Peygamberimiz, irşâd ve teblîğlerine nasıl başlamıştır?

A -
A +

Bilindiği gibi Peygamberimize ilk vahiy, Nûr dağındaki Hırâ mağarasında, Ramazân ayının 17. gecesinde geldi. Burada, Kur'ân-ı kerîmin 96. sûresi olan ve 19 âyetten ibâret olan "Alak sûresi"nin ilk 5 âyet-i kerîmesi gelmiştir. TEREDDÜTSÜZ ÎMÂN EDENLER... Sırrî [hafî-gizli] olarak peygamberlik vazîfesini îfâya başlayan Sevgili Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), İslâm'ı en önce en yakınlarına bildirdi ve teblîğlerine yirmi üç sene devâm etti. Bunun on üç senesi Mekke'de, on yılı da Medine'de geçmiştir. Bilindiği gibi Kur'ân-ı kerîm, 22 sene 2 ay 22 gün gibi bir zamanda vahyedilip tamâmlanmıştır. Resûlullah Efendimiz, "Müddessir sûresi"nin nâzil olmasıyla, insanları İslâm dînine da'vete başlamıştı. Bu da'veti gizli yapıyordu. Peygamber Efendimize, ilk îmân eden Hazret-i Hadîce vâlidemizdir (radıyallahü anhâ). Hiç tereddüt etmeden İslâmiyet'i hemen kabûl edip, ilk Müslümân olmakla şereflenmiş ve en fazîletli kadınlardan olmuştur. Hazret-i Hadîce'den sonra yetişkinlerden ilk Müslümân olan, Resûlullah Efendimizin yakın arkadaşlarından Hazret-i Ebû Bekir'dir (radıyallahü anh). Peygamber Efendimiz, bir gün Hazret-i Hadîce vâlidemizle namaz kılarlarken, Hazret-i Alî onları gördü. O zaman, henüz on yaşında idi. Namazdan sonra Resûlullah'ın huzûruna gelerek: "Ya Resûlallah! Bana İslâm'ı öğret" dedi ve Müslümân oldu. Hazret-i Alî (radıyallahü anh), Müslümân olanların üçüncüsüdür. Peygamberliğinin kendisine bildirilmesinden bir müddet sonra da: "Yakın akrabânı Allahü teâlânın azâbı ile korkutarak, onları hak dîne çağır" (Şuarâ sûresi, 214) meâlindeki âyet-i kerîme nâzil oldu. Bunun üzerine Muhammed aleyhisselâm, akrabâsını dîne da'vet etmek için Hazret-i Ali'yi (radıyallahü anh) gönderdi ve hepsini Ebû Tâlib'in evine çağırdı ve onlara İslâmiyeti tebliğ etti. Ancak kimseden ses çıkmadı, başlarını önlerine eğdiler. Peygamber Efendimiz, bu sözlerini üç defa tekrarladı. Her söyleyişinde, Hazret-i Ali ayağa kalkıyordu. Üçüncü defasında: "Ya Resûlallah! Her ne kadar ben, bunların yaşça en küçüğü isem de, sana ben yardımcı olurum" dedi. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz, Hazret-i Ali'nin elinden tuttu. Diğerleri hayret içinde dağılıp gittiler. Bi'setin dördüncü yılında "Hicr sûresi"nin 94. âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Meâlen: "(Ey Habibim!) Sana emrolunan şeyi (emir ve yasakları) açıkla, hak ile bâtılın arasını ayır. Müşriklerden yüz çevir! (Onların sözlerine iltifât etme)" İlâhî emri gelince, Sevgili Peygamberimiz, Mekkelileri açıktan açığa İslâm'a da'vet etmeye başladı. Bir gün Safâ tepesine çıkıp: "Ey Kureyş halkı! Buraya toplanıp sözlerimi dinleyiniz!" buyurdu. Kabileler toplandıktan sonra da: "Ey kavmim! Hiç benden yalan söz işittiniz mi?" buyurunca, hepsi birden "Hayır işitmedik" dediler. Buyurdu ki: "Allahü teâlâ, bana peygamberlik ihsân etti ve beni size peygamber olarak gönderdi." Sonra da: "(Ey Habîbim!) Onlara de ki. Ey insanlar! Ben sizin hepinize gelmiş, Allahü teâlânın resûlüyüm. O Allahü teâlâ ki, yerlerin ve göklerin sâhibi ve idârecisidir. O'ndan başka ibâdete müstehak [lâyık] kimse yoktur. Her canlıyı öldüren ve dirilten O'dur..." meâlindeki A'râf sûresinin 158. âyet-i kerîmesini okudu. "HAYIRLI BİR ÜMMET" Dinleyenlerden, amcası Ebû Leheb kızarak: "Kardeşimin oğlu dîvâne olmuş! Bizim putlarımıza tapmayanın, dînimizden ayrılanın sözünü dinlemeyiniz" diye küfürde direterek bağırdı. Orada bulunanlar dağıldı ve hiç kimse îmân etmedi. Peygamber Efendimizin, doğru sözlü, yüksek ahlâklı olduğunu bildikleri hâlde, kibir ve inâtları sebebiyle, yüz çevirdiler ve düşmân kesildiler... Ama Sevgili Peygamberimizin, 23 senede 150 bin mübârek insan, güzîde sahâbe, "hayırlı bir ümmet" meydâna getirmesi, onların da 20-30-40 senede, a'zamî 50 sene gibi çok kısa zaman zarfında, gâyet mahdûd imkânlarla Endülüs'ten Çin'e kadar olan geniş coğrafî bölgeleri fethedip oralara ilim-irfân, ahlâk-fazîlet, medeniyet, adâlet-hakkâniyet, insan hakları, nûr ve hidâyet götürmeleri konusu, ciddiyetle incelenmesi gereken bir konudur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.