Üniversiteye giriş için süper ipuçları

A -
A +

> Şaban Yılmaz YGS sonuçlarının açıklanmasıyla adaylar üniversiteye bir adım daha yaklaştı. Günler hızla geçerken adayların bir kısmı mutlu bir kısmıysa üzgün gözüküyor. Her iki duygunun da aşırıya kaçması, kalan sürenin verimini olumsuz etkileyecektir. Üniversiteye giden yolda LYS ayağının psikolojik bir mücadele olacağını vurgulamakta fayda var. Neden mi? Yüksek puan alanların hafif gevşeme göstermesi, düşük puan alanların yarıştan kopması, ortada olanların kararsızlık sendromuna düşmesi içten bile değil. Hâlbuki yarışın yeni başladığını ve dananın kuyruğunun haziran sonunda kopacağını biliyoruz. YGS puanlarının belli aralıklarda yığılma gösterdiğini görüyoruz. Bu yığılmanın ardından yapılacak LYS oturumlarının hem yüzdelik hem de ayıklama özelliğiyle çok önemli olduğunu bilmeliyiz. Pastanın %60'lık dilimi dururken doydum demek olmaz. Çok oturumdan oluşan yeni sistemin telafiye imkân tanıdığını biliyoruz. Örneğin; YGS'de hedeflediği netten 10 net aşağı yapmış olan bir adayın bu farkı, LYS'de yapacağı 4-5 netle telafi etmesi mümkün. Haziran ayı, bilginin kazanacağı ay olacak. LYS oturumları direk bilgi yoklaması yapacağından bu bilgiye hâkim olanlar bir adım önde olacaklar. Bu da özü öğrenerek ve çok pratik yaparak mümkündür. LYS'de isteyen aday, alan dışı oturumlara da girebilecek ve bazı ortak alan mesleklerini katsayı sorunu yaşamadan tercih edebilecektir. Örneğin YGS'de düşük sayısal net yapmış bir Türkçe matematik öğrencisi, LYS 4 oturumuna da girerek reklamcılık ve halkla ilişkiler, Türkçe öğretmenliği gibi bölümleri tercih edebilir. Ya da iyi derecede sayısal net yapmış bir sosyal öğrencisi LYS 1 oturumuna girebilir ve psikoloji, siyaset bilimi, iktisat, işletme gibi bölümleri tercih edebilir. Üniversiteye giriş için süper ipuçları

