Tam 1657 çocuğumuz aranıyor!

A -
A +
Tam 1657 çocuğumuz aranıyor!

YAKAD Başkanı Zafer Özbilici, kaybolan insanların fotoğraflarını gösterirken yüzünden ne kadar acı çektiği anlaşılıyordu. Tam 1657 çocuğumuz aranıyor!

DERTLİ DERTLİ ANLATTI Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği'nin (YAKAD) Başkanı Zafer Özbilici nazikçe bizi kapıda karşılıyor. Yaşananlar ortada, hep aynı soruları sormaya gerek yok. Zafer çok dertli. O anlatıyor, biz de dinliyoruz Her geçen gün sayısı artan kayıp çocuklar, Türkiye gündemini hayli sarsıyor. Kayıp ailelerinin yürek yakan feryat, figânı... Herkese yakın geçmişte yaşadığı acıları hatırlatıyor. Tarifsiz bir acıyı, tarif etmeye çalışacağız. 4 yaşında bir oğlum var! Kaybolduğunda 3 yaşındaydı. Ah o gün yaşadıklarım. Film gibi bir hafta sonu... Devâsa bir alışveriş merkezi. Birkaç parça ev eşyası almaya çalışırken, vakti gelen namazı edâ ediyorum. Namazdan çıktığımda karşımda büyük bir telaşla beni bekleyen eşimin; Gözüyaşlı "Ne olur oğlumu bul!" yakarışıyla, yüreğime 'onlarca his' hançer gibi saplanıyor. Evet onlarca! Tarifsiz ve tuhaf bir acı. Korku, endişe, keder, şefkat, ayrılık, hasret... Ellerim ve ayaklarım titriyor. Aklım karmakarışık... - Acaba kaçırıldı mı?.. Başına bir şey mi geldi?.. Hemen koşarak güvenlik merkezine gidiyorum. Önce kılık, kıyafet, kilo ve tam bir eşgal veriyorum. En son görüldüğü yeri anlatıyorum. Alışveriş merkezinin güvenliği ve elemanları seferber oluyor. Telsizlerde müthiş bir telsiz trafiği başlıyor... O muazzam büyüklükteki alışveriş merkezini 20 dakikada 3 defa turluyorum. - Nerdesin be küçük adam? Otoparka iniyorum. Çıkan araçları tek tek kontrol ediyorum. Çıkış yapan araçların içlerini kontrol ediyorum. İnsanların bakışlarını umursamıyorum bile. En acısı, her aracın altına dahi bakıyorum. Yarım saat, bir saat.. Çocuk yok... Her kat, reyon, mağaza, tezgah, bölüm, stand, didik didik aranıyor. Yorgun düşüyorum. Çaresizim... Yüreğim yanıyor, ciğerim parçalanıyor. Sanki kulaklarımda onun sesi var; 'Babaa buradayım!' Hatta bir reyondan, 'Baba' diye bir ses işitiyorum!.. Koşuyorum! Hayır o değil. Yüreğim 5 bin metre maraton koşmuşum gibi atıyor. Dualar, yalvarmalar, tövbeler, adaklar... "Allahım!" 1.5 saat geçiyor aradan. Aramalar sonuç vermiyor.. İçimdeki korku daha da büyüyor.. Ya bulamazsam! Aradan 2 saatlik bir süre geçiyor, bir anda güvenlik görevlilerinin telsizlerinde hızlı, heyecanlı konuşmalar cereyân ediyor. Ardından güvenlik görevlisi elinden tutmuş getiriyor oğlumu. Gözlerinde korku var. Boynu bükük, ürkmüş, yanaklarının üzerinde inci gibi yaşlar... O anda eşim ve oğlumun sarılıp yek vücut olmasını izliyorum. Sanki yıllardır görmüyor evlâdını... Meğer kaybolunca, çok korkmuş. Çocuk işte gitmiş, sanayi gereçleri reyonunda kolilerinin arasına saklanmış... Allah korumuş. Ezilebilirdi de. "Kolilerin arasından çıkması için zor ikna ettik" diyor güvenlik görevlisi. Derin bir oh çekiyorum.. - Teşekürrr... diyebiliyorum. Elhamdülillah!.. Şükür kavuşturana Ben oğluma kavuştum. Ya kavuşamayanlar... Düşünsenize iki saatte hissettiğim acıyı, senelerdir hissedenleri.. Bu acıyı yaşayanlardan sadece bir tanesi bu yazıyı birlikte hazırladığımız Cüneyt abi... Yıllar önce hastaneden kaybolan bir daha ulaşamadığı dedesini anlatıyor heyecanla. 'Babam halen dedemi bekler biliyor musun?' diyor, dolu dolu gözleriyle... KAYIPLARIN İZİNDE! İşe koyuluyoruz... İstatistikler ortada, evinin önünden bir anda yok olan minik çocuklar, yolda izde, parkta kaçırılanlar, taksilere tıkılanlar, evden kaçan hevesliler... Kayıp nüfusu 1657... Kayseri'deki çocuklar halen dağ tepe aranıyor Nafile!.. Erzurumlu iki kız çocuğu önce kaybolup, sonra bir derede ölü bulunuyor. Facia!.. Biz yazı dizimizi hazırlarken Zeytinburnu'ndan kaçırılan Seyda sonra bulunuyor. Gaziantep'te Asiye bakkala giderken kaybolduktan sonra ormanlık alanda cesedi bulunuyor. Bu ülkede çocuklar kapısının önünden neden kayboluyor? Bu sorunun cevabını bulmak için uzun soluklu bir dizi hazırlıyoruz. Önce Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği'ne (YAKAD) gidiyoruz. Sonra büyük bir umutla çocuklarını arayan ailelerin, hislerine tercüman olmak istiyoruz. 4 yaşında evinin bahçesinde yitirilen Ahmet Tarı'nın, umutla bekleyen annesi Beyhan hanımın feryadını, 6 yaşında evinin kapısı önünde oynarken kaybolan Bayram Küpşi'yi, 3 yıldır gece gündüz arayan kederli baba Cevher beyin hıçkırıklarını, 10 yaşındaki oğlu Onur Ömür'ün kayıplara karışmasıyla hayatı altüst olan baba Salih Ömür'ün dualarını, paylaşıyor ve kaydediyoruz... Her hikâye boğazımızda düğümleniyor. Sonra kafamızdaki sorulara cevap arıyoruz. Kaybımızı nasıl buluruz? İstanbul Çocuk Şube Müdürü Sedat Coşkun'u ziyaret ediyoruz. Polisimizin çocuklar için nasıl çalıştığını öğreniyoruz. Emniyet Müdürümüz, yeni bir koordinasyon merkezi oluşturduklarını söylüyor. Çocuklarımızın güvenliğini tehdit eden en yakındaki tehlikeler için uyarıyor hepimizi... Peki kaybetmemek için neler yapmalıyız? Fatih Üniversitesi'nde ünlü sosyolog Doç. Dr. Ali Murat'ın da kapısını çalıyoruz. Uzmanımız, aile için iletişim ve eğitim eksikliğine dikkat çekiyor. 'Kayıpların sebebi ne olabilir?' tahmininde bulunuyor. Çocuk suçlarına değiniyor. Millet olarak yaşadığımız ahlaki bunalımı da hatırlatıyor bizlere...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.