Dağda, kırda ve bayırda kekik, salep bırakmadık!

A -
A +

İnsanoğlu ilk kez geçen yüzyılın ortalarında dünyaya uzaydan çekilmiş fotoğraflarla bakabilmiş ve karşısında gördüğü yuvarlağın üzerinde insanların aktivitelerini değil, beyaz bulutlar, yeşil ormanlar, mavi okyanuslar ve sarı toprağın dağılışını izleyebilmiştir. Sevgili okurlar, dünyamız hızlı bir değişim döneminden geçmektedir. EKONOMİK DEĞİL, EKOLOJİK BAĞIMLILIK Günümüz şartları ekonomi ile ekolojiyi aynı noktada birleştirmiş durumdadır. Son yıllara gelinceye kadar toplumlar ve ülkeler arasında karşılıklı "Ekonomik Bağımlılık" hakim iken, günümüzde etkisini giderek arttıran "Ekolojik Bağımlılık" gündeme gelmiştir. Diğer bir ifadeyle, güncel şartlar karşısında ekoloji ile ekonomi ayrılmaz bir bütün oluşturmaktadır. Bu bütünleşme yerel, bölgesel, ulusal, uluslararası veya küresel boyutta olabilmektedir. Bu bağlamda sınırlı kaynaklara sahip dünyanın bu kaynakların nüfus artışı ve aşırı tüketim gibi nedenlerle yok olmamasını savunan "Sürdürülebilir Dünya Görüşü ve Ortak Geleceğimiz" kavramı büyük önem taşımaktadır. Bu tanımlamanın temel amacı, çevresel sorunların uzun dönemde çözümlerini araştırmak, küresel boyutta çevreye uygun ekonomilerin ancak sürdürülebilir kalkınma ile sağlanabileceğini vurgulamaktır. Kaynakları güncel ihtiyaçlarımız için kullanırken gelecek nesillerin de kendi gereksinimlerini karşılayabilme imkânını ellerinden almamaya dikkat etmemiz gerekmektedir. Sürdürülebilir Kalkınma, doğal sermayenin, diğer bir ifadeyle doğal kaynakların tüketilmeden kullanımına dayanır. Doğal kaynaklar yenilenebilir veya yenilenemez özellikte olabilirler. Bunlardan yenilenebilir niteliğe sahip olan canlı doğal kaynakların aşırı tüketiminden kaçınmak gerekmektedir. Diğer bir deyişle, bu kaynaklardan yararlanma sırasında "Sürdürülebilir Hasat" (bir canlı kaynaktan, onun tam olarak yenilenebilme yeteneğini bozmadan alınabilen en yüksek düzeydeki ürün miktarı) anlayışı uygulanmalıdır. Ancak günümüz dünyasında bu anlayışta olan kişi, toplum veya ülke sayısı sınırlıdır. Örneğin Ülkemizde yer yer ormanlarda kaçak ağaç kesimi yapılmakta, defne, kekik, salep (doğada yetişen Orchis ve Ophyris gibi orkide türlerinin toprak altı yumruları) yoğun şekilde toplanarak ticari amaçla tüketilmekte, balıklar aşırı avlanmakta, kerevit (küçük tatlı su istakozu), kurbağa, salyangoz ve kum midyesi gibi canlılar hızla yok olma eşiğinde bulunmaktadır. Vermiş olduğum örnekler, güzel Türkiyemizin kıymetli doğal hazinelerinden sadece birkaçı... Bu konuda yurdumuzda da kontrol mekanizmaları ve sıkı denetim oluşturulmalıdır. YARADAN'IN EMANETİNE SAHİP ÇIKMALIYIZ Diğer taraftan, demir, alüminyum, gümüş ve bakır gibi madenler ve yer altı zenginlikleri yenilenemeyen kaynak niteliğinde olduklarından "Yeniden Kullanım" (bir kez kullanılmış doğal kaynakları yeniden kullanılabilir hale getirme) ilkesi uygulanmalıdır. Bir kaynağın ilk kullanımından sonra yeniden devreye sokulmasıyla ham madde girdileri düşürüldüğü gibi, doğaya bırakılacak atık madde miktarı da azaltılır. Dolayısıyla bu yöntemle hem hava, su ve toprak kirlenmesi en aşağı düzeye çekilir, hem de ekonomik gelişmeyi hızlandırıcı yönde etki sağlanmış olur. Değerli okurlar, görüldüğü gibi doğal kaynakların sınırsız olduğunu düşünmek, bizi yanılgıya sevk eder. YARADAN'ın ürünü eşsiz gezegenimizdeki doğal değerleri gelecek nesillerin de ihtiyaçlarını göz önüne alarak son derece ekonomik kullanma çabası içinde bulunmalıyız. Son yüzyıl içindeki aşırı tüketim, insanoğlunun yeryüzündeki mevcudiyetinden 1900'lü yılların başına kadar geçen