İmtihanlar için artık SON VİRAJA girdik

A -
A +

A. Faruk Levent / Psikolojik Danışman LYS ve SBS'ye kısa bir süre kaldı. Sınav tarihi yaklaştıkça öğrencilerin heyecan ve kaygıları artıyor. Haziran ayında sınava girecek öğrencilerin son 1.5 ayda uygulayacakları stratejiler, sınav performansını etkileyen faktörlerin başında gelir. Uygulanabilecek doğru çalışma stratejileri şu şekilde özetlenebilir: * Son bir buçuk ayda yeni konulara çalışmak yerine tekrara önem verilmeli ve bir tekrar programı hazırlanmalı * Öğrenme değil, pekiştirme ağırlıklı çalışılmalı * Beslenme ve uykuya daha fazla dikkat edilmeli * Vitamin ve ağrı kesici ilaçlar doktor tavsiyesi olmadan kullanılmamalı * Yorucu spor yapmaktan kaçınılmalı * Bol bol deneme sınavı çözmeli * Deneme sınavı sonrasında boş bırakılan veya yanlış cevaplanan sorularla ilgili çalışmalar yapılmalı ÖNEMLİLERİ YAZARAK ÇALIŞIN * Geçmiş yıllara ait çıkmış sorular çözülmeli, özellikle hangi konularda sorular yoğunlaşmışsa bu konularla ilgili eksikler giderilmeye çalışılmalı * Verimli zaman dilimlerinde ders çalışılmalı. Soru çözümleri, saat eşliğinde, süreye dikkat edilerek çözülmeli * Önemli noktaları yazarak çalışılmalı * Hatalı okuma, yanlış anlama, acelecilik gibi test çözümünü olumsuz etkileyen alışkanlıklar belirlenerek bunları düzeltme yoluna gidilmeli * Haftada en az bir kere, sınav atmosferinden uzaklaştıracak faaliyetlere zaman ayrılmalı. UYARI: Özellikle bu dönemde anne-babaların gençlere, yapıcı ve motive edici bir yaklaşım içinde olması, onların başarılı olma isteklerini artıracaktır. Unutmayın ki sadece başarılı olduklarında onların yanında olmak yerine, her zaman ve her şartta onların yanında olduğumuzu hissettirmek çok daha etkilidir. İmtihanlar için artık SON VİRAJA girdik 