Bahçemde gül ağacı kendindedir ilacı AŞIRI MERHAMET merhametsizlik olur ZARAR VERMEYELİM Evlatlarımız; bizim bakmaya doyamadığımız, sakındığımız, koruduğumuz bahçelerimiz gibidir. Sabırla işleriz onları. Zarar görmesinler diye o kadar çabalarız ki kimi zaman toprağa verdiğimiz zehir gibi yaptığımız yanlışların farkına varamayız > F. Sinem Bütün Günümüzde bir bahçe sahibi olmak çoğumuz için mümkün değildir; ama buna özlem duyanlarımız imkânları ölçüsünde balkonlarını, teraslarını ya da cam önlerini minyatür bahçeler hâline getirmeye meraklıdır. Evlerinin önünde küçük de olsa toprakları olup onun kıymetini bilenlerimiz ise orada, içinden hayat fışkıran küçük dünyalarını oluştururlar. Baktıkça içimizi ferahlatan bu güzelliğe kavuşmanın yanında onu, o hâliyle korumak da çok önemlidir. Toprak daha verimli olsun, bitkiler zarar görmesin diye oradan buradan duyma sözlerle uygulanacak herhangi bir yöntem, koruma amaçlı verilen bir miktar kimyasal, tüm emeklerimizin bir anda yok olmasına sebep olabilir. Zararlı dediğimiz ufacık bir böceği yok edelim derken bahçemizin tüm dengesini bozabiliriz. Evlatlarımız; bizim bakmaya doyamadığımız, sakındığımız, koruduğumuz, bahçelerimiz gibidir. Sabırla işleriz onları. Dış dünyaya hazırlayıp onların hayata tutunmalarını sağlarız. Davranışları, tavırları, düşünceleri bizler sayesinde şekillenir, olgunlaşır. Onlar zarar görmesin diye o kadar çabalarız ki kimi zaman toprağa verdiğimiz zehir gibi yaptığımız yanlışların farkına varamayız. -Fazla hareket ederse terler hasta olur. - Aman ağlamasın, kucağıma alayım. - Daha çok küçük, yalnız yatarsa korkar. - Uykusuz kalmasın ben yapayım, yorulmasın ben toplayayım... 'NEDEN SUSKUN?' DEMEMEK İÇİN Bebekler düşerek ve sonrasında kalkarak koşmayı öğrenir. Minicik ağızlarına kaşığı tutturamayarak; ama inatla kendi kendine yemeği dökerek kaşık kullanmayı öğrenirler. Koşarlar, terlerler, hasta olurlar. İyileşip tekrar koşarlar. Bizim hata dediğimiz; ama onların büyüme süreçlerinin birer parçası olan davranışlarla güçlenirler. Geleceklerinin besin kaynağı, karakterlerinin tuğlaları ve çimentoları, bebekliklerinin küçük hevesleri, küçük yaraları, düşüşleri ve kalkmalarıdır. Sevgili anne ve babalar, evlatlarımızın önemsiz sandığımız en küçük anları ile gelecekteki karakterlerinin ufak ayrıntılarının nasıl bir bütünlük içinde olduğunu görmemiz gerekiyor. Heveslerini kırdığımızda, meraklarının önüne geçtiğimizde o hevesle beslenen her şeyi de yok ediyor, ailemizin cıvıltılarını susturmuş oluyoruz. İleride "Çocuğum neden suskun?" dememek için onları tembelliğe, hantallığa ve mutsuzluğa itebilecek korumacılığımızdan uzak durmayı öğrenmeliyiz. Unutmamalıyız ki aşırıya kaçan merhamet, onların geleceği için büyük bir merhametsizliktir. LYS için son 5 gün 5 - 14 Mayıs 2010 tarihlerinde yapılan LYS başvurularının son 5 gününe girildi. Adayların girmek istedikleri oturumları belirledikten sonra her oturum için 20 TL olan sınav harcını ilgili bankalara yatırması gerekiyor. Bu işlemin ardından aday, iki farklı yolla LYS başvurusu gerçekleştirebilir. ÖSYM'nin internet sayfasındaki bireysel başvurular kısmından girilebileceği gibi herhangi bir ÖSYM Başvuru Merkezi'nden de başvuru yapılabilir. Ödemeler, Ziraat Bankası, Vakıflar Bankası, Halk Bankası, Akbank ve Garanti Bankası şubelerine yapılabilecek. FARKLI BAKIŞ: Medeniyet hastalığı Medeniyet hastalığının belirtileri karışıktır. Bu hastalık aynı anda fert, toplum ve hatta dünya ölçeğinde ortaya çıkabilir. Günümüzde zekâ seviyesi; tıp, hijyen ve pedagojideki ilerlemeye rağmen yükselemedi. Sorumsuzluk, itaatsizlik, konfora düşkünlük yaşama şekli hâline gelince zekâ ve beden gücü geriledi. Eğitim için yapılan harcamaların beklenen sonucu vermemesi dikkat çekicidir. Okul çocuklarının psikolojik ve biyolojik yaşlarını mukayese etmemize imkân verecek istatistiklerin bulunmaması üzücüdür. Gençlerin girip çıktıkları sınavlara aldanmamak lazımdır. Sertifikalar, diplomalar; hatta yüksekokullara giriş, zekâ üstünlüğünün ispatı sayılmamalıdır. Günümüzde modern hayata uyum sağlayamamış milyonlarca insan vardır. Sinema, TV, radyo ve internetteki karışık ortamlar; zekâ bunalımına, ahlaksızlık, entelektüel ve organik bozulmalara sebep olmaktadır. Milletlerin felaketine sebep olacak kuvvetlerin başında dejenere olmak (yozlaşmak) geliyor. İyimserliğin olumlu yanları kadar insanları aldatıcı yönleri de vardır. İyimserlik, insanı kötüyü inkâr etmeye kadar götürür, gayreti tüketir. Aksine hatayı açıkça görmek, insanı harekete geçirir. İnsan ancak düştüğünü fark ederse ayağa kalkabilir. Yaşadığımız yenilgiler, bize kaybettiğimiz gerçekleri verebilecek midir? Bunu zaman gösterir. Alexis Carrel Eğitimin güldürüsü Çocuklardan, ev ödevi olarak bir konuda resim yapmalarını istedim. Herkes resimleri yapmış, getirmişti. Bir kaç kişinin resmini asacağımı söyledim, o yüzden resimleri kim yaptıysa adlarını kâğıtlara yazsın dedim. Herkesinkine bakarken, bir erkek öğrencim, Aynur ismini yazmıştı. -Oğlum bu ne, Aynur kim? -ANNEMMM :)) Yasin Tercan Başarıda inat et NESL - İ ÂTİYE NASİHATLER (Gelecek nesle nasihatler - Hattat Hamid): Edebini takın Yürürken önüne bakın Kibirlenme sakın Genişlesin âfakın Kararında sebat et Başarıda inat et Yolunda gayret et Senden korksun cesaret Zafer mi? Tam isabet! (M. Reşat Kömürcü'den) ÖZLÜ SÖZ: "En güzel öğüt örnek olmaktır." Ekşimsi sözlük: Defter: İçi boş kitap Üniversiteye giriş için süper ipuçları

