Mektûbât'ta sünnete uyma konusu -2-

A -
A +

Dünkü makâlemizde kısaca, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Mektûbât'ındaki iki mektûbundan bahsetmiştik. O, Şeyh Dervîş'e yazdığı bir mektûbunda, "Kalbten, başkalarını sevmek pasını temizlemek için, en iyi ilâcın, sünnet-i seniyyeye [ya'nî İslâmiyyete] yapışmak olduğu"nu bildirmektedir: "Allahü teâlâ, sizlere selâmet versin! İnsan çeşit çeşit şeylere bağlı kaldıkça kalbi temizlenemez. Pis kaldıkça saâdetten mahrûmdur, uzaktır. "Hakîkat-i câmia" denilen kalbin Allahü teâlâdan başka şeyleri sevmesi onu karartır, paslandırır. Bu pası temizlemek lâzımdır. Temizleyicilerin en iyisi sünnet-i seniyye-i Mustafâviyye'ye (alâ masdarihes-salâtü ves-selâmü vet-tehıyye) [ya'nî İslâmiyyete] tâbi olmaktır, uymaktır. Sünnet-i seniyyeye uymak, nefsin âdetlerini, kalbi karartan isteklerini yok eder. Bu büyük ni'mete kavuşmakla şereflenenlere müjdeler olsun! Bu yüksek devletten mahrûm kalanlara yazıklar olsun! Allahü teâlâ, size ve doğru yola tâbi olanlara selâmet versin." [1/42. Mektûb] BİD'ATLERDEN KAÇMAK... İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Kâbil Müftîsi Hâce Abdürrahmân'a yazmış olduğu bir mektûbunda ise, "Sünnet-i seniyyeye uymayı, bid'atlerden kaçınmayı" özetle şöyle istemektedir: "Allahü teâlâya ağlayarak, sızlayarak ve Ona sığınarak ve güvenerek yalvarıyorum ki, bu fakîri ve ona bağlı olanları, bid'at olan işleri yapmaktan korusun ve bid'atlerin güzel ve fâideli görünmelerine aldanmaktan muhâfaza buyursun. Seçilmiş olanların, sevilenlerin Efendisi, en üstünü hâtırı için bu duâyı kabûl eylesin. "Bid'at", Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) zamânında ve Onun dört Halîfesi zamânlarında bulunmayıp da, dînde sonradan meydâna çıkan şeylere denir. Bid'atleri ikiye ayırmışlardır: "Hasene" [güzel] ve "Seyyie" [kötü]. Resûlullahın ve dört Halîfesinin zamânlarında bulunmayıp da, dînde sonradan meydâna çıkan ve bir sünnetin unutulmasına sebeb olmayan güzel şeylere, "Hasene" demişlerdir. Sünneti ortadan kaldıran bid'ate de, "Seyyie" demişlerdir. Bu fakîr, bu bid'atlerin hiçbirinde güzellik ve parlaklık görmüyorum. Yalnız karanlık ve bulanıklık duyuyorum. Eğer bugün, kalbler kararmış olduğundan, bid'at sâhibinin işleri iyi ve güzel görülürse de, yarın kıyâmet günü, kalbler uyandığı zamân, bunların zarar ve pişmânlıkdan başka bir netîce vermedikleri görülecekdir... Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Bizim dînimizde yapılan her yenilik, her reform fenâdır, atılmalıdır." Atılması lâzım olan şeyin neresi güzel olur? Bir Hadîs-i şerîfte de buyuruldu ki: "Sözlerin en iyisi, Allahü teâlânın kitâbıdır. Yolların en iyisi, Muhammed aleyhisselâmın gösterdiği yoldur. İşlerin en kötüsü, bu yolda yapılan değişikliklerdir. Bid'atlerin hepsi dalâlettir, sapıklıktır." "DEĞİŞTİRMEK, YOK ETMEKTİR" Âlimlerimizin "hasene" dedikleri bid'atlerden bir kısmına dikkat edilirse, sünneti yok etmekte oldukları görülmektedir. Meselâ, âlimler, namâzda, kalb ile niyyet etmekle berâber, ağız ile de söylemek müstehab olur demişlerdir. Hâlbuki, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin, Eshâb-ı kirâmın ve Tâbiîn-i ızâmın (rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmaîn) söz ile niyyet ettikleri, kuvvetli bir haber ile de, za'îf bir haber ile de bizlere hiç ulaşmamıştır. İkâmet okununca hemen "Allahü ekber" diyerek namâza dururlardı. Bunun için, ağız ile niyyet etmek bid'at oluyor. Bu bid'ate hasene demişlerdir. Hâlbuki anlıyorum ki, bu bid'at, yalnız sünneti yok etmekle kalmıyor, farzı da yok ediyor. Çünki ağız ile niyyet etmek câiz olunca, çok kimse, yalnız ağızla niyyet ederek kalb ile niyyet etmediklerinden hiç korkmuyorlar. Böylece, namâzın farzlarından biri olan kalb ile niyyet yapılmıyor. Bu farz yok oluyor. Namâz kabûl olmuyor. Bunlar gibi dahâ nice bid'atler, reformlar, herhangi bir bakımdan olsa bile, sünnetden fazla oluyorlar. Bu ziyâdelik, sünneti değiştirmek demektir. Değişiklik ise, yok etmek demektir..." [1/186. Mektûb]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.