Resulullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) aklı, bütün insanların aklından daha çoktur.
Sual: Peygamber Efendimizin, yaratılanların en üstünü olduğu, dost ve düşman tarafından bilinmektedir. Peki bu üstünlükler ana hatları ile nelerdir?
Cevap: Resulullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) üstünlüklerinden, faziletlerinden bazısı, kitaplarda şöyle bildirilmektedir:
Mahluklar içinde ilk olarak Muhammed aleyhisselamın ruhu yaratılmıştır.
Allahü teâlâ, Onun ismini Arş'a, Cennetlere ve yedi kat göklere yazmıştır.
Meleklerin Âdem aleyhisselama karşı secde etmelerinin emredilmesi, Âdem aleyhisselamın alnında Muhammed aleyhisselamın nuru bulunduğu için idi.
Peygamber Efendimizin dünyaya geleceği zaman görülen alametler ve hâller, tarih kitaplarında yazılıdır.
Peygamber Efendimiz, üç ve kırk yaşında Peygamber olduğu kendisine bildirildiği vakit ve elliiki yaşında miraca götürülürken, melekler göğsünü yardı ve Cennet suyu ile kalbini yıkadılar.
Her Peygamberin sağ eli üstünde nübüvvet mührü vardı. Muhammed aleyhisselamın nübüvvet mührü ise, sol kürekteki deri üzerinde, kalbi hizasında idi.
Resûlullah Efendimiz, önünde olanları gördüğü gibi, arkasında olanları da görürdü. Ayrıca Resulullah Efendimiz, aydınlıkta gördüğü gibi, karanlıkta da görürdü.
Peygamber Efendimizin mubarek teri de, gül gibi güzel kokardı.
Resulullah Efendimiz, orta boylu olduğu hâlde, uzun kimselerin yanında iken, onlardan yüksek görünürdü.
Resulullah Efendimiz, ne zaman yürüse, arkasından melekler gelirdi. Bunun için, Eshabını önünden yürütür ve;
(Arkamı meleklere bırakınız) buyururdu.
Fahr-i kâinat Efendimiz, taş üstüne basınca, taşta ayağının izi kalırdı. Kum üstünde giderken ise, hiç iz bırakmazdı.
Peygamber Efendimizin en büyük mucizesi, Mirac'a götürülmesidir ki, başka hiçbir Peygambere verilmedi.
Peygamber Efendimiz ümmi olduğu yani kimseden bir şey öğrenmemiş iken, Allahü teâlâ Ona, her şeyi bildirmiştir.
Resulullah Efendimizin aklı, bütün insanların aklından daha çoktur. İnsanlarda bulunabilecek bütün iyi huyların hepsi, Ona ihsan olundu.
Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselamın ismini kendi isminin yanına koymuş ve Ona, Habibim buyurmuştur. Bu ise, üstünlüklerinin en üstünüdür ki, Allahü teâlâ, Onu kendisine sevgili, dost yapmış ve hadis-i kudside de; (İbrahim'i 'Halil' yaptım ise, seni kendime 'Habib' yaptım) buyurmuştur.
Bedîüddîn-i Sehârenpurî hazretleri, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbetlerine gittiği günlerde memurluk yapıyordu bir devlet dairesinde.
Bir gün;
“İşimden istifa edeyim mi?” diye sordu bu zâta.
İmâm-ı Rabbânî;
“Hayır, işine devam et” buyurdu.
Sözünü dinlediği için çok büyük nîmetlere kavuştu...
● ● ●
Kendisi anlatıyor:
Sılaya gitmek için İmâm-ı Rabbânî'den izin istedim.
İzin verdiler.
Ayrılıp yola koyuldum.
Ancak Burhanpur'a gidinceye kadar o da rûhen yanımdaydı.
Hiç ayrılmadı yanımdan.
Yolda “cûki” denilen bir sihirbâzın yanına gittim.
Maksadım, hâlini görmekti.
O, Hind kâfiri olup istidrac sâhibi bir sihirbazdı.
Sihirle hârikulâde işler yapıyor, insanların takdîrini topluyordu.
Ancak beni görünce;
“Ey Bedîüddîn! İmâm-ı Rabbânî'yi bırakıp da buraya niye geldin? O, öyle büyük biridir ki, onun gibi bir velî yoktur bugün yeryüzünde” dedi.
Ben hayret edip;
“Mâdem öyle, sen niçin o büyük zâtın sohbetine gelmiyorsun?”
dedim.
Cevâbında;
“Ben de olgunlaştım artık. Ona ihtiyâcım yoktur” dedi.