Bolivya darbesi ve demokrasi havarisi ülkelerin tutumu

A -
A +
Bolivya’da gerçekleşen darbe, Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada “demokrasinin zaferi” olarak tanımlanırken, bu zaferin Latin Amerika’daki “diğer gayrimeşru yönetimler olan Venezuela ve Nikaragua için bir işaret olarak yorumlandığı” ifade edildi.
Yönetimlerin meşru ya da gayrimeşru olduğuna kim karar veriyor?
Ordunun zorlaması sonucu, seçilmiş bir devlet başkanı istifa etmek zorunda kalıyorsa bu durumun darbe olarak tanımlanması gerekmiyor mu?
Darbe ile seçilmiş bir iktidarın devrilmesini “demokrasinin zaferi” olarak tanımlayanların her yıl demokrasi raporları yayınlayarak başka ülkelere karne vermeleri ne kadar meşru ya da neyi amaçlıyor?
Darbeye zemin hazırlayan gösteriler sırasında Evo Morales yönetimini demokratik davranmaya ve insan haklarına saygılı olmaya çağıranların, darbe sonrasında yaşanan gösterilerde onlarca kişi hayatını kaybederken aynı çağrıyı darbeci yönetime yapmamasını nasıl yorumlamak gerekir?
Bolivya’da gerçekleşen darbenin uluslararası boyutları nelerdir? Bu darbe karşısında küresel güçlerin gösterdiği reaksiyonlar uluslararası siyasetin kodlarının anlaşılması konusunda bize neler söylüyor?
Bu soruların cevaplarının ortaya konulması için Bolivya’da yaşananlara biraz yakından bakılması faydalı olacaktır.
Öncelikle, darbe ile devrilen Başkan Evo Morales’in ekonomik performansına bakıldığında, Bolivya’nın onun iktidarı dönemine karşılık gelen 14 yıl içerisinde çok ciddi bir kalkınma hamlesine şahit olduğunu görüyoruz. Dünya Bankası’nın verilerine göre 2005-2018 arası sürekli büyüyen Bolivya ekonomisinin bu zaman aralığında yaklaşık olarak 4,2 katlık bir artış gösterdiği görülüyor. 2005 yılında 9,5 milyar dolar olan ulusal gelir 2018 yılında 40,3 milyar dolara yükselmiş. Kişi başına millî gelir ise aynı dönemde 966 dolardan 3.557 dolara çıkmış.
Evo Morales döneminin en önemli kazanımlarından biri ise gelir dağılımında yaşanan düzelme olmuş. Bolivya toplumunun en yoksul kesimini oluşturan ve millî gelirden en az pay alan yerli halkın refahının artırılmasına yönelik projeler bu kesimin hayat standartlarında gözle görülür bir iyileşme yaşanmasını sağlamış.
Ancak bütün bu gelişmeler Morales’in, Bolivya’yı Latin Amerika’nın en yoksul ülkelerinden biri olmaktan çıkarması için yeterli olmamış ve yaşanan yüksek büyümeye rağmen kişi başına millî gelir düşük gelirli ülkeler düzeyinde kalmıştır.
Morales’in reformlarından hoşlanmayan elit kesimler ve orta üst sınıflar, onun dış politik çizgisinden hoşlanmayan ABD için her zaman iş birliği yapılacak müttefikler olarak görüldü. Morales’in Venezuela, Küba ve Nikaragua’daki solcu ve Amerikan karşıtı iktidarlarla yakın iş birliği içerisinde olması, Brezilya, Şili, Arjantin ve Peru’daki sol muhalefete destek vermesi ve Latin Amerika’da Amerikan karşıtı bir birlik oluşturma çabalarında Chavez ve sonrasında Maduro ile birlikte en ön saflarda hareket etmesi Washington’u aşırı şekilde rahatsız ediyordu.
Bolivya’da yaşanan darbe, Morales’in iç ve dış politikasından rahatsız olan bu kesimlerin ittifakının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. 11 milyon nüfusa ve yalnızca 40 milyar dolarlık millî gelire sahip olan bir ülkenin ABD destekli bir darbeye direnmesi mümkün olmadı.
Her ne kadar Morales, dış politikasını çeşitlendirme arayışı çerçevesinde Çin ile yakın ilişkiler içerisine girmeye çalışsa da, gerek Pekin gerekse Moskova yönetimlerinin, Venezuela’da olduğu gibi Bolivya’da da Amerikan yanlısı bir darbeye karşı iktidarı ayakta tutacak gücü ve motivasyonu olmadı. Her iki ülkenin de, Venezuela’daki kadar yoğun yatırımlarına sahip bir ülke değildi Bolivya.
ABD ve Almanya gibi demokrasi şampiyonu ülkeler ise, başka birçok örnekte olduğu gibi, Bolivya’da gerçekleşen darbeye “darbe” demekten kaçındılar. ABD, Morales’in devrilmesini öven açıklamalar yaparken, Almanya hukuksuz bir şekilde kendisini geçici başkan ilan eden Jeanine Anez’i meşru kabul ettiğini gösteren açıklamalar yaptı.
Bu ülkeler, Morales karşıtı protestoları “demokratik hak arama” çerçevesinde değerlendirilirken, Morales taraftarlarının darbeye karşı protestolarını “istikrarı bozucu girişimler” olarak gördüler. Darbe ile iş başına gelmiş Anez’in, Morales taraftarlarının gösterilerini sonlandırmak için orduya vur emri vermesi ve onlarca kişinin hayatını kaybetmesi ise onları rahatsız etmemiş görünüyor.
Darbeci yönetimin ilk icraatları da onların bu tavrının nedenlerini açıklıyor:
Venezuela ile diplomatik ilişkiler kesildi, bu ülkenin diplomatları sınır dışı edildi, Venezuela’daki darbe destekçisi Juan Guaido bu ülkenin devlet başkanı olarak tanındı ve yüzlerce Kübalı doktor ülkeden kovuldu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.