Jardel ve Hagi üzerine!.

A -
A +

Önce sorular: Dünya'da kaç tane takımın 10 oyuncusu da pres yapıyor? 90 dakika rakip kovalıyor, top kovalıyor? Vieri mi, Figo mu, Kluivert mi ve daha bir sürü "çok ünlü ve çok pahalı" benzerleri mi? Hangi maçta söyler misiniz bana Jardel'den, Hagi'den "fazla" pres yeteneklerini ortaya koymuşlardır? "Pres yapıyor" diye diye, "presi, golden önemli ve öncelikli olan bilinç altına ve hatta bilincine yerleştiren" Hakan, "bu özelliğinin bütün göstergelerini ortaya koyduğu halde" neden "futbolun en presli oynandığı" liglerden birine sahip olan İtalya'da orta sıralardan yukarı çıkamayan ve Avrupa Kupaları'nda "sıradan takımlar karşısında" çok zorlanan İnter'de "yedek kulübesine abone oldu?" Galatasaray, "hücum presin Dünya'daki en iyi santrforu" ilân ettiğimiz ve hatta "UEFA Kupası'nı alırken" takıma çok büyük katkı yapan Hakan zamanında mı "daha büyük rakipleri geride bıraktı", yoksa "beğenilmeyen" Jardel zamanında mı? Galatasaray'ın tarihinde, Şampiyonlar Ligi'nde, "daha şimdiden" 15 puan toplamış bir başka kadro var mı? Hem de Fatih Terim yerine, "takımın başında" Lucescu varken? Hem de "hemen hemen hiçbir maça" o "Dünyaca ünlü" 3-4 bücürünü "beraberce" sahaya sürememişken, "sakatlıklar ve kartlar" buna mani olmuşken? "Küsene, kafasına gitmek fikri sokulana, medyanın çoğu haksız, zamansız ve biraz da iz'ansız ve insafsız eleştirileriyle hevesini kaybedene kadar" nerede ise "maç başına 1.5'lik bir gol performansı yakalayan" Jardel gibi Dünya Futbol tarihinde "kaç büyük takım golcüsü var?" Jardel Galatasaray'a "ben hücum pres yaparım" diye gelmedi! "Bana pas verilirse, ben her 4-5 pozisyonun 2'sini atarım, atacağım" diye geldi! Ve bunu "berabere kalınan Fenerbahçe karşılaşması hariç" hemen hemen gerçekleştirdi! "Tabii", gollük pas aldığı maçlarda! Jardel'e "Bazı maçlarda 90 dakika doğru dürüst tek asist yapamayan" Hakan'lar, Emre'ler, Ergün'ler, Arif'ler, Okan'lar "baştacı edilirken", durmadan "Jardel ne işe yarar" diye sormanın alemi var mı? Galatasaray'ın sözüm ona "Jardel var" diye oynadığı "ilkel doldur-boşalt futbolunun kabahati Jardel'de mi, yoksa Lucescu'da mı Bakın bakalım Porto'da oynarken Jardel'e Yugoslav Druloviç "nasıl asistler yapmış", nasıl goller attırmış? Acaba "bizim spor yazarları tribünümüzde çabuk bulaşan bir ortak görüş hastalığı mı var" ki, hemen herkes "aynı şeyleri tekrarlar hale geldi?" Avrupalı spor yazarlarının ve futbol yorumcularının, Avrupa takımlarının teknik direktörlerinin "maçlarda Jardel ve Hagi'yi değerlendirmelerine bir bakın", bir de bizimkilere, bu fark neden? "İkisi beraber oynamaz" diye çırpındığımız Jardel ve Hagi için, neden rakiplerimizin hocaları "Galatasaray'da tedbir alacağımız iki oyuncu var, biri Jardel, biri Hagi" diyorlar ve "gerçekten" 90 dakika bu sözlerinde "taktik olarak duruyorlar?" Yoksa "futbol bilgileri", bizimkilerden çok mu geride? Hagi ve Jardel "hiç topa vurmasalar bile", eksilttikleri 2-3 adamla, arkadaşlarına "boş kalma ve boş alan bulma imkânını verirken", diğerleri ne yapıyorlar? İşte son maçta, karşılaşmanın kasedini birkaç defa izleyelim "çetele tutalım"; bakalım "top kaybında ve rakibe pas vermede", hem de kaptırdığı toplarda Galatasaray savunmasının "açık yakalandığı pozisyonlarda", Emre, Hagi'yi