Mağduriyeti taşıyabilmek

A -
A +
"Bu gezegende ölümünden sonra aynı anda hem Amerikalı Cumhuriyetçi Parti, hem Beşar Esad, hem Hamaney, hem Netenyahu, hem de Hamas tarafından saygıyla anılacak başka birisi daha var mıdır?" Amerikalı ünlü Foreign Policy dergisinin Orta Doğu editörü David Kenner'in Mandela'nın ölümünden sonra gelen tepkiler üzerine attığı bu tweet Mandela fenomeni üzerine en doğru tespitlerden biriydi.
Peki neden? Nasıl olur da siyaseten en zıt kutuplarda olan, hiçbir konuda uzlaşamayacak kişiler Mandela'ya ölümünden sonra övgüler düzmek için sıraya girer? Normalde aynı karede poz vermelerinin her biri için siyasi intihar olacağı bir kadro nasıl aynı cenazede buluşmayı bir onur nişanı olarak görebilir?
İşin akbabalık ve riyakarlık boyutu bir yana, herkesi günün sonunda Mandela'yı övmek zorunda bırakan ve Mandela'nın kendi şahsında kristalize olan bu sarsılmaz prestij nereden geliyor?
Özgürlük mücadelesine bir hayat adamış olmasından mı? Kanlı ve despot bir apartheid rejimini yıkmasından dolayı mı? Kimsesizlerin kimsesi, ezilenleri sesi olmasından mı?
Muhakkak bunların hepsi önemli faktörler. Ancak Mandela efsanesini açıklamak için eksik kalıyorlar. Dünyanın bir çok yerinde, tarih boyunca özgürlük mücadelesi verildi. Ezilenler ceberrut sistemlere karşı çıktı. Mağdurlar hak ve eşitliğe kavuşmak için bazen silah kullandı, bazen siyaset yaptı. Mandela ne ilk, ne de sondu. Ama çok özeldi.
Mandela'nın özel olması, şimdi geyik bir romantizm ile sunulan "insalık timsali eşsiz" karakterinden ziyade, eşsiz siyasi zekasından geliyordu.
Mandela özeldi, çünkü Mandela mağduriyetin bir siyasi hareket için ne kadar tehlikeli bir unsur olabileceğini fark etmişti. Mağduriyet bir siyasi hareket için, bir ülke için petrol ne demekse odur. Hem bir nimet, hem de bir beladır.
Nimettir zira siyasi meşruiyetin en önemli kaynağı olan haklılık otomatikman mağdur siyasetinde mevcuttur. Nimettir zira siyasi tribünü ikna etmek için olan resmi göstermek yeterlidir. Nimettir zira siyasetin en meşru ve ahlaki biçimi olan hak ve eşitlik talebi üzerinde inşa olur.
Ancak aynı zamanda bir beladır. Haklılık ve doğal meşruiyet, çoğu mağdur siyasetinin yozlaşmasına da sebebiyet vermiştir. Haklılığın ve mağduriyetin bir dogmatizme dönüşmesi ve hali hazırda, doğuştan gelen meşruiyet dışında meşruiyet arayışlarına gerek duyulmaması çoğu siyasi hareketin sonunu getirmiştir. Çeçen ve Filistin hareketinin bu noktaya gelmesinin nedeni biraz da bunda saklıdır. Solun tüm dünyada yaşadığı siyasi fiyaskonun arkasındaki nedenlerden biri budur. Suriye isyanı ilerde yazılırken, yine bu unsur not olarak düşülecektir.
Mandela'nın farkı ve özelliği sadece mağdur olmasından ve bu mağduriyeti aşmak için mücadele vermesinden gelmiyordu. Mandela'nın sırrı siyasi başarısıydı. Doğru zamanda, doğru kararlar almasını sağlayan muazzam siyasi öngörüsüydü. Bu siyasi vizyonu ise iyimserliğine ve risk alabilmesine borçluydu. Büyük değişimlerin, bazen küçük adımlarla geleceğini bilmesine borçluydu. Zaman zaman barış için kendi tabanını bile karşısına almaktan çekinmemesine, "hain" ve "işbirlikçi" sıfatlarından hiç korkmamasına borçluydu.
Kısacası mağduriyeti taşıyabilmesine borçluydu....
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.