Mektûbât'ta sünnete uyma konusu -1-

A -
A +

Büyük âlim ve velî İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendi hazretleri, Muhammed Çetrî isimli bir zâta yazdıkları bir mektûbunda, "Sünnete uymak lâzım olduğu"nu bildirmekte ve "tasavvufu medh etmekte"dir: ".... Allahü teâlâ, bu yolun [ya'nî tarîkatin] büyüklerinin bereketi, fâidesi ile, size sonsuz yükselmeler nasîb eylesin! Bunların yolu, her şeyden kıymetlidir. Sünnet-i seniyyeye uymaktır (alâ sâhibihes-salâtü ves-selâm). Bu fakîre, bu yol sâyesinde, çok zamândan beri ilimleri, ma'rifetleri, hâlleri, makâmları, nisan yağmuru gibi yağdırdılar. Allahü teâlânın ihsânı ile yapacaklarını tam yaptılar. Şimdi, bütün arzûm, Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) unutulmuş sünnetlerinden birini meydâna çıkarmaktır. Tasavvufun hâlleri ve mevâcîdi [kendinden geçmeler], heyecân ve zevk, isteyenlerin olsun. Yapılacak en mühim iş, bâtını [kalbi, rûhu] büyüklerin sevgisi ile yaşatıp, zâhiri [hisleri, hareketleri] sünnetlere uymakla süslemektir. Fârisî mısra' tercemesi: "İş budur, bundan başkası hiçtir." Beş vakit namâzı, vakitleri girer girmez kılmalıdır. Yalnız yatsı namâzını kış aylarında, gecenin, ilk üçte birine kadar geciktirmek müstehabtır....." [1/37. Mektup] SÜNNET-İ SENİYYEYE YAPIŞMA Şeyh Dervîş'e gönderdikleri bir mektûbunda ise. "Sünnet-i seniyyeye yapışma"ya teşvîk etmekte ve "tarîkat, hakîkat ve Sıddîklığı" bildirmektedir: "Hak teâlâ, zâhirimizi [dışımızı] ve bâtınımızı [içimizi] sünnet-i seniyye-i Mustafâviyye'ye (alâ sâhibihes-salâtü ves-selâmü vet-tehıyye) uymakla zînetlendirsin. Muhammed Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), mahbûb-i Rabbi'l-âlemîndir. Ya'nî Allahü teâlânın sevgilisidir. Her şeyin en iyisi, en güzeli, sevgiliye verilir. Bunun içindir ki, Nûn (Kalem) sûresinin dördüncü âyetinde meâlen, "Elbette sen, en büyük, en yüksek bir ahlâk üzere yaratıldın" buyuruldu. Yâsîn sûresinin üçüncü âyetinde de meâlen, "Elbette sen, Peygamberlerimden birisin ve doğru yoldasın" buyuruldu. En'âm sûresinin, yüzelliüçüncü âyetinde ise meâlen, "Onlara söyle: Benim gittiğim yol, doğru yoldur. Bu yolda yürüyünüz, başka yollara [dînlere, nefislerinize] uymayınız. Doğru yoldan ayrılmayınız" buyuruldu. Onun dînine, "Doğru yol" buyuruyor. Onun dîni dışında kalan yollara, "felâket yolu" deyip, "bu yollardan kaçınınız" buyuruyor. O Server (aleyhis-salâtü ves-selâm), Allahü teâlâya şükretmek ve insanlara hakîkati bildirmek için, "Yolların en hayırlısı, en doğrusu, Muhammedin (aleyhisselâm) yoludur" buyurdu. SIDDÎKLIK MAKÂMI Sıddîklık makâmı, vilâyet derecelerinin en üstünüdür. Bu makâmdaki ma'rifetler, İslâmiyyetten kıl kadar ayrı olmaz. Sıddîklık makâmı üstünde, yalnız nübüvvet, ya'nî Peygamberlik makâmı vardır. Peygambere (aleyhisselâm) vahiy ile ya'nî melek ile gönderilen ilimler, Sıddîklara (rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn) ilhâm ile bildirilmektedir. Bu iki ilim arasındaki fark, yalnız, vahiy ve ilhâm arasındaki farktır. O hâlde, hiç ayrılık olamaz. Sıddîklık makâmının altındaki makâmların hepsinde az çok, sekir [şuûrsuzluk, dalgınlık] vardır. Sekirsiz olan, tâm uyanıklık, yalnız Sıddîklık makâmındadır. Peygamberlik ile Sıddîklık bilgileri arasında, ikinci bir fark da, vahiy elbette doğrudur. İlhâm ise, zan iledir. Çünki vahiy, melek ile gelir. Melek, ma'sûmdur. Ya'nî öyle yaratılmıştır ki, yanlışlık yapamaz... ... Kâinâtın Efendisi (aleyhi mines-salevâti etemmühâ ve minet-teslîmâti ekmelühâ), kâfirlerle cihâddan geri dönünce, "Küçük muhârebeden döndük, büyük cihâda geldik" buyurdu. Nefis ile savaşmaya, "Cihâd-ı ekber" dedi. Dîn büyüklerinin nefislerinin azması demek, çok az "Terk-i azîmet" ve "Muhâlefet-i evlâ" etmesi demektir. ["Azîmet", İslâmiyyetin izin verdiği şeyleri de yapmamak, "Evlâ" ise, her şeyin en iyisini yapmaktır. Nefis, azîmeti ve evlâyı istemiyor.] Büyüklerin nefislerinde, yalnız bu terki istemek vardır. Yoksa azîmeti ve evlâyı terk etmezler. İşte, nefislerinin, yalnız bu istemesinden dolayı, Cenâb-ı Hakk'a o kadar çok yalvarırlar, o kadar çok pişmân olur, sızlarlar ki, başkalarının bir senede kazandıkları mertebelere, bir ânda yükselmelerine sebep olur..." [1/41. Mektup]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.