Paranın gücü ve 'diktatörlerin' geri dönüşü

A -
A +
Sanırım hepimizin hafızasına 1929 Dünya Ekonomik Buhranı kök salmıştır. Kim hatırlamaz ki büyük buhranı. O buhran iki büyük dünya savaşı arasında yaşanmıştı. Ekonomik buhrana iki temel neden gösterilir. 1-Gelir dağılımındaki aşırı bozukluk ve 2-Yaygınlaşan kölelik düzeni.
Eskiyi hatırlayalım: Azınlık zümrenin büyük şatolardaki muhteşem özgürlükleri yanında fakir ve teneke evlerde yaşayan geniş halk kitlelerinin yoksulluğu. Bir de ten rengine bağlı kölelik düzeni efendilere hizmet ediyordu.
Sonra bir lider çıktı. Adı Franklin Delano Roosevelt. 1932'den 1945'e kadar 4 kez ABD'de başkanlık koltuğuna oturdu. Köleliğe ve haksız zenginliğe karşı savaştı. Şato yaşantılarına yüzde 70'lere varan vergiler getirdi. Fakirlere ve kölelere haklar ve aynı zamanda da parasal destekler sağladı. Ve görevi başında öldü...
F.Roosevelt bunları sadece insani bir gerekçe ile yapmadı. Gelir dağılımı çok bozulduğunda zenginlerin ürettiklerini tüketecek halk kalmıyordu. Bu kısır döngü noktalarında liderler kolay yolu seçip genelde savaşlar çıkıyordu. Roosevelt ise savaş istemiyordu.
Roosevelt savaşı önleyemedi ama verdiği ışık ile 1980'lere kadar sürecek bir sosyal bir devlet anlayışını ve mutlu orta sınıf bilincini oluşturmayı başarmıştı.
Ya sonra?
Dünya, son 30 yılda yeni bir ekonomik modele geçti. "Zengini daha da zengin et ki yatırım yapsın istihdam artsın" mantığı hakim oldu. Ama işler istendiği gibi gitmedi. Zenginler varlıklarını paylaşmadı. Çalışanların ücretleri sürekli geriledi. Bankalara borçlar arttı ve gelir dağılımı yine 29 buhranı öncesine yakın oranda bozuldu. 2008'de buhranın ilk dalgası olan kriz patladı. Ardından dalga dalga yeni büyük buhran oluştu.
Zengin ülkeler hemen toplanarak yeni pazarlar aradılar. Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan orta sınıf ülkelere "sorumluluk alın ve daha çok tüketin" dediler. Aynı aylarda birden Afrika baharı denilen zengin diktatörlerin fakir halkları haklarını aramaya başladı. Bu fakir insanlar yeni ve dinamik tüketici güç olarak zengin ülkeler için bulunmaz nimetti. Batılıların çağdaş kölesi Uzakdoğu ülkeleri her nedense bu rüzgâra gelemedi. Özgürlük rüzgârı sadece doğal kaynak zengini ülkelerde esiyordu.
Gerçi zengin ülkelerde de sokaklara dökülen fakirler oluyordu ama o gösteriler hemen bastırılıyordu. Oysa Afrikalı zengin diktatörleri devirecek halk hareketleri tersine destekleniyordu.
Sonra Amerika toparlamaya başladı. ABD yeniden ekonomik gücünü kazanırken küresel özgürlük akımları da tersine dönmeye başladı. Zengin diktatörler de yeniden önem kazandı. Tüketime aç fakir insanlar yerine enerji güvenliğini sağlayacak baskıcı rejimler yeniden revaçta oldu.
Türkiye ve bölgesel gelişmeleri bir de bu açıdan okuyun ve sonucu düşünün bakalım. Provası bizde ama gerçeği Mısır'da yapılan hareket neymiş; anladınız mı?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.