Üşüyorum!

A -
A +
Henüz çok soğuk olmasa da üşüyorum bile diyemiyor bebek. Annesi-babası Başbakan'dan cesaret almış ve üç çocuk sözü olmasa bile bebek sahibi olmak istemişler. Ve küçücük bebekleri dünyaya gelmiş...
Ekonomiyi düze çıkarmak için çalışıyor büyüklerimiz. Gerçi düzlük ne demek; dünyada örnek gösterilen ülkeyiz ekonomide. Yüzde 300 büyüdük ve artık orta gelirin tuzağına düşmeden üst gelire çıkmak için çabalıyoruz.
Ekonominin en önemli sorunu verimlilik ve tasarrufmuş. Verimliliğimiz az, tasarruflar da düşükmüş. Alınan tedbirler verimlilik artışı ile tasarrufları çoğaltmakmış.
Verimliliği artırmak için iki büyük hamle yapıldı: (1) Verimsiz kamu şirketleri hızla özelleştirildi. (2) Verimlilik için en önemli girdi maliyeti olan işçi ücretleri düşürüldü.
Özel sektörde çalışanların reel ücretleri on yıl öncesine göre yüzde 15 civarında eridi. Ve 60 milyar doları aşan bir özelleştirme sağlandı. Bu sayede devletin bütçesi sağlamlaştı, borçlar azaldı, faizler düştü ve verimlilik arttı.
Sıra son tedbirlere geldi. Borçlanarak yapılan tüketime fren yapılıyor. Artık ödemelerini aksatan tüketiciler kredi ve kredi kartını istedikleri gibi kullanamayacaklar. Kart aidatını aksatanların kartları iptale varana kadar gidecek.
Zaten özelleştirilen kamu şirketleri de verimlilik adına müthiş başarılar elde ediyor. Mesela artık borcunuzu ödemeden bedava elektrik kullanamıyorsunuz. Elektrik dağıtım şirketleri ücra köşelerdeki enerji bakımlarını verimlilik adına erteleyebiliyor. Küçük çocuklar kopan elektrik tellerinde can verebilir belki ama olsun verimlilik artıyor. Gece bazı evlerde elektrik olmayabilir ama olsun verimlilik artıyor.
Hatta verimlilik ve ödeme disiplini o kadar artıyor ki elektrik faturasını son ödeme gününden üç gün sonra yatırmayanların da elektrikleri derhal kesilebiliyor. Artık bir disiplin var, bir disiplin var ki sormayın gitsin.
Sorun sorun...  Verimlilik artıyor.
Elektrikler kesildi de ne olacak. Küçücük bebeğiniz üşüyüp hastalandığında size "üşüyorum" mu diyecek? Zaten onların ağzı var dili yok. Konuşuyorlarsa anlıyorlardır ve siz de açıklarsınız: "Verimlilik artıyor çocuğum..."
Şimdi tüketimi disiplin altına almak için kredilerin taksit sayısını sınırlandırdık. Sıra kredi kullanımını gelirle orantılı sınırlamaya geldi. Sayın Bakanlarımız Orta Vadeli Programda açıkladılar. "Artık ailelerin huzuru için taksit bataklığına son vereceğiz" dediler.
Mesela üç kişilik ailenin açlık sınırı 1500 TL ise sanırım açlık sınırının üstünde bir gelir varsa kredi olarak kullanılabilecek. Geliriniz 2500 lira ise tüketici krediniz ve kredi kartı taksitleriniz açlık sınırının üstü kadar, yani bin lira kadar olabilecek.
Kredi kullanımının gelirle ilişkilendirilmesi konusunda söz var ama henüz bir çalışma açıklanmadı. Merakla bekliyoruz.
İyi ama ya gelirinizi soran var mı? Yani geliriniz düştü, işinizi kaybettiniz veya maaşınızı alamadınız. Ne olacak haliniz? Hadi sorun. Gelirinizde sorun çıktığında ne olacak?
Devlet ve/veya şirketler sizin gelirinizi sizin açışınızda sorup ona göre izleyecek mi? Mesela, "yahu bu adam maaş alamadı elektriğinizi bu ay kesmeyelim" diyecek mi? Devlete olan veya bankalara olan borçlarınızı maaşınız aksayıp siz de aksattığınızda kat be kat faizlerden kurtulacak mısınız? Hiç sanmıyorum...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.