2021’de dünya siyaseti ve Türkiye’de başörtüsü gündemi

A -
A +
 
2021 yılında dünya siyaseti açısından geçen yıla göre fark oluşturabilecek en önemli değişiklikler, ABD’de yeni bir başkanın göreve başlayacak olması ve geliştirilen aşılarla birlikte Covid-19 salgınının sona ereceğine dair beklentilerden oluşuyor.
En iyimser beklentiler gerçekleşip salgın kontrol altına alınsa bile 2021 yılının ilk yarısının çok zor geçeceğine ve Covid-19 hastalığının dünyanın önemli bir bölümünü etkisi altında tutmaya devam edeceğine dair endişeler kuvvetli. Ama 2021’in ikinci yarısında normalleşme beklentisi var ve bu gerçekleşirse dünya ekonomisi 2020’den çok farklı bir gelişme gösterebilir.
Amerika’da göreve başlayacak yeni Başkan Biden’ın ise birçok şeyi selefi Trump’tan farklı yapacağı tahmin ediliyor.
Biden’ın yapmaya çalışacağı ilk şey ABD’nin Trump döneminde zarar gören uluslararası imajını düzeltmek olacak. Bunun iki ayağı var. Birincisi Covid-19 salgınına karşı savaşta ciddi bir acziyet görüntüsü veren Amerika’nın salgınla mücadelesine ağırlık vererek gerek içeriye gerekse dışarıya karşı ülkesinin krizlerle mücadelede başarılı olduğunu göstermeye çalışacak.
İkinci olarak ise, başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere uluslararası kurumlarda yeniden etkin bir rol üstlenerek ABD’nin dünya liderliğine geri döndüğünü göstermeye çalışacak. Bu şekilde Washington’la “dost” olan başkentlere de “düşman” olan ülkelere de mesaj gönderecek.
Ancak ABD’nin dünya politikasındaki liderlik rolü artık daha fazla sorgulanıyor. Çin ve Rusya gibi ülkeler Amerika’nın liderliğine meydan okuyorlar. Hatta yaşadıkları Trump dönemi tecrübesinden sonra Avrupalı müttefikleri de artık ABD ile eskiden olduğu gibi bir “güven” ilişkisi kurmakta zorlanacaklar. Bunun yanında Türkiye gibi uzun dönemli müttefikler ise, son on yıldır Washington’dan gelen baskı, dayatma ve müdahaleler karşısında ABD ile ittifak ilişkilerini ciddi şekilde sorgulamaya başladılar.
Biden’ın, Pekin’le açık bir çatışmaya girmeden Çin’in yükselişini önleyecek bir yol bulması ve Rusya’nın askerî yayılmacılığını önleyecek doğru adımları atması gerekiyor. Avrupalı müttefiklerini, ABD’nin yeniden kendilerini yüzüstü bırakmayacağı ve Amerika’nın içinde yer almadığı alternatif güvenlik yapılanmalarına ihtiyaçları olmadığı konusunda ikna etmesi gerekiyor. Türkiye konusunda ise, Amerikan güvenlik bürokrasisi ve siyaset dünyasındaki takıntılı Erdoğan ve AK Parti karşıtlarını artık Türkiye iç siyasetine müdahalelerden uzak durmaya ikna etmesi gerekiyor.
Biden’ın yüzleşmesi gereken bir başka sorun ise İran’la ilişkiler konusu olacak. Avrupalılar, Rusya ve Çin Washington’a İran’la nükleer anlaşmaya geri dönme konusunda baskı yaparken, İsrail lobisi Tahran yönetimine yönelik baskının Trump döneminde olduğu gibi sürdürülmesi konusunda ısrarcı olacak. Geçen yıldan kalan Süleymani ve Fahrizade suikastları da Biden’ın İran’la anlaşmasını zorlaştıracak faktörler olarak duruyor.
Venezuela, Suriye, Afganistan ve Libya sorunları da Trump döneminde çözülemeyip Biden’a miras kalan meseleler olarak yeni Amerikan başkanının masasında olacak.
Dünya 2021’de bu sorunlarla yüzleşmeye hazırlanırken Türkiye’de bir kesimin hâlen başörtüsü karşıtlığında debelendiğini görmek çok üzücü...
 
Fikri Sağlar’a tek soru
 
Başörtüsü karşıtı ifadeleriyle gündeme gelen Fikri Sağlar’a tek sorum var.
Söylediklerinizden, başörtülü birinin sizin zihniyetinize sahip bir hâkim karşısına çıktığında o hâkimin “adaleti yerine getireceği konusunda kuşku duyması” gerektiğini mi anlamamız gerekiyor?
Eğer bu sorunun cevabı evet ise bu çok vahim. Elimize fırsat geçtiğinde, geçmişte olduğu gibi başörtülülere zulmetmeye devam edeceğiz anlamına gelir.
Yok, eğer cevabınız hayır ise bu daha da vahim bir durumun göstergesidir. Biz her durumda adaletli davranacak kadar erdemliyiz, ama başörtülü bir hâkim adaletli davranamaz anlamına gelir ki bu, ayrımcılığın zirvesidir ve toplumun bir kesimine yönelik açık bir nefret suçudur.
Başörtülü insanlara karşı düşmanlığınız hiç bitmeyecek mi? İktidar olursanız onlara, bu ülkenin eşit haklara sahip vatandaşları olarak yaşama şansı vermemekte ısrarlı mısınız?
Bu fecaat zihniyet karşısında tek ümidimiz, ülkemizdeki hukuk fakülteleri ve yargı sisteminin böylesine kör ideolojik anlayışa sahip hâkim ve savcılar yetiştirmiyor olduğuna dair inancımızdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.