En güzel hediye sevgi!

A -
A +
DR. A. FARUK LEVENT SORULARINIZI CEVAPLIYOR... SORULARINIZ İÇİN... faruk.levent@ marmara.edu.tr 0 212 639 68 81 Bir erkek bir kız olmak üzere iki çocuğumuz var. Anne-baba olarak çocuklarımızı sevgi dolu bir aile ortamında yetiştirmeye gayret ediyoruz. Çocuklarımızın birbirlerini sevmesi, büyüklerine saygılı olması ve merhametli bir insan olması en büyük dileğimiz. Ancak sokağa çıktığımızda gençlerin tavırları ve her gün artan şiddet olayları bizleri endişelendiriyor. Acaba bir anne-baba olarak çocuklarımıza sevgiyi nasıl öğretebiliriz? (Buse Çakmak - İstanbul) Sevgisiz büyüyen bir neslin yetişmekte olduğunu görmek bizleri de üzüyor. Hemen hemen her gün gazete ve televizyonlardaki haberlerde karşılaştığımız şiddet olaylarının temelinde maalesef sevgisizlik yatıyor. Toplum içinde birlik ve beraberliğin sağlanması, bireylerin sevgi ve hoşgörü sahibi olmasıyla yakından ilişkilidir. Bu noktada ya birbirimizi sevmeyi öğrenerek huzurlu olacağız ya da sevgisiz bir toplumda birbirimizi incitmeye devam edeceğiz. Toplumda sevgi ve hoşgörünün yavaş yavaş azaldığını, en basitinden toplu taşıma araçlarındaki insanların hâl ve hareketlerinde görüyoruz. Örneğin otobüse binerken veya otobüsten inerken insanlara bakın. Yüzlerindeki negatif ifadeleri rahatça okuyabilirsiniz. Otobüs içindeki herkes kendi hayatını yaşıyor. Hiç kimsenin başka bir kimseye saygısı yok. "Önce binen oturur" anlayışı egemen. Yaşlı, çocuklu veya hastalar hiç kimsenin umurunda değil. Çoğunun kulağında kulaklık, kendini tamamen çevresinden soyutluyor. Bazıları ise otobüste onca insana rağmen yüksek sesle bağıra bağıra konuşuyor ve pervasız bir şekilde diğer yolcuları rahatsız ediyor. Dolayısıyla insanlar otobüse bindiklerinde ya kendi dünyalarına çekiliyor ya da etrafındakileri yok sayarak onların huzurunu bozuyor. Sevgisiz bir ortamda yaşamanın ortaya çıkarttığı iki çeşit insan tipi olduğunu söyleyebiliriz: "Kalabalık içindeki yalnızlar" veya "zorba kişiler". Meseleye biraz sosyolojik ve psikolojik açıdan inceleyelim: Metrobüste karşımıza çıkan bu tablonun sonuçları sizce neler olabilir? Bunları düşünmek bile insanı ürkütüyor. Karamsar olmadan bu duruma bilimsel yaklaşmaya ve bunun sebepleri üzerinde durmaya şu üç temel soruyu sorarak başlayalım. 1. Toplumun en küçük birimi olan aile, çocuğa sevgiyi yeterince öğretebiliyor mu? 2. Toplumsal saygı ve sevginin aktarılmasında okul, görevini yerine getirebiliyor mu? 3. Medya, sorumlu olduğu ilkeler konusunda yeterince hassas davranabiliyor mu? Bizi öncelikle ilgilendiren birinci soruyu ele alalım. Sevgi, insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu olarak tanımlanmaktadır. Sevgi, başlı başına bir duygu olmakla birlikte öğretilebilen bir olgudur. Çocuğun sevmeyi öğrenebilmesi için öncelikle bunu hissetmesi gerekir. Başka bir ifadeyle sevgi eğitiminin bir kılavuzu yoktur. Çocuk bunu görerek ve yaşayarak öğrenir. Bir çocuk anne ve babası tarafından sevildiğini bilirse kendini güvende ve değerli hisseder. Kendine değer verildiğini hisseden bir çocuk ise sağlıklı bir kişiliğe ve psikolojiye sahip olur. Sevginin dili ortak olmakla beraber çocuklar sevgilerini gizlemezler ve davranışlarıyla belli ederler. Yetişkinler ise ya sevgilerini aşırı bir şekilde gösterir ya da sevgisini açığa vurmaktan çekinir. Yani bazı anne-babalar, çocuklarının şımaracağı düşüncesiyle onlara karşı sevgilerini göstermek istemezler. Bazı anne-babalar ise çocuğun her dediğini yaparak onların etrafında pervane olurlar. Bu iki farklı tutuma bağlı olarak iki tür sonuç meydana gelir: "Doyumsuz çocuklar" ve "sevgisiz büyüyen çocuklar". Buse Hanım, bu kadar önemli bir soruyu bizlere sormuş olmanızdan dolayı sizlere teşekkür ediyoruz. Dileğimiz, sizin