Üniversiteye giriş için süper ipuçları

AZMİ AKSOY EtkiliyorumAnnespirin Anneler... Yaradan'ın, cenneti ayaklarının altına serdiği o güzel insanlar... Onlar, en iyi okullarda okumamızı, en güzel şekilde yetişmemizi, ahlaklı, dürüst, beyefendi, hanımefendi olmamızı, iyi arkadaşlıklar kurmamızı; kısacası her şeyin en iyisine sahip olmamızı isterler. Mutlu bir yuva kurmamız, onların en büyük hayalidir. Ayağımıza diken batar, acısını onlar hisseder. Hayattaki her imtihanımızda elinde tespih, ağzında dua, kale gibi arkamızda dururlar. Aslan payı onların olduğu hâlde sessizce bir köşede bizim başarılarımıza sevinirler. En içten alkışı da onlardan alırız. İster okumuş, ister hiç okula gitmemiş; ister fakir, ister varlıklı olsun bütün anneler kendi bildiğince, gücü yettiği ve aklı erdiğince evladının en iyi şartlarda, en güzel şekilde yetişmesini ister. Öyle ki çocuğunun, kendi sahip olduğu imkânların çok üstünde bir hayat yaşaması için her şeylerini; hatta hayatlarını bile ortaya koyarlar. Bu nasıl bir şefkattir ki -hikâye bile olsa- sevdiği kıza mendil içinde annesinin yüreğini götürürken ayağı taşa takılıp düşen gence, annesinin kalbi "Canım yavrum, bir yerin acıdı mı?" diye seslenir. "Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar" diye duyardık şarkılarda; ama bunu tam olarak anlayamazdık. Anne... Yavrusunun hayatı söz konusu olunca kendininkinden vazgeçen fedakâr insanlar. Bir belgeseldeydi; anne ceylan, yavrusunu korumak için koskoca aslana kafa tutuyordu. Hem de yem olacağını bile bile... Anne olmayanın anlayamayacağı, "önce can, sonra canan" ezberini bozan bir durum bu, çünkü başka türlü izahı mümkün değil. Hata yaparız, o hatadan dönmemizi sabırla beklerler. Zaman içinde hayatımıza iyi ya da kötü bir sürü insan girer; bu yüzden çok üzüldüğümüz, yıprandığımız olur. Tehlikeyi önceden hissetme gibi bir farklılıkları olmasına ve bizim de bunu bilmemize rağmen çoğunlukla burnumuzun dikine gideriz. Zaman onu haklı çıkarır; ama o, bunu hiç gurur yapmaz. Kapısı ve gönlü her zaman açık olan yegâne sevgilidir o. Hiçbir yan tesiri bulunmayan, tamamen doğal ve âdeta hayat iksiri olan, her derde deva, kullanma yaşına bakmaksızın istediğiniz dozda alabileceğiniz tek ilaç ve her an ihtiyaç duyulacak muhteşem bir gıda. Oynarken düşerdik, bir yerimiz acırdı. Annemiz öpüverirdi orayı, hemen ağrısı geçerdi. Var mıdır acaba yeryüzünde böylesine tesirli başka bir ilaç? Bugün ve her zaman ona sıkıca sarılın. Başınızı omzuna koyun, doya doya öpün, koklayın ve kâinatta hiç kimsenin size öyle sarılamayacağına yeniden şahit olun. Ben mi? Sadece ruhuna Fatiha gönderebiliyorum. HATIRINIZ OLSUN Paylaşmak istediklerinizi bize yazın. 'Hatırlı Tahta'da hatırınız olsun. kursunkalem@tg.com.tr

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.