Ekonomide karamsarlık bitiyor ama…

A -
A +
İyimserlerin hakim olduğu son yıllarda ısrarla ekonomide işler hiç iyi gitmiyor diyen biriyim. İşlerin iyi gitmediğini ve gitmeyeceğini 2008-09 kriz önlemleri ve krizden çıkış önlemlerinde çok kez dile getirdim.
2008 yılında krize karşı nerede ise hiç tedbir almayan ülkeydik. Bunun karşılığında çok zor bir dönem geçirdik. Fatura ağır oldu. 2008-09 krizinde bir milyon kişi işini kaybetti. Bazı dönemlerde sanayi sektörü yüzde 25'lere varan oranda daraldı. 
2008-09 krizi reel sektörde 2001 krizinin yüzde 50'si daha fazla etki gösterdi. Millî gelir daha fazla düştü. Kısaca 2008-09 krizi hem süre olarak hem de etki derecesi olarak reel sektörü teğet geçmedi.
Krizden çıkış önlemleri ise Türkiye için bir başka sorunun kapısını aralıyordu. Özellikle üretim süreçlerine ağır fatura yükleyen önlemler, faturayı sanayiciye çıkartıyordu. Maalesef reel sektör temsilcilerinden bu dönemde ciddi alternatif tedbirler konusunda yine ses çıkmadı. Hatta krizde bankaların kapısına uğramayacağız diyen reel sektör artık bankaların kapısından çıkamaz oldu.
Krizden çıkış önlemleri üretimi desteklemek yerine tüketimi destekleyen önlemlerdi. Sanayiciyi destekleyen önlemlerden ziyade, bankaları destekleyen önlemlerdi. Nitekim bu süreçte bankalar sanayinin iki katından fazla büyüme sağladı. Üretim yerine tüketim arttı ve ekonomide yeni bir dengesizlik hali zirve yaptı.
Ve üç seçim öncesinde bugünlerde yeni bir ekonomik yapılanmaya gitmek zorunda kaldık. Hem devletin bütçesini hem de hane halkının bütçesini disipline etmek zorunda kaldık. 

Neden IMF'den karamsarız?

İki önemli noktaya dikkat çekmek istiyorum. Birincisi kriz artık yeni bir evreye geçiyor ve gelişmişler yerine gelişmekte olan ülkeler daha az büyüyecekmiş. Bu görüşe göre bol para dönemi bitiyor ve artık yabancı sermaye az olacak, dolar değerlenecek.
Buhran döneminde dünya ülkeleri ne yapmıştı? Gelişmiş ülkeler 2007-2012 yılları arasında sadece yüzde 11,7 büyürken, yükselen ekonomiler yüzde 55,4 büyüme sağlamış. Oysa Türkiye, treni kaçırarak beş yılda sadece yüzde 21,1 büyümüş. Emsallerimizin bizim 3 katımıza yakın büyüdüğünü gördüğümüzde kriz fırsatlarını kaçırdığımızı ve krizi çok fazla bahane ettiğimizi söyleyebiliriz.
2013 yılının çoğu gitti azı kaldı. Merkez Bankası'nın meşhur önlemeleri daha yeni filiz veriyor. Temmuz ayında beklenmedik artan sanayi üretimi Ağustos ayında frenlendiğinde ortaya karamsarlık çıkıverdi.
Nitekim bu ortamda OVP'de IMF'den bile karamsar büyüme öngördük. Ekonomi yönetimi 2013 için 3,6 büyüme tahmin ederken IMF'nin tahmini daha yüksek (3,8). Hatta OVP'yi akşam saatlerinde IMF dünya görünüm raporu ile ters düşmemek için açıklamıştık.
Oysa kapasite kullanım oranı Ekim ayında sanayinin yeni bir hamleye başladığını gösteriyor. Sanayiciler yüzde 4 büyümenin yakalanabileceği görüşünde. Umarız iyimserlik görüşü hakim olur. Çünkü ekonominin temel bir yönlendirici unsuru da beklentilerdir. Beklentileri yönetmek gerçekleri yönetmek kadar önemlidir; hatta daha önemlidir.

Beşer yıllık karşılaştırma

2002-2007ve 2007-2012
*İlk beş yılda millî gelir 230 milyar dolardan 649 milyar dolara yükseliyor (Yüzde 182). Sonraki beş yılda ise millî gelir 649 milyar dolardan 786 milyar dolara yükseliyor (Yüzde 21).
*İlk beş yılda krediler millî gelirin sadece yüzde 30,7'sini karşılıyor. Oysa ikinci beş yıllık büyümenin kredi bağımlılığı yüzde 78,2'ye yükseliyor.
*Hızlı büyüme kadar gelir dağılımındaki düzelme de dikkat çekiyor. En fakir (Yüzde 20) kesimin millî gelirden aldığı pay 2002'de yüzde 5,3'den 2007'de 6,4'e çıkıyor. Fakat 2012 yılında en fakir kesimin aldığı pay yeniden yüzde 5,9'a geriliyor.
*İlk beş yılda ihracat yüzde 197 artarak 36 milyar dolardan 107 milyar dolara yükseliyor. Oysa ikinci beş yılda ihracat sadece yüzde 42 artışla 153 milyar dolarda kalıyor.
*Belki de en can alıcı nokta cari açık yapısında. İlk beş yılda yüzde 39,6 reel büyüme sağlanırken enerji hariç cari açığımız sıfır noktasındaydı. Oysa son beş yılda sadece yüzde 16,1 reel büyüme sağlanırken de enerji dışı cari açığımız sıfır noktasında kalmıştır. Büyüme oranı hızla düşerken enerji dışı cari açığın düşmemesi yapısal bir soruna işaret etmektedir.
Hatta burada 2004-2005 büyüme rakamları bize 2010-2011 büyüme rakamları ile karşılaştırma fırsatı vermektedir. 2004-2005 yıllarında hızlı büyürken enerji dışında cari açık yoktu. Oysa 2010-2011 yıllarında benzer büyüme oranlarında enerji dışı cari açık 28 milyar dolar olmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.