kaç defa katlamış? Sorun futbolculara, "bu maçları Hagili mi oynamak istiyorlar, Hagisiz mi?" Hagi'nin toplu olarak paniğe düşüldüğü zaman takımı nasıl toparladığı, ayağında sakladığı toplarla nasıl rahatlattığı, adıyla rakibi ve hakemi nasıl tesir altına aldığı, takımı "gerçek bir kaptan gibi yönettiği", uzatma dakikalarında bile "arkadaşlarına alın da atın" diye asistler yaptığı görünmüyorsa, bilmem ki "bu maçlar nasıl seyrediliyor?" Söyler misiniz bana "gol için" Hagi-Jardel ikilisi gibi bir ikiliye sahip, kaç takım var, Dünya'da? Jardel'e 90 dakika "gol pası olarak", yan hakemin bayrak kaldırdığı ve hakemin "ofsayt" dediği, direğe giden tek pozisyon imkânı verecek, sonra da yerden yere vuracaksınız, olur mu? Onun "al da at" diye indirip, Arif'in kaçırdığı mutlak pozisyona bakan bile yok, neymiş "Arif girmiş" takım canlanmış, Arif'e "çift yıldız, Jardel'e tek" bu nasıl değerlendirme? Peki, maçın kasedini izleyin; Arif "top çiğnemekten" ve "Jardel'in atacağı "Hagi paslı golün önünü kesip" de, ayağına dolaştırmaktan başka ne yaptı? Hadi "futbol yorumcularını bir yana bırakıyorum", spor yazarlarımız "galiba" maçları "Ömer Üründülvari" bir gözlükle izlemeye başladılar da "aynanın sadece bir tarafına bakarak" yorum yapmanın kolaylığını ve "Ratingini" mi rehber edindiler? ..... Daha bir bu kadar soru yazabilirim, ama iş iyice uzar! Sonuç; Lucescu haklı! Jardel ile Hagi gibi "iki oyuncun varsa", ikisini de takıma koyar "Buyrun beyler görevinizi yapın" dersin! Yaparlar, yapmazlar o başka! Dünya'nın hiç bir takımında hiç bir oyuncu "her maçta iyi oynamak" gibi bir garantiye sahip değildir! "İyi oynamadı" diye yerden yere vurulan Galatasaray'ın "son 10 dakikada 3-4 farkı yakalayabilecek pozisyonları bulduğunu" unutmayalım, üstelik Erzurumspor ve Bursaspor maçlarını da hatırlayalım! Garip bir çelişki!. Basın Konseyi'nin "en güçlü iki isminden" biri olan dostuma ve meslekdaşıma bir mesajım olacak!. "Kendi grubunun ve işvereninin başına gelenler" sırasında "haklı olarak", onu savunmak için elinden geleni yaptın! Yazılarını takdirle okudum. "Benzer bir olayda" tam tersini yazmak ve "binlerce ailenin ekmek yediği müesseseleri karalamak ve adeta yoketmek için" şimdi "aynı" sütunu kullanıyorsun! Bu nasıl bir çifte standarttır? Bu nasıl insaftır? Bu nasıl "Basın Konseyi kuruculuğu ve yöneticiliğidir?" Bilesin ki sana hiç yakışmadı! Yanlış, hem de çok yanlış yaptın! Bunlar yönetici mi? Ey Galatasaray'ın mali ve idari genel kuruluna katılacak ya da katılmayacak olan kulüp üyeleri!. Yıllardır "büyüklere masallarla ve ninnilerle uyutuldunuz!" Size "B.Hakan'dan 25 milyon dolar, Emre'den 20 milyon dolar alacağız. Blânçomuzun aktifinde işte bunca değer ve para var" diyerek, kulübün içinde bulunduğu batağı göstermediler! Şimdi sıkı durun!. Büyük Hakan gitti, Emre gitti gidiyor, yarın Okan ve Fatih de gidecek!. Hem de "Galatasaray bu dört futbolcunun bonservis bedellerinden, sadece Jardel'e vereceği parayı çıkaramayacak!" B.Hakan - Emre - Okan - Fatih , işte size "masallar anlatan bu yönetimin iş bilmezliği ve asıl güvenilirliğini kaybetmesi yüzünden" nerede ise "bedavaya giderken", bir Jardel'in parasını ödeyemeyecekler olacak şey mi? Neymiş, Faruk Süren buyurmuş ki; "Ne yapalım, dünya