Kırka giderken

A -
A +

Bugün size sakin, dingin bir pazar yazısı yazmak istedim. Kırk yıllık bir bilanço. Altmış gün sonra kırk yaşına basacak olan birinin gönlünden, zihninden geçenler.

 

 

 

Bu yazı özellikle benden küçükler için. Sık sık söylerim özellikle liselerde ya da üniversitelerde. 18-20 yaşlarında bir genç görünce 40-45 yaşlarındakiler “Ne güzel yaştasın, ah o yaşta olsam” gibi şeyler söyler. Ben gülüyorum bu söze. Çünkü fazla romantik. 18-20’li yaşlar bir Türk genci için sürünme yaşlarıdır. Üç vasıta ile okula, dört vasıta ile eve gitme yaşları. Cepte para olmadığından yürüme yaşları. Çok yorulma, az dinlenme yaşları.

 

 

 

Bugünlerde bazen sokak röportajlarında 15, 16, 17 yaşlarında gençlerimizi görüyoruz. Cebinde çok az para olduğundan, harçlığının yetmediğinden şikâyetçi. Genç kendi adına haklı, çünkü çevresine bakıyor, kendi dönemine bakıyor. “Gençlerin cebine para konmalı, onlar hiçbir şey için çaba göstermek zorunda değil, onlar her şeyin en iyisine layık” algılarına kapılıyor.

 

 

 

Oysa ben ve benim örnek aldığım bütün iş insanları, başarılı kişiler, tümü 13-14 yaşında çalışmaya başlamış insanlar. Ne iş bulursa yapmış, her türlü iş teklifine balıklama atlamış kişiler.

 

 

 

Çok sevdiğim bir laftır: Zor zamanlar güçlü insanlar oluşturur. Güçlü insanlar iyi zamanlar getirir. İyi zamanlar zayıf insanlar oluşturur. Zayıf insanlar zor zamanlar getirir.

 

 

 

Peki bu söz neden bu kadar doğru?

 

 

 

Çünkü zor zamanları yaşayan insanlar o zorlukla baş ederek güçlenir. Güçlü insanlar kendileri için ve kendilerinden sonrakiler için hayatı kolaylaştırmak, iyi zamanlar oluşturmak için çabalar. İyi zamanlarda ise zorluk görmemiş, zorlukla baş etmemiş evlatlar yetiştirirler. “Ben zorluk yaşadım, evladım yaşamasın” diyen anne-babalar. Oysa onların kıyamadığı evlatlarına hayat kıyacaktır. Ve iyi zamanlar zayıf insanlar getirecektir.

 

 

 

“Âlimden zalim, zalimden âlim doğar” sözü de aynı noktaya varmaktadır.

 

 

 

Peki tablo bu kadar netken neden zor zamanlar yaşamış güçlü insanlar çocuklarını kendileri gibi zorluklarla karşı karşıya bırakmaz?

 

 

 

İşte bu yüzden artık liselere daha sık gidiyorum. Liselerdeki gençlere soruyorum. “Sürünüyor musunuz? Hâliniz perişan mı? Cebinizde sınırlı para mı var? Hayat zor mu sizin için?”

 

 

 

Çoğu yüzünü mahzun bir ifadeye büründürerek onlara bir çözüm önereceğim umuduyla “eveeeet” diyorlar. Sihirli bir formül vereceğim ve onlar da bir anda sihirli bir değnekle spor arabalarında bulacaklar kendilerini.

 

 

 

Ben de şöyle diyorum onlar “Evet” deyince. “Harika, bu çok iyi haber. Çünkü bu yaşlar sizin sürünme yaşlarınız. Ya 30’a kadar sürünürsünüz, ya da 30’dan sonra. Eğer 30 yaşından sonra sürünmek istemiyorsanız şimdi sürünmenin tadını çıkarın.”

 

 

 

Biraz bozuluyorlar tabii, ama gayet net şekilde anlıyorlar beni.

 

 

 

Şimdi gelelim bizim kırk yaşımıza. Benim en büyük şansım 1984 doğumlu olmam diye düşünüyorum. Birçok sebebi var bunun. En başta internetin doğuşunu çok doğru bir yaşta karşılamış bir yaştaydım o yıllarda. Ama daha da önemlisi, zor zamanlar görmüş güçlü insanlara yetişen son jenerasyondaydım.

 

 

 

Yani zorlukları gören nesilden de sayılırım, kolaylıklar döneminden de. Hatta aralarında bir köprü dönemindeyim. Teybe sesini kaydedip uzaktaki akrabalara da göndermeyi de yaşadım, yapay zekâ ile yazdığım birkaç dörtlüğü anında şarkıya dönüştürmeyi de deneyimledim.

 

 

 

Şimdi bazı aile şirketlerine ya da baba-oğul anlaşmazlıklarını çözmeye aracılık etmeye çalışıyorum. İki tarafı da iyi anlıyorum. Babanın beklentilerini, evladın zorluklarını. Tek taraflı çözmeye çalışmak sonuç vermiyor. Ama ikisini de anlamadan çözüm üretmek imkânsız.

 

 

 

Şimdiki aklım olsa belki daha erken yaşta evlenip baba olma niyetine girerdim. Olurdu, olmazdı orası nasip ama evlenip evlat sahibi olma yaşı maalesef 30’un üzerine çıktı ülkemizde. Bu da birçok sıkıntıyı beraberinde getirdi.

 

 

 

Bir ikincisi de, genç yaşta çok daha fazla ülkeye gider, kalırdım. Şimdiki şartlarda zor ama benim gençliğimde daha kolaydı. Ama o yıllarda da babamla omuz omuza vermiş işe güce gömülmüştük. Nasip, böylesi hayırlıymış.

 

 

 

En güzeli ise kırk yaşımda sizlerle, sizlerin verdiği değerle ödüllendirilmiş olmak. Bu güzel gazetenin bir yazarı, sizlerin de bir kardeşi olmak. Hepinize müteşekkirim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Şenol 5 Mayıs 2024 08:52

Allah yolun da yolun açık olsun kardeşim.