SAKIN SİZİ BU HAVALAR MAHVETMESİN Bahar yorgunluğu kapımızda, biz ayaktayız TEDBİR ALINMALI Fiziksel belirtilerle başlayan bahar yorgunluğu, ders çalışmanın yakıtı olan beyin fonksiyonlarımızı da yavaşlatıyor. Bu duruma karşı tedbir alınmalı. UYKUYA DİKKAT Öncelikle beslenme ve uyku düzenine dikkat edilmeli. Zamanın çalınmasına müsaade edilmemeli. Bugünün işi asla yarına bırakılmamalı. > Şaban YILMAZ / Rehber Öğretmen Öğretim yılının sonuna yaklaşırken en kritik zaman dilimine de girmiş bulunuyoruz. Baharın sıcak yüzünü gösterdiği bugünlerde, oksijenle birlikte zararlı polenleri de solumaya başladık. Bu polenlerin, alerjik hastalıkları tetiklemenin yanında fiziksel ve zihinsel aktiviteleri de yavaşlatmaya varan etkileri biliniyor. Sebepsiz yorgunluk ve bitkinlik, tükenmişlik, isteksizlik, sinirlilik ve konsantrasyon eksikliği somut belirtiler olarak göze çarpıyor. Lise ve üniversite sınavlarının yaklaşmasıyla, adayların da tempoyu artırdığını görüyoruz. Her aday, gönlündeki lise ya da fakülteye yerleşmede, kalan sürenin çok önemli olduğunu biliyor. Bu odaklanma neticesinde, fiziksel ve zihinsel limitlerin tavan yaptığını görmek mümkün. Sorumluluk hissiyle aşırı yüklenme yapan aday, bir süre sonra mevsimsel etkenlerin de tuz biber olduğu, yorgunluk ve tükenmişlik duygularını yaşamaya başlıyor. Fiziksel belirtilerle başlayan bu yorgunluk hâli, ders çalışmanın yakıtı olan beyin fonksiyonlarımızı da yavaşlatıyor. Geçici olan bu duruma karşı duyarlı olmazsak dönem sonunda geç kalmış olabiliriz. ÖYLEYSE NE YAPMALI Peki bu etkileri en aza indirecek birtakım tedbirler almak mümkün mü? Tabii ki bahar yorgunluğuna son verebilirsiniz. Öyleyse; * Beslenmenize ve uyku düzeninize dikkat edin. Bu iki ihtiyaç, sizin yakıtınız gibidir. Bunlar biterse yolda kalmak pek de hoş olmaz. Bu, sinir sisteminiz ve ruh sağlığınız için çok önemlidir. * Yakınmaktan, kendinizi eleştirmekten ve duygusallık çadırına sığınmaktan vazgeçin. * Eksiğiniz çoksa, "Hepsini kalan zamanda bitirmem gerekir" gibi bir şartlanmaya kapılmayın. Unutmayın ki artan yük, yılgınlığı tetikler. * Ailenizle ve sevdiklerinizle zaman geçirmeyi ihmal etmeyin. Yorucu çalışmalarınızı bu şekilde ödüllendirin. * Zamanınızın çalınmasına da asla izin vermeyin. Hayallerinizin sabote edilmesine müsaade etmeyin. * Mutluluğun içinizde olduğunu unutmayın. Ona kendinizden bir şeyler katmamız gerekir. Onu yaşatırsanız; ancak o zaman doya doya yaşarsınız! * Yarının problemlerini bugüne taşımayın, bırakın bu problemler orada sizi beklesin. Sadece bugünün problemleriyle savaşın. * Bugünün işini asla yarına bırakmayın! Çünkü bütün yarınlar, zaten kendi problemlerini yüklenmiş bir şekilde gelecektir. * Gülümseyin ve küçük şeylerle mutlu olmayı bilin. * Ayrıntıları ihmal etmeyin. Hiçbir işinizi yarım yamalak yapmayın. Çünkü yarım kalan her iş, hem bugünü hem de yarını işgal eder. EĞİTİM HİKÂYELERİ: Kitabını bitirdi ama oğlunu kaybetti! * Genç bir adam, talihsizlik sonucu işlediği suçtan mahkemede yargılanıyordu. Adamı yargılayan hâkim, mahkûmun yazar olan babasının yakından tanıdığı idi. Hâkim, sorgulama esnasında: "Babanı hatırlıyor musun?" diye sordu. Sanık, bu soruya: "Onu hatırlıyorum" şeklinde bir cevap verdi. Suçlunun vicdanını yoklamaya çalışan hâkim şöyle devam etti: "Mahkûm edilmek üzereyken ve şu anda, mükemmel bir insan olan baban hakkında neyi hatırladığını anlatır mısın?" Bir sessizlik oldu salonda. Daha sonra hâkim, beklenmeyen bir cevap aldı: "Öğüt almak için babamın yanına gittiğimde, yazdığı kitaptan başını kaldırarak bana baktığını ve 'Git başımdan, çok meşgulüm!' dediğini hatırlıyorum. Sayın hâkim, siz onu büyük bir yazar olarak tanırsınız, hatırlarsınız; fakat ben onu kaybedilmiş baba olarak hatırlıyorum." Hâkim kendi kendine: "Yazık! Kitabını bitirdi; ama oğlunu kaybetti" dedi. SEÇMELER: Bir faaliyet ne kadar zor olursa olsun, örnekleriyle kolaylaşır. Yolu hep örnekler açar, insan onların arkasından yürür, hatta bazen de geçer. Siz yalnız örnek gösterin, arzu ve güç kendiliğinden gelir. Yılan avcısı, yılanın zararını çocuğuna anlatmak için yılanı gördüğü zaman ondan kaçar. Yılanı küçümsememesi için onun faydalı olan panzehirinden çocuğa hiç bahsetmez, onun zararlı ve korkunç bir hayvan olduğunu anlatmakla yetinir. Denize dalan kişi de aynıdır. Denize dalacağı sırada çocuğunun da ardından dalıp boğulacağını anlayınca denize girmez ve çocuğa denizin tehlikesini anlatır. Çocuk dinlemeyecekse, deniz kenarına hiç yaklaştırmaz onu! İmam-ı Gazali Eğitimin güldürüsü * Sınıfta, ders kitabındaki parçayı okuttum. Parçanın ana fikrini yazın dediğimde "Öğretmenim, buraya anamızın fikrini mi yazacağız?" diye sordun ya Yasin... O gün bugündür meslek hayatımı sorguluyorum. Melike Öğretmen Başarılı olmak için... * İlgi çekmek + bol örnek sunmak + derse katılımı azami derecede sağlamak + model olmak + teknolojik destek + eğlenceli ortam + beyni ve kalbi beraber doyurmak + sorumluluk yüklemek + ölçülü olmak (Kaynak: GB) ÖZLÜ SÖZ: "Ne kadar bilirsen bil, anlatabildiklerin, karşındakinin anlayabileceği kadardır." Hz. Mevlana. Ekşimsi sözlük: Eğitimli: Doğru olan bilgiyi hayata geçiren kişi. İmtihanlar için artık SON VİRAJA girdik 