standartlarına uygun bir para teklif ettik, kabul etmedi!" Yooo! Çocuk kabul etti de, size güvenemediği, yıllardır futbolcuları ödemeler konusunda hep kandırdığınız için, "1 milyon 250 bin dolar peşin isterim" dedi, onu veremediniz! Anlaşma olmadı, kuş kafesten uçuyor! Sebep; "size güvenememe", işte o kadar! Hani nerede o büyük AIG? Anlata anlata bitiremediğiniz o dev şirket? Hani para akacaktı, kredi bulunacaktı, "Büyük AIG sponsorluk ve stratejik ortaklık yaptığı" Dünya Kulüplerinden Galatasaray'a oyuncu getirecekti? Bıraktım oyuncu getirmeyi, nerede ise bedavaya gidecek olan Emre'ye, Okan'a, Fatih'e neden sponsorluk yapmıyor? Neden "Alın şu 5 milyon dolar krediyi, bu çocukların istediği peşinatı verin. Yarın bonservis bedelleri bunu 5'e, 10'a katlayacak" demiyor? Bu nasıl dev? Bu nasıl stratejik ortaklık? Yoksa, "bunlar da mı" büyüklere masallardı? Yoksa, Amerika'da da mı "ekonomik kriz" var? Ey "AIG'yi anlata anlata bitiremeyen" spor yazarlarımız, neden bu soruları yönetime hep ben soruyorum da, sizlerin umurunda değil? Sayın Fikret Ünlü'ye mesaj! Sevgili Bakanım!. Hani Dünya'da ve Avrupa'da "büyük başarılar ve madalyalar kazanan" sporculara verilecek ödüller için hazırladığınız yönetmelik için "pay istediğinizde" ayağa kalkan, çok sert tepki ortaya koyan bir Türkiye Jokey Kulübü Yönetimi vardı ya, işte o yönetimle ilgili "bir iki yazı yazınca" telefonlarım ve faksım durmaz oldu! "Bir dokun, bin ah işit" diye bir söz vardır; işte o misal! Bakanlar Kurulu'nda Tarım Bakanımızın koltuğu ile sizinkinin arasında birkaç metre var, "Bana İstanbul'dan gelen soruları", lütfen ona sorunuz bakalım, ne cevap verecek? Dünya, Olimpiyat, Avrupa Şampiyonluklarına uzanmış gençlerimize "pay vermek istemeyen" Türkiye Jokey Kulübü yönetimi, mesela 2000 yılında "temsil - gezi - yemek - bol kepçeden dağıtılan ve adeta sus payı sayılan, kimlere niçin ve nasıl gittiğinin de iyice araştırılması gereken ödüller" için ne kadar para harcamış? "Yurt sathına yayacağız, bütün sistemi yeniliyoruz" diyerek "binlerce yeni makina getirilirken", bu alım kimlerden ve nasıl ve neden gerçekleştirilmiş? Hem de Türkiye ve Türk insanı tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşarken!. Bu makinalar daha yurda gelmeden, "en iyi iş yapan yerler için", kimlere "bayilik verilmiş?" Yaklaşan genel kurul öncesi, oy kullanacak üyeler ve "bu yönetime hamilik yapacak" milletvekili ve siyasetçilerin yakınlarına "6'lı ganyan makine ve bayilik tahsisi" yapılmış mı? Bayilik ve makina tahsisi için "gazetelerde neden duyuru yapılmamış?" Neden "ihale herkese açılmamış?" Neden bundan önce "Hipodrom ihaleleri" gazete ilânları ile duyurulup ve herkese açık hale getirilirken, Elazığ Hipodrom İhalesi "davet usuli" ile yapılmaya çalışılmış? İhale sonra neden iptal edilmiş? "Damızlık at" ithalinde "tarafsız bir soruşturma açılsa" acaba nelerle karşılaşılacak? EVA Testi "pozitif çıkan" aygırlar konusu nasıl sonuçlandırıldı? Basın turlarında bol bol edilen "Dünya'da sözü edilecek ve dereceler alacak atlar yetiştireceğiz" vaadlerinin, bir tanesi bugüne kadar gerçekleşti mi? Jokey Kulübü profesyonel kadrolarına "personel alımı" nasıl yapılıyor? Görevlendirmelerde "yakın - hısım - akraba - kartvizit - iltimas" rol oynuyor mu? "Amatör ama