Sevme sanatı!

A -
A +

 Geçen hafta hedefteki adam Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçıydı. Unutmayalım Erdem Bey koltuğa oturduğu günden beri hedefte.

Erdem Başçı nasıl dolar yükselmez der; Erdem Başçı nasıl faizi artırmaz.
En sert tepki eski MB Başkanı Durmuş Yılmaz'dan geldi. "Efelenmesin" dedi. Durmuş Bey bu konularda çok tecrübelidir. Elbet bildiklerine önem vermek gerekir ve bir bildiği vardır.
Durmuş Bey de Merkez Bankası koltuğuna oturduğunda inanılmaz karalama kampanyalarına maruz kalmıştı. Sadece kapı önündeki ayakkabı görüntüsü misali anlatır o iğrençlikleri.
Merkez Bankası Başkanı olduğunda ilk işi faiz indirmek olmuştu.  Ve bir süre sonra 50 baz puan indirdiği faizleri 400 baz puan artırmıştı.
İşte o zaman Durmuş Bey'in portresi birden değişti. Meğer ne kadar sevecenmiş de anlamamışlar. Meğer çok da medeniymiş. İnsanmış kısaca...
Benzer eğilimleri birçok önemli bürokrat ve üst düzey koltuklarında da görebiliriz. THY örneğini hiç unutmam. 2003'ten 2010 yılına kadar battı batacak denilen bir şirketten bahsediyoruz. Lakin THY bunların iddia ettiği gibi iflas noktasında batmadı ama ülke çıkarlarının karşıtlarına feci şekilde battı.
THY için ha şimdi battı ha yarın batacak diyen o yazalar en muteber yazarlar olarak devam ediyor. Hissedarlara kaybettirdikleri milyarlarca liranın hesabını kimse sormadı oysa.
Dedim ya itibar ve algı yönetimi inanılmaz bir şekilde çalışıyor. Ama ters yönde...
Bakın şimdi, son 5 yılı ele alalım. Referandum ve çözüm süreci dahil, AK Parti Hükümeti siyasal alanda yüz yıllık reformlar gerçekleştiriyor.  Yeni Türkiye her gün bir reform açıklıyor ve daha fazla demokratikleşme yolunda ilerliyor. Bugün hiç kimse Türkiye'yi özgürlükler alanında 10 yıl öncesi ile kıyaslayamaz. Hatta 5 yıl öncesi ile de.
Oysa ekonomi tam ters yönde.
AK Parti iktidarının ilk 5 yılını hatırlayın: İhracat 30 milyar dolardan 130 milyar dolara çıkıyor. Büyüme adeta her yıl şahlanıyor ve tam yüzde 40 reel büyüme yakalanıyor. Gelir dağılımı hızla düzelerek Gini katsayısı dediğimiz oran 0,48'den?0,40'a?kadar?düzeliyor.
Ya sonraki 5 yıl
Gelir dağılımı yerinde sayıyor. İhracat hâlâ 130-150 milyar aralığında. Büyüme sadece yüzde 16'da. İstihdam ise 4 milyon artmış ama gelir artırmayan bu istihdamın nerede nasıl oluştuğunu bir bilen yok. Zaten ücretlerde de reel artış yok.
Şimdi kritik noktaya gelelim.
Hükümetin harıl harıl çalışarak çözüme taşıdığı her adım sert eleştirilere ve karalamalara maruz kalıyor. Ama bir yerde çözüm yoksa başarısızlık varsa onlardan hiç ses çıkarmıyor.
Bir el bu ülkenin sorunlarının çözümünü adeta istemiyor. O el sorun çözmeyen kim varsa onu parlatıyor ama sorun çözenleri diktatör ilan ediyor.
Biz ise buna kısaca sevme sanatı diyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.