Neden farklıyız?

A -
A +

Geçimi için Fransa'da çalışan bir işçimiz.
Adı Ali Dal... Henüz 38 yaşında...
Yıllarca alın teri ile kazanıp biriktirdiği parasını, Diyarbakır'da şehit edilen Astsubay Necdet Aydoğdu'nun doğacak çocuğuna bağışladı. Bu gerçekten takdire şayan bir hareket... İnsanlığın içimizde, genlerimizde yaşamaya devam ettiğinin işareti. Bu haberi medya günlerce işledi. Çünkü ilgi şunaydı. Bu zamanda bu gibi bir fedakârlığı yapacak insan olabilir mi idi?
Olurmuş demek ki!
Bu ülkede, ecdadımızdan gelen merhamet duygularını taşıyan, yaşatan, iliklerine kadar hisseden insanlar elbette var. Bu milleti ayakta tutan, kenetleyen, değerlerimizi geleceğe taşıyacak olan bu insanlarımızın varlığıdır.
Diyarbakır'da şehit edilen Astsubayımız Necdet Aydoğdu da en az bu duyarlı gurbetçimiz kadar fedakârdı. Neden? Yaşadığı vatan topraklarının güvenliği için orada idi. Ortaya canını koymuştu. Ölmek bu görevin doğasında var. Bunu kabullenmiş olmak, bir ülke için, o ülkede yaşayanlar için yapılabilecek fedakârlıkların en büyüğü... Bu maksatla ölen bütün şehitlerimiz, kahraman olmalarının yanında, aynı zamanda fedakârdırlar. Vuranlarla bir tanışıklıkları, menfaat çakışmaları ya da kişisel bir düşmanlıkları yok. Sadece üzerlerine giydikleri kıyafetlerden dolayı, yapmış oldukları güvenliğimizi sağlama görevlerinden dolayı hedef oluyorlar.
Bu açıdan bakınca ülkemizde fedakâr olan milyonlar var.
**
Biz Türk milleti olarak zaten fedakâr bir milletiz. Bu bizim genlerimizde var. Son zamanlarda yaşadığımız doğal afetlerde halkımızın, yaptığı yardımlar ve destekler küçümsenecek meblağlar değil. Her ne kadar toplum içinde birbirimizi anlayışta, nezakette, saygıda sıkıntı yaşasak da iş yardım etmeye gelince, mağdurun yanında yer almaya gelince tavırlar değişiyor. Başka insan oluveriyoruz. İçimizden ummadığımız kahramanlar, fedakârlar çıkıveriyor. Belki de tarihin derinliklerinden bugüne büyük devletler kura kura gelişimizin temelinde bu var.
Sınırlarımızda 2 milyona yakın mülteciye kucak açan, barındıran biziz. Onların dinine, diline, ırkına, devletine bakmadan bunları yapıyoruz.
Dünyanın en fitneci, tehlikeli milleti olan Yahudileri bile 500 yıl önce diğer milletler yok etmeye çalışıp ülkelerinden sürgün ettiklerinde, sırf insan oldukları için, Allah yarattığı için sahip çıkan biz olmuşuz.
Fatih Sultan Muhammed Han, İstanbul'u almak için binlerce şehid verdi. Çok sevdiği komutanlarını, yakınlarını kaybetti. Bu üzüntü ile istese İstanbul'a girdiğinde bütün Rum askerlerini ve destekleyen halkı kılıçtan geçirebilirdi. (Bugün Esad'ın kendi halkına yaptığı katliamı bütün dünya görüyor.) Fatih henüz genç idi. Daha 21 yaşında idi. Hırsına, üzüntüsüne hâkim olamayabilirdi. Ama yapmadı. Nefsine yenilmedi. Herkesin korku ile onun kararını beklediğinde; o adaletli olmayı, insan olmayı tercih etti. Yazdığı ferman ile "bütün mahallelerde aşevleri kurula. Açların karnı doyurula. Gelemeyenler olursa evleri tespit edilip alaca karanlıkta yemekleri evlerine bırakıla..." şeklinde dünyaya medeniyeti öğreten kararını açıkladı.
**
Her ne kadar, ülke insanımızın beynini yıkasalar da, Batı hayranlığını enjekte etseler de, fitne, fesat düşünceler soksalar da, çeşitli oyunlar entrikalar kursalar da, içimizdeki ve dışımızdaki düşmanlar geçmişimize tekrar tekrar baksınlar. Orada şunu görecekler.
Bu milletin içinde Aliler de bitmez, Necdetler de, Fatihler de...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.