yetkili" bir yönetim, buna karşılık "profesyonel ama yetkisiz" bir kadro ile "TJK nereye kadar gider?" Ve de yüzlerce trilyonluk bütçe, hem de "amme menfaatini hâdim bir dernekte" bu sistemle nasıl yönetilir? Bugün mason dernekleri bile şeffaflaşır ve nerede ise halka açılırken, Jokey Kulübü neden hâlâ "tam bir kapalı devre faaliyetin ve çok zor üye olunan bir statünün" cenderesindedir? İşte sayın Bakanım, lütfetsin de Tarım Bakanımız "bu ve benzer soruların cevaplarını bulabilmek için" bir-iki müfettişini görevlendirsin! Ortaya ilginç cevaplar çıkacağını zannediyorum! "Bana Jokey Kulübü'nün göbeğinden bu soruları gönderen ve yıllardır bu işin içinde olanların" belki de bir bildikleri vardır; ne dersiniz? Doğru mu? Turgay Renklikurt hocam kaleme almasa, "acaba" diye üzerinde bile durmazdım!. Ama "o yazınca", biliyorum ki gerçektir ve de tabii "bir sporcu için intihardır!" Erzurumspor maçı gecesi, o yükseklikte, o yorucu karşılaşmayı oynadıktan ve onca mesafeyi katedip, İstanbul'a döndükten sonra, havaalanından doğru "bara gidip" saatlerce eğlenen "Galatasaraylı futbolcudan söz ediyor!" Hadi, yönetimden ve de "daha geldiğinde" gazetecilerin önüne çıkıp "Ben karışmam arkadaş" diyen Lucescu'dan ümidi kestik, ama Cüneyt Tanman ne yapıyor? Takımın başına "bu işler için" getirilmedi mi? Bitmek bilmeyen sakatlıkların sebebi, Jardel ve Hagi'nin pres kısırlığı yerine, sakın "benzer olayların sürüp gitmesi" olmasın? "Para veremediği için, ceza da veremeyen" bir yönetime gelin de "bu disiplinsizlik neden?" diye sorun bakalım! Nasıl soracaksınız? Baliç'e sevgilerle!. Bir Galatasaraylı dostum telefon etti: "Mevsim başında Galatasaray Baliç'in peşinde koşarken, o çok çirkin bir şekilde ölümlü, mezarlı, kefenlı red sözleri söyledi! Şimdi koşa koşa geldiği ve nerede ise bedavaya oynayacağını açıkladığı Fenerbahçe'de düştüğü duruma baksın! Galatasaray'da olsa, Şampiyonlar Ligi'nin en gözde oyuncuları arasında sayılacak, omuzlarda taşınacak, konulacak yer bulunamayacaktı! Aslında beter olsun demek geliyor içimden ama, üzülüyorum. O gerçekten büyük bir futbolcu ve bu duruma düşmeyi hiç ama hiç haketmedi! İnşallah ders alır ve gözünü açar!" Biz aracıyız, Baliç'e duyururuz!. Bir de merak ettiğim bir konu var: Neden spor yazarlarımız Baliç'e "Galatasaray yerine, Fenerbahçe'ye geldiğinize pişman mısınız" diye sormazlar? Tam zamanı değil mi? Biz mi? Sevgili Kâzım Kanat Pascal Nouma'nın yaptıkları için "Onu biz bu hale getirdik... Biz... Biz..." diye üstüne basa basa yazdı! Ben, Kâzım kardeşimin "araştırmacı" bir gazeteci olduğuna inanırım. Onin için soruyorum: Nouma acaba Fransa'da oynarken, dengeli bir oyuncu muydu? Neden Fransa Milli Takımı'na alınmıyor? Fransa Milli Takımı'nın hocaları, Türk gazetecilere ve yöneticilere Nouma için "hangi soruları" soruyorlar? Fransız gazetecileri, Türk meslekdaşlarına "Nouma için neler anlatıp" hangi sorulara cevap arıyorlar? Benim "buralardan tahkik imkânım yok", sevgili Kanat lütfetse de, "Nouma'nın Fransa yıllarına" bir açıklık getirse! Böylece "Nouma'nın zıvanadan çıkmasındaki rolümüzü" öğrensek de, suçumuz, sorumluluğumuz "Kanat'ın yazdığı ölçüde ise", Fransız futbolcudan özür dilesek ve "bir daha da yapmasak!"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.