. Buna engel teşkil eden mevcut Güvenlik Konseyi mekanizması reforme edilmedikçe, BM’nin ısınma, sağlık, kalkınma gibi konuların ele alınırmış gibi yapıldığı bir kurum olmasına daha uzun yıllar şahitlik edeceğiz.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.