süreçteki tüketiminden çok daha fazla boyuttadır. Size sevgilerimi sunuyor, sağlıklı ve mutlu bir hafta diliyorum. BİZİM NEYİMİZ EKSİK... ABD, Kanada, Japonya ve AB ve ülkelerinde doğal kaynakların korunmasıyla ilgili çok sıkı denetim ve cezalar olduğu halde, bizde ne yazık ki benzer uygulamalar bulunmamaktadır. TÜRKİYE'DE BİR İLK GERÇEKLEŞİYOR Önce kurutuldu, sonra canlandırıldı DSİ tarafından 1970'li yıllarda tarla açmak için kurutulan Konya'nın Çeltik ilçesine bağlı Küçükhasan beldesindeki Akgöl, şimdi Türk-Alman bakanlıklarının iş birliğiyle yeninden hayata döndürülecek. Akgöl'ün kuşların geleceği ve balıkçılığın yapılabileceği bir sulak alana kısa sürede döndürüleceğini belirten Alman Teknik İş birliği Kurumu (GIZ) Türkiye Direktörü Gülay Yaşın, projeye Almanya'nın 1 milyon euro aktardığını belirtti. Türkiye'de ilk kez, daha önce kurutulmuş bir göl yeniden canlandırılacağını dile getiren Yaşın, " Akgöl'ün kurumasına neden olan drenaj kanalları kapatılacak. Bahar aylarından itibaren küçük bir sedde yapılarak yağışlardan, yazın kuruyan ama kışın aktif olan pınarlardan ve yer altı sularından su tutulacak. Gölün içine adacıklar yapılacak ve kuşlara yuvalama alanı oluşturulacak. Mesire yerleri yapılacak, ağaç dikilecek ve erozyonu önleyici tedbirler alınacak." İl Genel Meclisi Üyesi Ramazan Sargın da, "Akgöl eskisi gibi Konya'nın göz bebeği olacak" diye konuştu. YORUMSUZ!.. Sevgili çevre dostları, önceki gün açıklanan Vakıfbank-Türkiye Foto Muhabirleri Derneği "Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması"nda, 1632 fotoğraf arasında AA muhabiri Erhan Sevenler'e "Yılın Çevre Fotoğrafı" ödülünü, İstanbul Boğazı'nda, ayaklarına dolanan büyük balıkçı mantarından kurtulmak için çırpınan martının görüntülendiği bu kare kazandırdı... KIRMIZI TELEFON AÇILDI Balıklar kurtulacak Tarım Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Greenpeace'in başlattığı Kırmızı Telefon eylemine cevap verdi. Greenpeace Akdeniz'in Kırmızı Telefon hattını arayanlar Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na yavru balık avının durdurulması için yasal süreçlere ne zaman başlanacağını sorabiliyorlar. Bugüne kadar hattı binlerce kişi aradı. Ve Kırmızı Telefon kampanyası ilk meyvesini verdi... Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, internet sayfasında cevap olarak, Haziran ayında balık boylarının yeniden düzenlenmesine yönelik taleplerin gündeme alınarak, gerekli değişikliklerin yapılacağını bildirdi. Tüysüz şeftali Bayramiç Beyazı tescilleniyor Türkiye'de sadece Çanakkale'nin Bayramiç ilçesi ve çevresinde yetiştirilen tüysüz beyaz şeftali "Bayramiç Beyazı" adı altında tescil ediliyor. Prof. Dr. Kenan Kaynaş, Türk Patent Enstitüsü'ne başvuruda bulunduklarını belirterek, ürünün ilk defa ilçeye bağlı Evciler köyünde yetiştirildiğini ve içinde şeftali, kayısı ve erik tatları bulunan doğal bir melez meyve olduğunu söyledi. Kaynaş, yeni hedeflerinin bölgede yetiştirilen, 'Çanakkale Domatesi', 'Bayramiç Elması', 'Çavuş Üzümü', 'Vasilaki Üzümü' ve 'Domates Reçeli'ni de tescil ettirmek olduğunu belirtti. Hamsi Marmaris'te! Muğla'nın Marmaris ilçesinde balıkçıların ağlarına "Japon hamsisi'' takıldı. Balıkçılar, hamsiden daha büyük ve daha çok Kızıldeniz'de yaşadığı bilinen Japon hamsisinden 700 kasa balık yakaladıklarını bildirdi. Bu balık türünün Akdeniz'de 5 yıldır görülmeye başladığını belirten tekne sahibi Cengiz Menekşe, ''Son bir haftada Japon hamsisi denilen balık türü, Marmaris kara sularını istila etti diyebiliriz. Kilosunu 5 TL'den satışa sunduk'' dedi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.