Millet bu yapılanlara layık değildir

A -
A +

Sokaktaki vatandaşın dahi yanlışlığını bildiği, bastırılmış kur sistemiyle bu işin gitmeyeceği belli idi. Siz, bir yandan adına serbest piyasa ekonomisi diyecek ve tedbirlerinizi (!) buna göre almaya çalışacaksınız, diğer yandan da, dövize, keyfinize göre fiyat biçeceksiniz! Halbuki sizin bütün ticaretiniz, ekonominiz, sanayiniz dışa bağımlı; yani dövize endeksli. Türkiye, bu yanlışlığı kaç kere denedi; her seferinde de bedelini ağır bir şekilde ödedi. Bu seferki yanlışlığın calib-i dikkat tarafı, işin, bizimkilerle beraber, işte uzman olan IMF yetkililerinin bu yanlışlığa bilerek göz yummalarıdır. Kriz, millete yutturulmaya çalışıldığı şekliyle, devletin tepesindeki kayıkçı kavgasından falan çıkmış değildir. O durum, bas bas geliyorum diyen krizin günah ve sorumluluğunu birilerine atmak için yapılan basit bir siyasi manevra idi. Cumhurbaşkanı'nın siyasi tecrübesizliğini fırsat bilerek, MGK'da yapmış olduğu gündem dışı, yersiz ve zamansız konuşmaya, mal bulmuş mağribi gibi sarınılarak, bu ağır faturada hedef saptırılmak istenmiştir. Ama, kim ne derse desin; millet dün yaşadığını da bugün içine düşürüldüğü vahim durumu da, bizzat görüyor ve sorumlularını çok iyi biliyor. Bilindiği gibi, rahmetli Özal'dan sonra Türkiye, dışa açılmıştı. Ekonominin içinde olup, ticaretle uğraşan büyük küçük hemen herkes, dövizle iş görüyordu. İnternet çağında küreselleşen dünyada bundan daha tabii ne olabilirdi? Seneler senesi yüksek enflasyon altında parası pula dönmüş bir millet, malını ve hatta canını başka nasıl kurtarabilirdi? Evet; gelelim madalyonun bu yüzüne! Şimdi ne olacak? 65 milyon insanımız bir gecede, bulunduğu durumdan yüzde 40 daha fakirleşmiştir. Her kesimden insanımız, zaten can çekişiyordu; bu son kararla ümitsiz vaka olarak adeta ölüme mahkum edilmiştir. Toplumun bel kemiğini oluşturan orta direk, iki çapraz çizgi ile iptal edilerek, Türkiye üçüncü dünya ülkeleri sınıfına itilmiştir. Artık, bir avuç büyük zenginin yanı sıra, heyet-i umumiyesi ile fakirleşen ve Bangladeş'i andıran bir ülke olduk. Müsebbipleri ne kadar övünse azdır! Öyle ya; bizim neyimize demokrasi, insan hakları, dövizle alış veriş, ihracat, ithalat, seyahat ve teknoloji? Mr. Bush'un telefonuyla sevinip moral bulduk! Bu sevinci ve morali milletçe paylaşabilmek için de, Mr. Bush'un arayışını gazetelerimizin manşetlerine taşıdık! Artık, yegane ümidimiz bu telefona kalmıştır. Bir telefon daha etse, krizden çıkacağız; ardından yeni bir arayışı ile de AB'ye gireceğiz! Türkiye topraklarını (İncirlik Üssü) babasının malı gibi kullanan ABD'ye de bu yakışır zaten! Körfez Savaşından beri on senedir çekiyoruz, Mr. Bush'un oğlu Başkan olduğuna göre, bir on sene daha niçin çekmeyelim? Siz söyleyin sevgili okuyucularım; bu büyük millet, bütün bunlara layık mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.