Türk-Amerikan ilişkileri neden bu noktaya geldi?

A -
A +
Amerikan Temsilciler Meclisi’nin 29 Ekim gibi sembolik bir günde Türkiye’ye karşı açık bir şekilde “düşmanca” iki tasarıyı kabul etmesiyle birlikte Türk-Amerikan ilişkileri yeni bir dip noktasına ulaşmış oldu.
Üstelik bu tasarıların Temsilciler Meclisi’nde çok büyük bir çoğunlukla geçmiş olması iki ülke arasındaki krizin derinliğini gösteriyor. ABD’deki Türkiye karşıtı lobilerin ne kadar etkili bir çalışma yaptıkları ve Amerikan siyasetinin en önemli güç merkezlerinden biri olan Temsilciler Meclisi’ni kendi “düşmanca” Türkiye siyasetlerine destek vermesi konusunda ikna ettikleri anlaşılıyor.
Sözde Ermeni soykırımının tanınmasıyla ilgili tasarılar daha önce de Kongre’nin gündemine gelmişti, ancak her defasında böyle bir tasarının kabul edilmesinin Türk-Amerikan ilişkilerine vereceği zararı hesaplayan “rasyonel bir el” devreye girip meselenin bu aşamaya gelmesini önlemişti.
Bu defa böyle bir el devreye girmedi ve ABD’nin Türkiye politikasında son yıllarda şahit olduğumuz irrasyonel adımların bir yenisine şahit olduk.
Gerek Barış Pınarı Harekâtı nedeniyle Türkiye’ye karşı uygulanması öngörülen yaptırımlar gerekse sözde Ermeni soykırımının tanınması konusundaki tasarıların yasalaşması için Kongre’nin diğer kanadı Senato ve Amerikan Başkanı tarafından da onaylanmaları gerektiği hatırlanırsa, belki o “rasyonel el” hâlâ ortaya çıkabilir.
Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Senato’nun ne yapacağı bilinmez ama Başkan Trump’ın şimdiye kadarki adımları (zaman zaman ciddi çelişkiler içerse de) Türk-Amerikan ilişkilerini geri dönülmez bir noktaya sürükleyecek bu yasaları onaylamayacağına işaret ediyor. Ancak onun da iç siyasette giderek köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığı düşünüldüğünde, kendisini kurtarmak için vereceği kurbanlardan birinin Türk-Amerikan ilişkileri olması muhtemeldir.
Trump’ın Suriye’nin kuzeyinden çekilme kararının ABD’de ne kadar yüksek düzeyde iç siyaset malzemesi olarak kullanıldığı ve Türkiye’nin teröre karşı müdahalesi “işgal” gibi gösterilip yapılan kara propagandayla hem Türkiye hem de Trump’a saldırıldığı hatırlanırsa, bundan sonraki süreçte de Amerikan Başkanının Türkiye üzerinden baskı altına alınması ihtimali güçlüdür.
Bu noktada, Trump’ın rakiplerinin ona sadece Türkiye ve Suriye siyaseti üzerinden saldırmadıklarını ifade etmek gerekir. Başta Ukrayna skandalı olmak üzere birçok dış politika adımı ve iç politikadaki tavırları üzerinden onu yıpratmaya çalışıyorlar ve Türk-Amerikan ilişkileri de bundan nasibini alıyor.
Gelinen aşamada Türk-Amerikan ilişkilerinin iki kesimin gölgesi altında şekillendiği görülüyor.
Bunlardan ilki Türkiye’deki Erdoğan ve AK Parti iktidarının dış politik çizgisinin kendilerine büyük zarar verdiğini düşünen lobiler ile onların bürokrasi ve siyasetteki uzantılarından oluşuyor.
İkincisi ise, ABD’nin başına gelmiş en büyük felaketlerden biri olarak gördükleri Donald Trump’ı devirmek için, onun dış politikası da dâhil olmak üzere her şeyi hedef almanın doğru ve gerekli olduğunu düşünen muhaliflerden oluşuyor.
Türkiye’nin Erdoğan döneminde ekonomik ve askerî kapasitesini geliştirmesinin ardından daha bağımsız bir dış politikaya yönelmesi sonucunda İsrail ve ABD’nin bölgedeki diğer müttefikleriyle arasının bozulmasının ardından başlattıkları “eksen kayması” tartışmasıyla Türkiye’yi yeniden yörüngeye oturtma girişimleri başarısız olan Amerikalı çevrelerin hangi araçlara başvurduklarını bu köşede çok yazdık.
ABD’nin Türkiye siyaseti üzerindeki kontrol araçlarını adım adım yitirdiğini gören ve giderek hırçınlaşan bu çevreler, bir yandan Türk-Amerikan ilişkilerine verdikleri zararı umursamadan Türkiye’deki iktidarı devirmek için her türlü yola başvururken bir yandan da AK Parti iktidarına karşı cepheyi genişletmeye çalıştılar.
Temsilciler Meclisi’nde Türkiye’yi hedef alan tasarıların o kadar yüksek oyla kabul edilmiş olması bu amaçlarına kısmen ulaştıklarını gösteriyor.
Türkiye’ye karşı cepheyi genişlettiler.
Şimdi Türkiye’deki iktidarı devirmek için yeni hamlelerinin ne olacağını beklemek gerek.
Türkiye’de, kendi ülkesinin ve halkının çıkarlarını Amerikan çıkarlarına önceleyen bir iktidar istemiyorlar ve hedeflerinden vazgeçmiyorlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.