Büyüme gücümüzü neden kaybettik?

A -
A +

Büyüme gücümüzü mü kaybediyoruz?
Son iki hafta içinde açıklamaların nerede ise tamamı Türkiye'nin büyüme gücünü düşürücü yönde. IMF'den birçok küresel yatırım şirketlerinin açıklamalarındaki tek ortak nokta Türkiye'nin daha az büyüyeceği yönünde.
Nitekim iki hafta önce Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan'dan da benzer bir açıklama gelmişti: "Türkiye'nin önümüzdeki dönemde yapacağı çok önemli reformlar var. Bunları yapmazsak büyüme yüzde 3-4'e hapsolabilir. Mevcut yapıyla yüzde 3-4 büyüme yüzde 5'lik cari açığı zaten üretiyor..."
Ve geçen hafta Merkez Bankası Başkanı Sayın Erdem Başçı da yüzde 4 büyüme hedefini revize etmeye gerek yok ama muhtemelen biraz altında büyürüz açıklamasında bulundu.
Şimdi ortaya çıkan tablo resmen imam-cemaat durumu oldu. Bizim ekonomi yönetimi beklentiyi küçültünce yabancılar daha da küçülttü.
Bence sorun şu:
Türkiye 2012 yılında sadece yüzde 2,1 büyüyebildi. Ardından 2013 yılında ise Cumhuriyet tarihi ortalaması olan yüzde 5,1'in altında (yüzde 4,0) büyümede kaldı. Ve iki küçük büyüme oranının ardından bu yıl için resmî hedef yüzde 4,0 olmasına rağmen nerede ise herkes yüzde 2,5 büyümeden bahsediyor.
Ekonomide beklenti çok ama çok önemlidir. Potansiyeliniz daha yüksek olsa bile beklentiyi düşük tutarsanız, potansiyelin altında kalırsınız. Çünkü beklenti küçülürse kimse yüksek risk almaz, yeni yatırımları daha sınırlı tutar.
İyi ama Türkiye zaten 2012-2013 yıllarında oldukça düşük büyüme oranında kaldı. Bu yıl da yüzde 2,5 veya resmî hedef yüzde 4,0 olsa bile büyüme gücümüzün önemli oranda kaybolduğunu görmüş olacağız.
AK Parti iktidarının ilk 5 yılında toplam büyüme oranı yüzde 39,6 oranında gerçekleşmişti. Oysa küresel krizin de etkisi ile ikinci 5 yılda büyüme oranı sadece yüzde 20,1 oranında kaldı. Büyüme oranı ve gücü nerede ise yarı yarıya kaybedildi.
Geçmiş verilere baktığımızda Türkiye'nin son beş yılda büyüme gücünü düşürdüğü görülürken aynı zamanda cari açık oranının da arttığını görüyoruz. Burada bir fark daha var: Son beş yıllık düşük büyüme oranı karşısında artan cari açığın nedeni enerji ithalatı da olmamıştır. Enerji hariç cari açık oranı da artmıştır; hem de büyüme düşerken.
İyi ama o zaman 2023 ekonomik hedeflerine ne oldu?
Giderek büyüme gücünü kaybeden Türkiye 2023 hedeflerine nasıl ulaşacak? Nerede ise her yıl büyüme oranı azalan bir Türkiye 2 trilyon dolar milli gelire ve 500 milyar dolar ihracatı nasıl yakalayacak? Ortada müthiş bir tezat var.  
Büyüme gücümüzün kaybedilmesi hakkında 2009 yılından bu yana nerede ise sürekli yazı yazıyorum. Kredili büyümenin tüketim alışkanlığından, ekonominin her geçen gün yabancı sermaye bağımlılığının artmasından nerede ise her fırsatta bahsediyordum. Mesela 2002-2007 yıllarında büyümenin sadece yüzde 30,7'si kredilendirilmişken 2007-2012 büyümesinin yüzde 78,2'si kredilendirilmiş büyümedir.
Evet, Türkiye 2001 sonrası IMF programı ile sadece bankaların ve devletin kesesini dolduracak bir ekonomik program hazırladı ve hâlâ bu program ana hatları ile uygulanıyor. Ayrıca 2009 küresel krizden çıkış programı da üretimi değil, tüketimi destekleyecek bir program olarak son tüketim çılgınlığı olarak büyüme gücümüzü kaybettirdi.
Şimdi kel görüldü. Şapkayı önümüze koyma zamanı. Neden büyüme gücümüzü kaybettik? Neden çok düşük büyüme oranlarında bile çok yüksek cari açık verir duruma geldik? Neden yabancı sermaye bağımlılığımız her geçen yıl artıyor?
Bu kadar düşük büyüme oranlarının biriktireceği ekonomik ve sosyal sorunları ise bir kenara yazın ve soruyu bir kez daha sorun: Türkiye'de büyüme gücünü kim kaybettirdi? Veya büyüme gücümüzü kaybetmenin sonucu kim ne hedefliyor?
Son not: Umudunuzu yitirmeyin. Bu yazı geçmiş verilere dayanılarak yazıldı. Geleceğimiz -kimse kusura bakmasın ama- çok parlak. Neden mi? Gelecek olan ucuz enerji ilk sırada...
Devamı da var...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.