gibi bilinçli anne-babaların sayısının artması. Çünkü sevgisiz büyüyen çocuklar ileride topluma zararlı bir yetişkin hâline gelir. Toplumsal huzuru yakalamak; sevginin, çocuklarımıza öğretilmesine bağlıdır. Bu duyguyu kazandıracak olan kişiler, öncelikli olarak anne ve babalardır. Okul ve öğretmenler daha sonra gelir. Ev içinde sevgi dolu ve huzurlu bir aile ortamı çocuğun sağlıklı bir birey olarak yetişmesini sağlar. Seven, sevilen, sevgisini ifade eden, takdir ve onay gören anne-babanın çocukları sevildiğini hissetmektedirler. Çocuğa, sevdiğini hissettirmek ise onunla zaman geçirmek, onunla konuşmak ve ona vakit ayırmakla olur. Unutmayın, bir anne-babanın çocuğuna verebileceği en değerli hediye sevgi dolu bir aile ortamıdır. PENCERELER Ahmet Rasim Akdağ ahmetrasim.akdag@ihlaskoleji.com > Conrad Reed, 1799 senesinde babasının Kuzey Carolina'daki çiftliğinde 7 kilo ağırlığında altın buldu. Bu da Amerika'da kaydedilen ilk altın bulgusu oldu. Bölgedeki bir kuyumcu, bunun altın olduğunu söyleyene kadar adam altını kapı tamponu olarak kullandı. > Avustralyalı araştırmacılar kayalardan az miktarda altın yiyen ve sonra bunları daha büyük külçeler hâline getiren mikroorganizmalar keşfetti. Maden firmaları metalden altın çıkarmak için siyanür yerine bu yaratıkları kullanmak istiyor. Böylesi, çevre için de daha sağlıklı. Ayrıca yaklaşık 10 milyar ton eden dünyanın en büyük altın rezervleri okyanuslardır. Ne yazık ki bu potansiyeli çıkarmanın pratik bir yolu yok. > 70 yıldan fazla bir süredir eklem romatizmasının standart tedavisi sıvı altın enjeksiyonudur. Altın, iltihap sökücü görevi görür. Doktorlar bunun sebebini hâlâ anlayabilmiş değil. KARMA SÖZLÜK -?Sözlüklerden seçmeler... Bir babanın oğluna öğütleri > Evine zeytinyağı ile tereyağından başka yağ sokma! (hcu) > Ne yazık ki; "Ne o öyle kaç senedir okuyorsun, sen de arkadaşın x gibi katakulli işler yapıp paraya doysana. (mouse sanitary pad) > Hiç kimseden hiçbir şey bekleme, iyiliklerini karşılıksız yap, kimsenin seni kullanmasına izin verme. (senin beni sevebilme ihtimaline...) > Armut dibine düşer, ben neysem sen de o olacaksın. (one rule) > 1. "El yumruğunu yemeyen kendi yumruğunu balyoz sanır." 2. "Bu dünyada bir işini bir de eşini iyi seçeceksin, gerisi hikaye." (bilge tonyukuk) Babadan azar işitirken halının desenini incelemek > Bir süre sonra kendinizi iyice incelemeye kaptırıp neden orada olduğunuzu, niye halıyı incelemeye başladığınızı unutmanıza neden olan harekettir. Karşısındakinden hiçbir tepki alamayan babanın (annenin) kendinden geçip ses tonunu birkaç perde yükseltmesiyle kendinize gelir, "Ne, neredeyim ben, haa evet azar işitiyordum, hmm niye kızmıştı ki bu?" diye düşünmeye başlarsınız. (nananem) > İnceleme esnasında halının desenlerini ezberleyip ayak parmağınızla da şekiller çizerken eğer el halısı ise, "Vay hıyarlar, ne hatalar yapmışlar, o kadar da para verdik" gibi içinizden konuşursunuz. (sinsasaj) > Bir halıya en fazla 5 saniye baktıktan sonra markasının ne olduğunu dosdoğru söyleyebilme yetisi de kazandırmıştır. Canım babam... (toujours pure) > İstisnasız herkesin babası azarlarken yaptığı eylemdir. Fonda baba bağırırken, halıda daha önce fark edilmemiş desenler ve renkler fark edilir, halının nereden alınmış olabileceği ya da ne halısı olduğuna dair fikirler yürütülür. (thejas) > Halı desenini incelerken püf nokta, babanın azarlarını işitmediğini desenleri incelediğini çaktırmamak ve dinliyor gibi görünmeyi başarmaktır. Yoksa azarın şiddeti daha da artar hatta fiili şiddete dönebilir ki bu durumda çocuk halı deseni uzmanı olmak yerine şuçu desenlere atıp bu sanattan soğuyabilir. (benvebiz) > Avizeyi, tavanı ve başınızda dikilen babayı izlemeye tercih edilebilir. (yabgu) > Ayak parmakları