İran, bomba ve Suudi Arabistan

A -
A +
Şayet herhangi bir devlet, İran'ın ülke çapında onlarca farklı noktaya yayılmış nükleer altyapısına saldırmaya karar verirse sonuç, bölge ve ötesi için felaket olabilir. Biliyorum, çoğunuz bu haftaki köşemi Türkiye-ABD ilişkilerine ayırmamı bekliyordu. Gelgelelim, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun İran'la ilgili son raporunu görünce; bölgeye, dünyaya ve dünya petrol piyasasının kilit aktörü olan Suudi Arabistan'a yönelik tehditler hakkında biraz kafa yordum. Görünüşe bakılırsa İran, nükleer silah yapma kabiliyetini geliştirmeye devam ediyor. Bu, hem bölge hem de ötesi için haddizatında önemli bir tehdit oluşturabilir. Ancak burada tehlikeyi ille de İran'ın nükleer silah kullanması ihtimali diye görmemek lazım. Stratejik açıdan anlamlı bir adım olmaz İran'ın nükleer silah kullanması. Çünkü böyle bir adım attığı anda karşısına çok daha büyük bir güçle dikilecek nükleer güçler var. İran'ın nükleer silah sahibi olmasının doğuracağı asıl tehlike şu: Nükleer silahın mevcudiyeti sayesinde İran, dış baskılara karşı caydırıcı bir koz elde edebilir ve bölgede olsun, dünya genelinde olsun, çok daha saldırgan bir tutum izlemeye başlayabilir. Biliyorum, büyük bir bölümünüz, yakın gelecekte İran'a yönelik bir saldırı potansiyelini aklınızdan geçiriyordur. Şayet herhangi bir devlet, İran'ın ülke çapında onlarca farklı noktaya yayılmış nükleer altyapısına saldırmaya karar verirse sonuç, bölge ve ötesi için felaket olabilir. Böyle bir saldırıya verilecek karşılık ve bu karşılığa verilecek yeni bir karşılık, birçok insanın hayatına, petrol piyasasına, deniz ticaretine, diğer ticaret alanlarına büyük zarar verebilir. Bu tür bir saldırı, aynı zamanda, hem bölge hem de dünya için pek çok konuda "bardağı taşıran son damla" olup işleri bozabilir. Suudi Arabistan stratejik açıdan bakıldığında birçok yönden dünyanın en önemli petrol kaynağı. İran ile problemlerin yaşandığı, 'Arap Baharı'ndan kaynaklanan kırılganlığın ve tehditlerin arttığı, bölgede ve küresel ölçekte Sünni-Şii gerginliğinin tırmandığı bir manzaranın da tam ortasında yer alıyor Suudi Arabistan. Halbuki Suudi Arabistan da kendi içinde çeşitli tehditler ve problemlerle karşı karşıya. Bu problemlere birkaç örnek vermek mümkün. Bu tehditlerin tamamı, bizim için bir anlam ifade ediyor, çünkü hoşunuza gitsin veya gitmesin Suudi Arabistan, dünya ekonomisinde ve geleceğinde kilit bir öneme sahip. Evet, Suudi Arabistan'ın önünde hem iç hem de dış olmak üzere birçok tehdit var. İçeriye baktığımızda en önemli tehdit unsurunun, doğudaki Şii bölgesinde gitgide artan huzursuzluklar olduğunu görebiliyoruz (ki Suudiler dahil kimileri bu huzursuzluğun İran ve bölgedeki maşalarından kaynaklandığını düşünüyor). Ülkede aslında gayet yavaş yürüyen sosyal ıslahattan ve eğitim sahasındaki reformlardan rahatsız olan bazı aşırı görüşlü Sünni gruplar da ülkenin önemli problemleri arasında yer alıyor. Bunlara ilave bir de gençler arasında işsizliğin yaygın olması söz konusu. Bir tarafta işsizlik, üzerine de mevcut iş sahaları ile alakası olmayan bir eğitim sistemi gelince, ortaya iyi bir durum çıkmıyor. Büyük bir ekonomik kriz yaşandığı anda Suudi Arabistan'daki durum düşündüğümüzden çok daha hızlı bir şekilde kontrolden çıkabilir. Dışarıya baktığımızda ise Suudiler, İran'ın nükleer silah üretme kabiliyetini, bu ülkenin bölgede üstünlük kurma çabalarını ve saldırgan politikasını en önemli tehdit olarak görüyor. Suudiler, İran'ı Irak'ta da güçlü görüyor ve bunda da haklılar. İran'ın Irak'ta sahip olduğu etkinin bu ülkede şiddeti tırmandırabileceğini düşünüyorlar. Suudiler, Suriye ve Doğu Akdeniz'in gidişatından da endişe duyuyor. İran'ın Suriye üzerindeki etkisini bir nebze kaybetmiş olması Suudilerin işine geliyor ama Doğu Akdeniz'in, çöküşteki bir Suriye'nin etkisiyle potansiyel bir kaosa sürüklenmesinden endişe duyuyorlar. Nükleer güce sahip bir İran, Suriye'deki durumu daha da zora sokabilir mi? Evet. Irak'taki karışıklığı arttırabilir mi? Evet. Suudi Arabistan'ın doğu bölgelerinde her türlü tehlikeli oyunu oynayabilir mi? Evet. Körfez'de ve ötesinde kargaşaya veya düzensizliğe sebebiyet verebilir mi? Evet. Bütün bunlar da çok daha büyük problemlere yol açabilir. Suudilerin, İsrail'in İran'a yönelik herhangi bir saldırısından ve buna yönelik bir karşı saldırıdan büyük endişe duyduğundan da eminim. Böyle bir şey vuku bulduğunda Suudiler ciddi risk altına girecek. Bu risk, ekonomik, diplomatik, sosyal vb. bakımlardan bütün bölge için geçerli. Böyle bir saldırının sonucunda en iyimser tahminle ortalık allak bullak olur. En kötüsü ise küresel bir felaket olur. Petrol fiyatları varil başına 300-400 dolara çıkar, savaş ve çatışma bütün bölgeye ve ötesine yayılır. Bu da ABD, Türkiye ve hemen herkes için başta ekonomik olmak üzere çeşitli sıkıntılar meydana getirir. Yani efendim, uzun lafın kısası, Suudi Arabistan ve İran konusu daha uzun süre gündemimizi işgal edeceğe benziyor. Peki bütün bu gelişmeler, ABD-Türkiye ilişkilerine etki eder mi? Hiç şüphesiz. İran ve bölge ülkeleri arasında meydana gelebilecek feci bir hadise, iki önemli güç olan ABD ve Türkiye'nin askerî, diplomatik, iktisadi ve diğer açılardan devreye girmesini gerektirecektir. İki ülke hem aralarında hem de başkalarıyla iş birliği yapmak zorunda kalacaklar. Bölgede ve dünyada önemli rol oynayan ülkeler arasındaki ortaklıklar hayati öneme sahiptir. ABD-Türkiye ortaklığı, bu birlikteliklerin en önemlilerinden birini teşkil ediyor ve her geçen gün daha da önemli hale geliyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.