Bir genç nasıl batışa sürüklenir?

A -
A +

Bir film izledim. İspanyol yapımı bir film. Dört kişilik bir ailenin 17 yaşındaki genç, sessiz, mülayim oğlu. Evde ablasının bile ezdiği, lisede sürekli dayak yiyen, dayak yerken sesini bile çıkaramayan kendi hâlinde bir çocuk. Evindeki hâline baktığınızda da gayet “istenen” bir evlat profili. Uyumlu, ılımlı, söz dinleyen bir çocuk.

 

 

 

Derken bu genç can sıkıntısından atari salonuna gitmeye başlıyor. Hem bilgisayar hem de fiziksel oyunların olduğu bir salon. Ailesi için sorun yok, neticede sadece oyun oynuyor.

 

 

 

Bir gün atari salonunun sahibi “gel dükkânı kapatma saatlerinde bana yardım et, sana günde 10 jeton vereyim, bedavaya oyna” diyor. Çocuk “tamam” diyor, aile de “en azından oynadıkları bedavaya gelsin” diye kabul ediyor.

 

 

 

Oyun salonunda genç takılırken kendisi yaşında bir kız ve yanında bir - iki yaş büyük bir erkek giriyor. Çocuğun oynadığı oyunun başında beliriyorlar, çocuk oranın müdavimi olduğundan güzel oynuyor diye iki gencin ilgisini çekiyor, konuşmaya başlıyorlar.

 

 

 

“Bizim sürekli takıldığımız bir kafe var, arka mahallede” diyerek kız, bizim genci davet ediyor.

 

 

 

Çocuk zaten sosyal çevresi olmayan biri, kabul ediyor. İlk defa ilgi görmüş. İlk defa davet almış. Kaçırır mı? Gidiyor.

 

 

 

Arka mahalleye giderken çocuğun dünyası değişiyor, hiç görmediği yüzler, hiç görmediği tipler. Değişik kadınlar, değişik erkekler. Çocuk onların arasından geçerken o kadar yabancı duruyor ki, dışarıdan biri baksa hemen anlayabilir ve söyler oraya ait olmadığını.

 

 

 

Kafeye gidiyor genç. Orada 4-5 kişi, biri kız gerisi erkek, hepsi belalı tipler, hepsi uyuşturucu hapları ve sigaralar kullanan gençler. Bizim gence öyle bir yakınlık, öyle bir samimiyet gösteriyorlar ki. Aslında gösterdikleri samimiyet filan da değil, onlar dalga geçiyor aslında ama yaptıkları sözlü ve el şakaları gence “iyi geliyor”. Lakap bile takıyorlar, “Gözlük”. Bu bile hoşuna gidiyor gencin. Artık bir lakabı var.

 

 

 

Bu gençler farklı eğlence mekânlarına takılıyor, ortak bir para havuzları var. Bizim gencin elini cebine attırmıyorlar. O da çok mutlu tabii durumdan. Derken paraları bitiyor. “Hadi bir ev soyalım” diyerek gidiyorlar bir evin önüne, bizimkini gözcü yapıyorlar. Soygundan ele geçirilen parayla yine eğlence, yine yeme içme, yine “eğlenceli” (!) saatler. Çocuğun hoşuna gidiyor bütün bunlar. Tek tek asla tasvip etmeyeceği her şeyi alıştıra alıştıra yaptıklarında o da yapıyor.

 

 

 

Bir gün soygun için bir bankaya giriyorlar, bu sefer genç “Ben gözcü olmak istemiyorum, ben de geleyim” diyor. Soygunu yapıp kaçarlarken peşlerine düşen polis ateş edince çete lideri hemen birer silah uzatıyor gençlere. Sorgulamıyorlar, o anda ne gerekiyorsa onu yapıyorlar. Hatta bizim “Gözlük,” o mülayim genç rastgele ateş ederken bir polisi vuruyor.

 

 

 

Genç bu arada her gün gitgide artan dozda yaşadığı aşırı olaylara rağmen her gece evine gidiyor. Elbette ailesine anlatamıyor olanları, her seferinde birtakım yalanlar, aile kimi zaman yiyor, kimi zaman yemiyor ama çare yok, çocuk artık bir yalan uzmanı.

 

 

 

Bir gün kolundan vurulmuş bir biçimde geldiğinde bile “motordan düştüm” diyor çocuk. Babası onun bir kurşun sıyrığı olduğunu söylediğinde ise sessiz kalıyor.

 

 

 

Dostlar bu film beni çok ama çok etkiledi. Maalesef uygunsuz kimi sahneler yüzünden ismini veremiyorum ama bir eğitimci gözüyle izlediğimde beni çok sert şekilde tokatladı.

 

 

 

Gençlerin hataya sürüklenmelerini, aşama aşama batışa gidişlerini muhteşem anlatmışlar. Ben de size başlıca olaylarıyla anlattım.

 

 

 

Nereden başladı genç için sonun başlangıcı? O zararsız görülen oyun salonundan.

 

 

 

Daha da geriye gidersek, akran zorbalığına uğrayıp sesini çıkaramadığı, içine attığı anlardan.

 

 

 

Olayların sonunda çocuk bir katil, bir madde bağımlısı olduğunda gitseniz o en başta ona zorbalık yapan arkadaşlarına “Sizin yaptıklarınız yüzünden bu gencin sonu bu olacak” deseniz inanmazlar elbette. Ama işte kimse bir günde kötü olmuyor. İsmet Özel’in ifade ettiği gibi “Bir genç kız bir gecede kötü yola düşmüyor.”

 

 

 

Küçücük hatalar birleşip büyük hatalara dönüştükten sonra gençler artık o sorunları itiraf edemez, yardım isteyemez hâle geliyorlar. Çünkü artık bir silsileye dönüşmüş oluyor olaylar. Nereden başlayacak, nasıl anlatacak, bilemiyor.

 

 

 

Evde gençlerimiz var, yeğenler, evlatlar hatta torunlar.

 

 

 

Bu yazıyı onlar için okuyun, onları bir de bu gözle koruyun. “Ne zarar gelecek ki”, “En kötü ne olabilir ki” dediğimiz birçok şey büyük felaketlerin başlangıcı oluyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.