Kader ağlarını örüyor! -1-

A -
A +

Orta-Doğu'da sınırlar yeniden çizilmenin arifesinde... Bölgemizde, bizim olmadığımız hiçbir denklemin çözülme şansı kalmamıştır...
Yıkılan imparatorluğumuzun külleri üzerinde inşa edilen yeni ve genç Cumhuriyetimizde; bizden çok başkalarının söz hakkı oldu. Demokrasiye geçtiğimizi iddia ettiğimiz 1950 senesinden, bugüne kadar da yine, hep başkalarının dediği oldu. Tepeden tırnağa kadar; bizdeki idareciler ise, tabir caizse; tasdik merciinde olup noterlik görevi gördüler.
Parçalanan imparatorluğumuzun postundan elliye yakın devlet ve devletçikler ürettiler. Her bir devlet veya devletçiğin yönetim kadrolarını, kendilerine tabi 'uşak'lardan seçtiler. Böylece; eskiden yürüttükleri vahşi sömürü sistemini; yeni çehresiyle 'modern sömürü' ye inkılap ettirdiler. Artık, bu beldelerde asker barındırmalarına ve zoraki risk almalarına gerek kalmadı. Zira, görünüşte; krallar, sultanlar, şeyhler, emirler, başkanlar; gerçekte ise, kendilerine medyun 'genel valileri' eliyle, sömürge düzenlerini bir güzel sürdürdüler. El-an da sürdürmeye devam ediyorlar.
Yeri gelmişken, burada yakıcı bir sualin cevabını vermek durumundayız. Koskoca Avrupa kıtası, onca devletle bir bütünlük arzetti ve huzur içinde sütliman bir hayat yaşarken; İslam âlemindeki, sürekli bu karmaşa, kaos, kan ve gözyaşı nedir?
Bu durumun sebepleri çok olmasına karşın, belli başlılarını vermekle iktifa edelim: Birincisi, İslam ülkeleri, 'vahdet-birlik' dininin mensupları olduklarını iddia etmelerine rağmen, paramparçalar. Yani, dinleri ne diyorsa, tersini yapıyorlar! Görüntüde Müslümanlar; ihlasla, yakından ve uzaktan bir alakaları yok! Oysa; yine İslam dininin gereği: 'Birlikte rahmet, ayrılıkta azab-ı ilahi vardır.' Bunca ayrılıkta uğranılan azaplar az bile!
İkincisi, İslam ülkeleri kendi dertleri ile yanıp kavrulurken; her birinin cebinde, Batılı müttefiklerinin eli var! Bu yabani el, bir yandan karıştırırken, diğer yandan da sömürmeye devam ediyor.
Ayrıca, zulüm; İslam âleminde ayyuka çıkmış durumda. Böylece, Arş titriyor ve Cenab-ı Hak da gadap ile muamele ediyor; yani, Allahü telanın 'kahhar' sıfatı, bu denli zulüm beldelerinde ziyadesiyle tecelli ediyor!
Batının ve Doğunun bir ayrıcalığı yoktur. İlahi hükümler, eczanedeki ilaçlar gibidir; kim, alır ve içerse, faydası kendisine olur. Ta geçen asrın başlarında Avrupa'ya giden aydınlarımız; onların amellerini dinimizin gereklerine, dinlerini de bizim amellerimize boşuna benzetmemişlerdi!
Mazlumların ahları elbet yerde kalmaz. Önce içeridekiler ve daha sonra dışarıdaki zaleme takımı, akıttıkları kanda boğulacaktır. İçeridekilerin saraylarını, şimdiden yangınlar sarmaya başladı.
Irak ve Suriye başta olmak üzere, bütün bir Orta-Doğu'da sınırlar yeniden çizilmenin arifesinde..
Çok şükür, bizde, ülkeyi edilgenlikten kurtarıp; Cumhurbaşkanını millete seçtiren siyasi bir iktidar ve onun temin ettiği istikrar mevcut.
Artık, başkalarının değil, bizim dediğimizin geçerli olduğu bir dönemdeyiz. Bölgemizde, bizim olmadığımız hiçbir denklemin çözülme şansı kalmamıştır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.