Kazara...

Bundan 6-7 hafta önce F.Bahçe'nin öneğindeki en zor 3 maçı Bursaspor, Kayseri Erciyesspor deplasmanlarıyla birlikte, içerideki Başakşehir maçı olarak göstermiştim. 

İlkini zor bela berabere bitiren F.Bahçe, dün akşam ikincisini bir penaltıyla cebe indirdi. 

Belki ev sahibi Kayseri Erciyesspor Bülent Korkmazlı yapısını Uğur Hoca ile bol paslı oynama şekline dönüştürünce F.Bahçe ile aynı dilden konuşur oldu. Bu anlayış da dün akşamki maçın kör döğüşü bir futbol olgusuyla karşımıza çıkmasına neden oldu. Bütün maç boyunca golün sadece F.Bahçe tarafından, o da bir duran top sonucu olabileceğini maçı birlikte izlediğim bütün dostlara iddia olarak sundum. Nitekim Emre'nin penaltısı böyle bir duran topun meydana getirdiği kaza sonucu patladı. 

Kayseri Erciyesspor'un çok ve ayağa paslı, F.Bahçe markalı oyun anlayışına aynen cevap verişi, Necati Ateş'in de boşuna görevlendirildiğini sağladı. 

Santrfor arkası duvar toplarının adamı Necati, hiç de tarzı olmayan bir oyunda hep açık düştü. Ev sahibin siyahi oyuncuları da belli ki bir oyun felsefesine alışık olmadıklarından hep çuvalladılar. F.Bahçe'ye gelince... İsmail Kartal'ın rakibin pas oyununa, pas oyunuyla karşılık vermesinin Alper Potuk gibi topla alan kateden oyuncularla bozulabileceğini 67. dakikaya kadar fark edemeyişi düşündürücüdür. Hatta hatta bu takınmın oyun formatına uymasını mümkün görmediğim Diego Ribas'ın bile hiç olmazsa bir 15 dakika adam eksiltme özelliklerinden faydalanıp faydalanmayacağı da sanki dikkate alınmalıydı. 

Bu arada F.Bahçe takımının neredeyse tamamının Bayburt'a götürülmeyip dinlendirilmesinin fiziksel dirençte tam tersine olumsuz etkiler sunduğu acaba F.Bahçe teknik heyeti tarafından fark edilmiş midir? 

Ne demiş atalarımız? 

İşleyen demir pas tutmaz. 

Hamza Hoca, Ersun Hoca hatta Bilic, bu kadar mı teknik direktörlükte geri düşünce adamlarıydılar?