SANAT, FERYAT, ÜSTAT

A -
A +

CHP Genel Başkanı Özgür Özel…

 

Güzel bir konuya temas etti.

 

Siyaseti sanatla birleştirerek: “Siyaset, halkı duyma sanatıdır. Verdiği mesajı alma sanatıdır.”

 

Yerinde ve doğru tespit,

 

Katılmamak mümkün değil.

 

Bir sözünü daha alıntılayalım…

 

Sonra da analize geçelim:

 

“Erdoğan’ın seviyesine inmemeye kararlıyım.”

 

Acaba CHP halkı duyuyor mu?

 

Verilen mesajları alıyor mu?

 

‘Evet’ demek çok zor, neden?

 

Eğer böyle olsaydı, bugün iktidardı.

 

22 yıldır AK Parti iktidarda…

 

17 seçimden de galibiyetle çıktı.

 

Erdoğan’ın liderliği sayesinde...

 

Başarısının sırrı ne?

 

Yerli ve millî, mütevazı, halkın adamı. Haksızlıklara boyun eğmiyor. Ülke, dünya meselelerine hâkim. Mazlumların, mağdurların yanında... Kararlı, dik duruşuyla takdir topluyor.

 

Peki CHP genel başkanları?!

 

Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel…

 

Erdoğan’ın hangi vasfına sahip?

 

Meselelere yaklaşımları aynı mı?

 

Çözüm odaklılar mı?

 

Verdiğiniz cevabı duyar gibiyim…

 

Seviye meselesine gelince…

 

Erdoğan’ın seviyesine kimse ulaşamadı. Ulaşılması da ufukta görünmüyor. Ama biz varsayımla hareket edelim.

 

Yolu tek tek gösterelim:

 

Önce liderliğini ispat edeceksin. Partindeki çatlak sesleri susturacaksın. Halka güven vereceksin, sana inanacak.

 

Daha bitmedi! Asıl iş bundan sonra…

 

Seçimden başarı ile çıkacaksın. Külliye'deki koltuğa oturacaksın.

 

Gerçekleşme ihtimali var mı?!

 

Heyecandan herhâlde dili sürçtü.

 

‘İnmek’ yerine ‘yükselmek’ diyecekti?!

 

Sözlerimizi bir dörtlükle noktalayalım…

 

Faruk Nafiz Çamlıbel’in "Sanat”  şiirinden:

 

“Başka bir sanat bilmeyiz, karşımızda dururken

 

Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz

 

Arkadaş biz bu yolda türküler tuttururken

 

Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz!”

 

 

 

 

 

CURCUNA!

 

 

 

Havuz problemleri kafa yorar… Çözmek için derin düşünmek gerekir.

 

İşte size bir örnek:

 

Birinci musluk a saatte, ikinci musluk b saatte, üçüncü musluk c saatte doldursun.

 

Dördüncü musluk da d saatte boşaltsın.

 

Bu havuz kaç saatte dolar?

 

CHP‘nin durumu da böyle?

 

Karışık, çetrefil, kaotik, nazenin. İçinden çıkılması da güç.

 

Düşünün;

 

Özel, Kılıçdaroğlu, İmamoğlu…

 

Hâkimiyet kurmak için mücadele ediyor.

 

Kendi adamlarını göreve getirme, Başkan adayı yapma peşindeler. Dışlananlar da, ümidini kesenler de peş peşe istifa yarışındalar.

 

Peki bu havuz dolar mı?

 

Pardon parti ayakta kalır mı? Seçimlerde başarı elde edilebilir mi?

 

Zor dostum zor…

 

İstifacıların ismini zikretmeye gerek yok.

 

Sadece Gürsel Tekin’den bahsedelim.

 

Tartışma programlarının yıldızı. Her gece bir kanalın gözdesiydi. Ateşli savunucuydu, düne kadar. CHP yönetimi ile İmamoğlu’nun… Avucunun içinde tutuyordu İstanbul’u.

 

Bir ilçeden adaylığı kesin gibiydi.

 

Keser döndü, sap döndü. O gün geldi hesap döndü. Adaylık suya düştü. Ferahlık, aydınlık, uğur bitti.

