Dört tanımayan adam!

A -
A +

Bu hafta bir cenaze vardı. Sektörümüzden bir arkadaşımızın babası rahmetli oldu, biz de yanında olmaya çalıştık.

 

Namazı kılındı. Arabasına yüklendi. Tam arkamızı döndük ki bir kadıncağız: “Bizim cenazemizi arabaya yükleyecek kimsemiz yok, rica etsem arabaya kadar taşıyabilir misiniz?”

 

Bu cümleyi duyduğumda elim, ayağım birbirine dolaştı. Nevrim döndü. Bilincim dondu. Bir şey olsa da bu duyduğum cümle yalan çıksa, yanlış çıksa diye düşündüm.

 

“Cenazemde olmasın çelengim, top arabam./Tabutumu taşısın, dört tam inanmış adam” dizeleri geldi aklıma. Döndük, merhumu dört adam taşıdı cenaze arabasına kadar. Dört tanımayan adam...

 

Bu kadar varlık içinde, bu kadar iletişim imkânlarının olduğu yerde, tüm imkânların arttığı bir ortamda dört tanımayan adam olmasa tabutunu cenaze aracına yerleştiremeyecek olan insanlar. Bunun adı varlık içinde yokluk...

 

 

 

HAKSIZLIK HAK OLURSA...

 

 

 

Dizi oyuncusu Umut Oğuz’un bir videosunu izledim. İzmir, Bornova, Çiçekli köyünde yaşlı ana-babasının evinden camı açıyor, her gece saat 01.00’e kadar bangır bangır müzik yayını. Düğün salonu tarzı bir yerden geliyor ve çevredeki evlerde sesten durulmuyor. Her yeri aramışlar, müdahale eden yok. “Ben gitsem olay çıkar” diyor. Haklı. Orada bir ayarsızın çıkıp bir bıçak darbesiyle hayatını bitirmesi çok olası.

 

Mesele İzmir, Bornova, Çiçekli köyü de değil aslında. Gücü olanın istediği her şeyi yapabildiği, pervasızca, hiç kimseyi düşünmeden, canının istediğini yapabildiği bir yere dönüştük. Haksız haksızlığı istediği anda yapıyor, haklı hakkını haftalarca, aylarca aramak zorunda kalıyor. O arada da atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş oluyor.

 

Maalesef “Kimseye yüküm olmasın, kimse benden zarar görmesin, kimse benden eziyet çekmesin” diye düşünen çok az. Bir de şu var, haksızlığa uğrayanlar da birbirine ses çıkarmamayı telkin ediyor. “Boşver, ne uğraşıyorsun, ses etme” diyor.

 

Bu hafta içi bir siyasi partinin bir genel başkan yardımcısının sebep olduğu haksızlıklar yüzünden partinin genel başkanına ulaşmaya çalıştım. Genel başkanın danışmanı konuyu dinledi. 7 yaşında bir çocuğun mağdur olduğunu anlattım. Danışman şöyle bir cümle kurdu: “Yani bu konuyu genel başkana çıkarmak ne kadar doğru bilemedim.”

 

Ben bu cümleyi duyunca çok şaşırdım, çok üzüldüm: “Yanlış anlamayın ama yedi yaşında bir çocuğun bir haksızlığa uğramasına engel olmak, uğradığı haksızlığı bitirmek sizin partinin son yıllarda yapacağı en büyük faydalı iş olabilir. Rabbim bilir elbette ama hem bu dünyada, hem ahirette hepinize yetebilir. Siyaset bu işe yaramazsa ne işe yarayacak? 7 yaşında bir çocuğun sağlığı ve selameti için çalışmayacaksa siyasi partiniz, genel başkanınız ne için var?..”

 

Böyle söyleyince hem mahcup oldu, hem bozuldu.

 

Bize düşen anlatmak sevgili dostlar, çabalamak, sonuna kadar mücadele etmek.

 

Bu yazıyı okuyan herkese sesleniyorum: Hayatınıza bir bakın, kararlarınıza, etki alanınıza. Eziyet verdiğiniz kimse var mı? Görmezden geldiğiniz bir haksızlığınız var mı? Sesi çıkmıyor, gücü yetmiyor diye ezdiğiniz kimse var mı? Varsa hemen durdurun. Meşhur kabak hikâyesindeki gibi, kabaktan korkmuyorsanız kabağın sahibinden korkun!..

 

 

 

ŞANLIURFA’DA OLACAKLAR...

 

 

 

Şanlıurfa’da çok dostum var. Mevcut Başkan Zeynel Abidin Beyazgül’ü de çok severim. Bir de AK Parti’de yıllardır önemli görevler yapmış olan, âdeta Şanlıurfa’nın siyaseten ağabeylerinden “Kasım Gülpınar” var. Duruşunu beğendiğim insanlardandır. AK Parti’de dört dönem vekillik yaptı. Son görevi Genel Başkan Danışmanlığıydı, yani Sayın Cumhurbaşkanının danışmanıydı.

 

Bir sabah uyandım, bir de baktım Kasım Gülpınar, Yeniden Refah Partisi’nin Şanlıurfa adayı olmuş. Hemen Şanlıurfa eşrafından dostları aradım. Şanlıurfa’da vatandaşın, hatta AK Parti seçmeninin bir değişim talebi olduğunu fakat genel merkeze bu talebin iletilmediğini söylediler. Kasım Gülpınar genel merkezde bu talebi dillendirmiş fakat muvaffak olamayınca da istifa etmiş.

 

Ben bir şehirde yaşamadan o şehrin belediye başkanı için konuşanların fikirlerine pek itibar etmem. Medyası, sosyal medyası iyidir, siz, biz görürüz bize çok başarılı gelir ama orada yaşayan mutlu mu, değil mi esas önemli olan budur. O yüzden de Beyazgül başarılı mı, değil mi ben bunu bilemem. Ama geçmişte yine Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nde bir "Fakıbaba vakası" yaşanmıştı, bilen bilir. Bir benzeri bu seçimde yine Şanlıurfa’da olabilir. Bunu da tarihe not düşmek için yazıyorum. Yeniden Refah Partisi’ni de kutluyorum yereli iyi duyup dinlediği, ona göre karar aldığı için.

 

Tek isteğim Ahmet’in, Mehmet’in değil, Şanlıurfa’ya ve diğer tüm belediyelerimize hak eden, hakkını verecek olan başkanların gelmesi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.