Kiralar ve hükûmet

Sesli Dinle
A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim kampanyasında birkaç defa dile getirdiği üzere, hükûmet “fahiş kira” uygulayan ev sahipleri hakkında harekete geçti. Önceki sene çıkarılan ve kira artışlarını yıllık yüzde 25 ile sınırlandıran kanun gözden geçirilerek süresi uzatılacak.
 
“Fahiş kira” uygulamakta ısrar edenlere daha ağır cezalar verilecek. Cezalar arasında bir yıldan üç yıla kadar hapis de yer alacak.
 
Hükûmetin kiraların düşük olmasını ve özellikle dar gelirli insanların ev kiralamada sıkıntı çekmemesini istemesi normal. Ancak, bunun devlet eliyle ve müdahalesiyle yapılabileceğini sanmak hayati bir yanılgı. Her şeyin fiyatı gibi konut kiralarını da arz ve talep belirliyor. Bu, iktisadi hayatın temel kanunu ve bu kanuna yapılan her müdahale hayal kırıklığı yaşamak zorunda.
 
Bundan dolayı hükûmetin sözünü ettiği türden bir kanun çıkarması fazla işe yaramayacak, aynen kira artışına yüzde 25 sınırlama getiren kanunun toplum tarafından büyük ölçüde baypas edilmesi gibi, insanlar istediğini yapacak. Böyle bir kanunun hedefine ulaşması ihtimâli yok. İnsanlar mutlaka bu kanunu aşacak yollar bulacak. Esasen liberal kanun yapma tekniği açısından da böyle bir kanun yapmak yürütme ve yasamanın meşru ve etkin iş alanı dışına çıkması anlamına gelmekte. Buna vücut veren, devletin istediği her şeyi yapmasının mümkün olduğu anlayışı.
 
Böyle bir kanun aynı zamanda hukuk devletine de aykırı; çünkü, kaçınılmaz olarak, vatandaşlar arasında pozitif ve negatif ayrımcılık yapacak. Ev sahiplerini ezme pahasına kiracıları kayıracak.
 
Arkasında yatan zihniyet tüm ev sahiplerini zengin ve zenginliğine zenginlik katmak için zavallı kiracılara gözünü dikmiş insanlar olarak görmekte ve göstermekte. Oysa ev sahipleri arasında yıllarca didinerek, başkaları gelirinin tümünü harcarken tasarruf yaparak ev almış ve ek gelir için evini kiraya vermiş insanlar var. Onlara yapılan bu muamele onları bundan dolayı cezalandırmak anlamına gelir. Ayrıca, hükûmetin çeşitli vergileri yüzde yüzden daha fazla artırırken vatandaşlarının kiralara yapabileceği zamda bunun çok altında kalmalarına yol açacak bir sınırlama koyması da ilginç bir çelişki teşkil etmekte.
 
Böyle bir kanun, orta ve uzun vadede, kiracılara, yardımcı olmak bir yana, zarar verir. Ağırlaşan regülasyon ve ev sahiplerinin bir tür "günah keçisi" hâline getirilmesi yatırım yapma gücü olan insanların sektöre girmesini engeller. Bunun sonucunda daha az yatırım yapılır ve daha az konut üretilir. Artan talep karşısında arz daha da yetersiz kalır ve kiralar muhtemelen daha da yükselmeye meyleder.
 
Devletin, kamu idaresinin bu hususta yapabileceği hiçbir şey yok mu? Doğrusu ben işlerin hayatın akışına, piyasa ilişkilerine ve sivil topluma bırakılmasını tercih ederim. Ne var ki gerek siyasetçilerin dünyaya gerekse çeşitli toplumsal kesimlerin siyasete bakışı -başka bir deyişle devletçi kültürün yaygınlığı ve baskınlığı- bu konuyu ister istemez siyasetin gündeminde tutmakta. Bu durumda hükûmete tavsiyem bu tür kanunlarla sivil topluma müdahale etmek yerine “sosyal konut” adı altında kendisine ait konutlar yapması ve bunları düşük fiyatlardan kiraya vermesi. Bu da elbette çeşitli problemler oluşturabilir ama bunların sivil topluma doğrudan müdahalelerin yol açabileceği problemlerden daha az olması beklenir…
 
Devletin fıtrî sınırları var... Gerek iktidardakilerin gerekse toplumun anlaması gereken şey devletin "ilahi" bir güç olmadığı ve istediği veya kendisinden talep edilen her şeyi yapma gücüne sahip bulunmadığı…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.