ile halıya şekiller çizilerek devam ettirilen eylemdir. (trickster) > Her ağır sözde ayrı bir kıvrımı, ayrı bir kaliteyi tespit edersiniz. (cataflam) > Babadan azar işitirken yerdeki karoları saymaktan farklı olmayan eylemdir. (strawberry jam) tweetçi Düşfırçası 2012'de dünyanın sonu geleceği falan yok. Mayaların mürekkebi bitmiş bu kadar basit. Murat Tavlı Şüphesiz ki evlatların en hayırlısı suyu içtikten sonra şişeyi doldurup dolaba koyandır. [Türk Annesi] elif akar Pek çokları mutluluğu, insandan daha yüksekte ararlar. Bazıları da daha alçakta; ama mutluluk insanın boyu hizasındadır. MoreTwitInMySobriety Tatilde deşarj olan İstanbullular, dönüş trafiğinde hızlı şarj oldu. Gece Gelen Arıza Valla aynen böyle dedi ya! (Yeminli Tercüman) Murat Yıldırım Beni de her gün Afrika'da aslan kovalasa ben de olimpiyatta birinci olurum aga ama hayatımda iki defa fino köpeği kovaladı. Arda Biz Heybeli'de her gece mehtaba çıkarken bişey yok Neil Armstrong aya gitti diye auuv. IV. ozguRugzo Çelebi "evrende bizden başka akıllı canlıların da olduğunun en büyük kanıtı, bizimle iletişim kurmamalarıdır." KaliteliTwitler Dünya'yı erkekler yönetir, erkekleri ise kadınlar. Hami Koç - hami.koc@tg.com.tr İhlas Koleji'nden mektup Şaşırtıcı bir tablo Lisans Yerleştirme Sınavı yerleştirme sonuçları açıklandı. Herhangi bir üniversiteye yerleşemeyen adayların üzüntüsü, boş kalan kontenjan sayıları açıklanınca bir kat daha arttı. Tercih yapan 1 milyon 132 bin 839 adaydan 865 bin 482'si tercihlerine yerleşti. Toplamda 80 bin 228 kontenjan boş kaldı. Ankara, Ege, 9 Eylül, İstanbul ve Hacettepe'de bile boş kalan kontenjanlar düşündürücü. Sonuçlar, vakıf üniversitelerini de tedirgin ediyor. Kimileri baraj puanlarının düşürülmesi gerektiğini savunurken kimileri de bu sonucun yanlış yönlendirme sonucu oluştuğu görüşünde. Tabi böyle bir tablonun oluşmasında anne babaların da etkisi büyük. Bazı veliler maalesef sınavın hemen ertesinde çok gerçekçi düşünemiyor ve öğrencilerin seçim sürecinde yanlış kararlar almasına sebep oluyor. Bir üniversiteye yerleşebilecekken yanlış tercihler yüzünden açıkta kalanların durumu gerçekten çok üzücü. Bu durumda veli ve öğrencileri bilgilendirme ve doğru yönlendirme konusunda rehberlik öğretmenlerine çok iş düşüyor. İHLAS KOLEJİNDE YERLEŞTİRMEDE BÜYÜK BAŞARI İhlas Kolejlerinde yerleştirme sonuçlarının açıklanmasının ardından yaşanan mutluluk, yoğun bir tempoyla geçen ayların yorgunluğunu unutturdu. Alınan güzel haberlerden sonra öğretmen ve öğrencilerin yaşadığı sevinç gerçekten görülmeye değerdi. Öğretmenler verdikleri emeklerin, öğrenciler de gayretlerinin boşa gitmediğini gördüler. İhlas Kolejinin yerleştirme sonuçlarına göre elde ettiği başarı, Türkiye'nin en başarılı okullarının ortalamasından 17 puan daha fazla. Bu güzel neticede hem öğretmenlerin özverili çalışmaları hem de rehberlik servisinin doğru yönlendirmesi rol oynadı. Türkiye'nin en seçkin üniversitelerine yerleşen ve gelecekte önemli roller üstlenecek olan geçlerimizi yürekten kutluyorum. SAHNE ÖĞRETMENLERİN İhlas Kolejinde hizmet içi eğitim seminerleri başladı. Daha önceki seminer programlarından farklı olarak bu sene sahneye İhlas Koleji akademisyenleri çıktı. Birçok farklı konuda sunum yapan öğretmenler, yaşadıkları tecrübeleri diğer öğretmenlerle paylaştılar. Öğretmenlerimizin sahnedeki sunumlarını seyrederken öğretmenlik mesleğinin ne kadar değerli olduğunu tüm hücrelerimle hissettim. Kendilerini öğrencilerine ve eğitimin gelişmesine adayan kadromuzun gözlerindeki ışıkta, geleceğin büyük Türkiye'sini gördüm. Ve salondaki herkes gibi ben de öğretmenlik mesleğini seçtiğim için bir kez daha şükrettim. Bilvesile huzurlu bir hafta diliyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.