İmtihanlar için artık SON VİRAJA girdik 

SALİH UYAN EtkiliyorumKişisel gelişim Macera, Dale Carnegie ile başladı. 10 adımda mutlu olmayı, bilmem kaç adımda özgüveni tavan yapmayı vadeden kitaplar, yıllardır beklenen bir yolcu gibi hasretle karşılandı. Kişisel gelişim kitabı yazanlar matbaaya uğramadan önce kitapçıların çok satanlar rafından rezervasyon yapıyor, haliyle çok kazananlar listesine de üst sıralardan giriş yapıyorlardı. Kitapların ardından seminer furyası başladı. "Kişisel" gelişmek isteyenler, dalga sesi eşliğinde gözlerini kapatıp zaaflarından kurtulmayı bekledi. Kötü huylar, küçük kâğıtlara yazılıp özel cenaze törenlerinde toprağa gömüldü. İlgi çok olunca sektörün kirlenmesi de hızlı oldu tabi. Bazı çakma gurular kişisel gelişim seminerlerinde 100 dolara mutluluk formülü, 150 dolara özgüven iksiri satmaya devam ediyorlar. Ama satış sonrası destek hizmeti olmadığı için formüllerin çoğu "guru gürültü"den öteye gitmiyor. Hammaddeyi doğudan bedavaya getirip, ucuz ambalajla fahiş fiyata yine doğuya ihraç eden kişisel gelişimcilerin devşirme fikirleri işe çok yaramıyor yani. Kişisel gelişimin temelini oluşturan güzel ahlak, bu coğrafyadan yayıldı bütün dünyaya hâlbuki. Sabır, şükür, tevekkül, hüsnüzan bu toprakların değeri... Gıybetten, dedikodudan uzak olmayı, kalp kırmaktan kaçınmayı, herkese karşı güler yüzlü olmayı bizim kitaplarımız yazıyor yüzyıllardır. Empatiyi herkesten önce biz biliyorduk. Yanı başımızda gürül gürül kaynayan suya sırtımızı dönmüş, uzaklardan pet şişe içinde su siparişi veriyoruz. Rahmetli dedemi hatırlıyorum. Vefatından birkaç gün önce bir bayram sabahıydı. Amansız bir hastalığın pençesinde zor nefes alıp veriyordu. Kesilen kurbandan tatsın diye ağzına nohut kadar bir et parçası koyduk. Bir gayretle yutmaya çalıştı; ama vücut eti kabul etmedi. Ağzından eti geri almak için eğilen kızının yanaklarına inmiş iki damla yaşı fark edince zoraki gülümsedi. "80 yıl doya doya et yedik kızım" dedi usulca, "Bir kere yiyemedik diye üzülmek olur mu?" Bir cümlede bin mana... Bir nefese sığdırılmış yüzlerce seminer... Klimalı seminer salonlarında hayata olumlu bakmak kolay. Ezberlersin rolünü, çıkar oynarsın. Ama ölüm döşeğindeki insan, ezberlediğini değil yaşadığını oynayabilir ancak. Birinde rol biter perde kapanır, diğerinde rol biter perde açılır. Çocuklarımıza, büyüklerimizin güzel ahlâkını bir anlatabilsek. Çoğu kitap rafta kalır, gurular da ilk uçakla memlekete yollanır inanın. Olsun, yağmur yağsın da varsın kerpiççi ağlasın! HATIRINIZ OLSUN Paylaşmak istediklerinizi bize yazın. 'Hatırlı Tahta'da hatırınız olsun. kursunkalem@tg.com.tr

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.