 

Anlayacağınız "Tekin", "terkin" oldu.

 

Kıyameti kopardı, esti, gürledi, kükredi. Küplere bindi, verdi-veriştirdi. Ağzına geleni esirgemedi kimseden:

 

40 yıldır CHP’nin içindeydi.

 

Hiç böyle bir yönetim görmemişti.

 

Objektiflik, liyakat, ehliyet aranmıyordu.

 

Makam ve mevki eş dosta dağıtılıyordu.

 

Nihayet son noktayı da koydu:

 

“Bunlar değişimci değil, çürümüş adamlar... Ben çürümüş adamlara destek olmayacağım.”

 

 

 

 

 

MERAK

 

 

 

Meral Hanım şiir terennüm edemiyor.

 

Vurgu yok, tonlama yok, ahenk yok.

 

Şimdi de literatürüne türkü ekledi.

 

Karacaoğlan’dan, “Var git ölüm...”

 

Grup toplantısında cep telefonunu açtı.

 

Dinletti ama ne dinletme...

 

Arkasından da yorumlar aktı:

 

“Duygusallaştı beceremedi, ağladı, yapmacık kaldı. Timsahın gözyaşlarına oynadı.”

 

Bizim bakış açımıza gelirsek;

 

Toplantıları neşeli geçiyor. Merak içine girdik şimdiden. Bundan sonraki sürprizi ne olacak? Uzun hava mı, gazel mi, kaside mi?.. Yoksa Yeşilçam filmlerinden replik mi?

 

Haa unutuyorduk az kalsın.

 

Bir kere de kürsüden mermi fırlatmıştı?!.

 

 

 

 

 

KIŞIN SONU BAHAR!

 

 

 

Akdeniz’in iki önemli ülkesi…

 

Türkiye ve Mısır…

 

Sadece denizi paylaşmıyoruz. Tarihimiz var, kültürümüz var. Kader birliğimiz var, dinimiz var.

 

Tabii ki deniz de çok önemli.

 

Zira, dünyanın gözü Akdeniz’de. Enerji kaynaklarına konmak için. KKTC’yi de içine alacak şekilde… Türkiye de ‘kazan kazan’ politikasıyla, Akdeniz’de hâkimiyet kurmak istiyor.

 

Kimlere rağmen;

 

Sözde müttefiklerimize, dost görünen düşmanlarımıza…

 

Erdoğan, 12 yıl aradan sonra… Darbeci Sisi’nin davetine icabet etti.

 

Küskünlüğe, dargınlığa son verdi.

 

Tabii başka bir amacı da vardı.

 

Huzuru, istikrarı, barışı sağlamak.

 

Bölge barut fıçısı gibi âdeta. Her an infilak etmeye hazır bomba. Gerginlik had safhada. İsrail zulmü aldı başını gidiyor.

 

Filistin, Gazze kan ağlıyor.

 

Açlık, sefalet, yokluk, acı içinde.

 

Sisi ile ilerleme katetti, bu meselede.

 

Dileğimiz önümüzdeki günlerde, çoluk-çocuk demeden ölüm kusan, soykırımcı Netanyahu’ya ‘dur’ denilmesi. Gazze’nin yeniden inşa edilmesi. Halkın ölüm batağından kurtulması…

 

Elimizden geleni fazlasıyla yapacağız.

 

Kardeşlerimize sahip çıkacağız. Puslu geceler, aydınlığa teslim olacak. Kış bitecek, bahar gelecek.

 

İslam coğrafyası huzura erecek.

 

Allah her şeye kadirdir.

 

 

 

     ADAYNAME

 

 

 

Desturum belli; Az laf çok iş

 

Turgut’la mücadelem müthiş

 

Koltuğa oturayım bir kez daha

 

YAVAŞ’ımdır; ne kebap yanar ne şiş

 

                    ***

 

Su çıkarırım dağdan taştan

 

Oyları kaparım her yaştan

 

ALTINOK söz veriyor size

 

Kurtaracağım Ankara’yı Yavaş’tan

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.