İyi ki "cahil" halkımız var...

A -
A +
Türkiye'nin son on yılda yaşadığı dönüşümün yükselen değeri demokrasi olurken, inişe geçen değeri seküler orta üst sınıf oldu. Cumhuriyet tarihinde eski talepler hiç olmadığı kadar yüksek sesle dillendirilir ve toplumun normları değişirken, Türkiye'nin "aydınlık" yüzleri, tarihin akışına direnen bir "gerici" sınıf pozisyonuna düştü.
Arkaik bir sekülerizm ile reaktif milliyetçiliğin bileşimi olan ulusalcılık 2000'lerde bir sınıf ideolojisi olarak çıktı. 1990'larda Kürt ve "İslamcı" hareketin yükselişiyle devlet eli ile çıkarılan paniğin hedef grubu, bu seküler orta üst sınıfları bir zinde güç olarak kullanmaktı. Bu siyasi mühendislik projesinin epey başarılı olduğunu görmek mümkün. Sözcü gibi bir gazeteden ziyade, radikal ve marjinal bir propaganda bülteni olan bir yayının Türkiye'nin en elit, en müstesna semtlerinde en çok okunan gazete olması bile bunu kanıtlar nitelikte. (Ulusalcılık üzerine bugüne kadar yapılmış en sağlam çalışmalardan biri olan Doğan Gürpınar'ın Ulusalcılık-İdeolojik Önderlik ve Takipçileri başlıklı Kitap Yayınevi'nden çıkan enfes kitabını hararetle tavsiye ederim.)
İşin vahimi, son on yılda iyice karikatür haline gelen ve entelektüel ve ahlaki üstünlüğü kaybeden bu sözde elitizmin (sözde zira Türkiye'de elitizmin taşıyıcısı olan bu kitleye elit demek mümkün değil) söylemin Gezi olayları sonrasında tekrar kendine alan bulmuş olması. Eğitimli orta sınıfların Türkiye'nin kurtarıcısı ve "ilerici" gücü olarak yeniden kendini bir aktör olarak konumlandırmaya çalışmasına şahitlik ediyoruz.
Keşke Türkiye'de gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi demokratikleşmeyi destekleyen ve mümkün kılan bir orta üst sınıf olsa. Lakin durum öyle değil.
Konda'nın 2011 yılında hazırladığı bir kamuoyu araştırması (Kürt Meselesi'nde Algı ve Beklentiler Araştırması) eğitimli orta sınıfların vahim durumunu ortaya koyuyor. (Araştırmaya twitter üzerinden dikkatimi çeken Ülkühan Zekioğlu'na teşekkür ederim.)
Kürt meselesinin nedenleri sorusuna, üniversite ve üstü mezunlarının %6.9'u ayrımcılık, %10.5'i eğitimsizlik, %14.4'ü ise dış güçler yanıtını veriyor. Aynı sorunun cevabının okuryazar olmayanlar arasındaki dağılımı ise şu şekilde: %12.2 ayrımcılık, %6.3 eğitimsizlik, %4'ü ise dış güçler.
Tablo net. Eğitim seviyesi arttıkça, Kürt meselesinde daha gerici bir pozisyon alınıyor. Allah'tan "cahil" halkımız var da, çözüm süreci bu topraklarda destek bulabiliyor.
Bu tablodan hükümetin alması gereken önemli bir ders var. Türkiye'de eğitim seviyesi arttıkça resmî ideolojiye maruz kalma oranı artıyor. Eğitim müfredatı kökten değişmediği sürece, yeni Türkiye'nin okulları, eski nesiller yetiştirmeye devam ediyor. Kürt meselesine eski reflekslerle bakan, Arap'lardan, Orta Doğu'dan, İslam'dan korkan, Ermenileri, Yahudileri, Rumları düşman olarak gören bir zihniyet baki kalıyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.