Orada olmayan adamlar

A -
A +

Dün gece yine gazeteci abilerimizle ve kardeşlerimizle bir sahur programındaydım. Bir genç gazeteci kardeşim durdu durdu “Abi geçenlerde kulağını çınlattım” dedi. Malatya’ya gitmiş. Kalabalık bir toplulukla sohbet ederken konu açılmış. “Durun” demiş “Ömer Abinin bu konuda bir yazısı vardı onu açıp size okuyayım.” Hangi yazı diye sordum, direkt başlığını söyledi. İlk başta hatırlayamadım ama sonradan hatırladım. Başlığı da tam buydu “Orada olmayan adamlar”.

 

 

 

Ama bu yazıyı ben yazalı 10 sene olmuş, aradan çok sular akmış. Hani Afrikalı atasözünde diyor ya “Aynı suda iki kere yıkanılmaz”. Yani ne sen aynı sensindir, ne de su aynı sudur. Her şey aynı gözükse de her şey değişmiştir. Sonra şu geldi aklıma, yazıyı okumadan ana fikir üzerinden tekrar yazayım.

 

 

 

Her yerde olan adamlar var. Hem siyasette görevi var, hem aile şirketinde, hem yardım derneğinde, hem iş derneğinde. Bakıyorsun, her fotoğrafta. Her cemiyetin içinde o var.

 

 

 

Açıyorsunuz CV’sini, aynı anda yaptığı görevler 10’dan fazla. Şu derneğin kurucu üyesi, bu derneğin yönetim kurulu başkanı, o derneğin başkan yardımcısı, öteki derneğin yönetim kurulu üyesi. Sonra aklınıza günün saatleri geliyor. Aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya 24 saat.

 

 

 

Peki nasıl yetişiyor bunca iş? Elbette yetişmiyor. Ama her yerde olmasının bir sebebi var, hiçbir yerde boşluk bırakmamak, ola ki kendisine rakip gördüğü, sevmediği birisi, yahut ileride rakip olacağı birisi orada olmasın.

 

 

 

Benzer bir durum siyasetteki insanlarda da var. Üç dönem, dört dönem görev yapıyor, sonra parti başkanının gözlerinin ta içine içine bakıyor buğulu gözlerle. “Peki ben ne olacağım?” der gibi.

 

 

 

Yahu senin siyasette kombine biletin mi var? Loca mı aldın sonsuza kadar? Bizim sana millet olarak aralıksız, sonsuza kadar koltuk borcumuz mu var?

 

 

 

Veyahut ne yaptın bugüne kadar ki senden vazgeçmeyelim?

 

 

 

20 yıl geçirmiş kendi işinin dışında STK’larda, siyasi partilerde, neler yaptın diye sorsanız başlıyor görevlerini saymaya. Görevlerini değil bize yaptıklarını say, hangi proje senin, hangi icraatta neleri değiştirdin, neleri başardın, o kuruma hangi vizyonları getirdin, senden sonraki hangi başarılı, yetenekli genci kazandırdın? Cevap yok. Çünkü bunun ölçümü yok.

 

 

 

Oysa bir yerde olmanın iki farklı sorumluluğu vebali var. Birincisi orada işgal ettiğin koltuğu dolduran kişi olarak yapman gerekenler. Yapman gerekip de, yapabilecekken yapmadıklarından sorumlusun, bu birincisi. Bir de ikincisi var, senin yerine orada olabilecek, senden daha iyi işler yapabilecek birinin yerini almış olmak. Onun yapamadıklarının da vebali senin. İkisi de görünmez durumlar, yapabilecekken yapmadıklarının sonuçlarını da göremiyoruz, senin yerine orayı hak eden kişinin yapabileceklerini de bilmiyoruz. Ama bir bilen var. Hem de en büyük karar verici, en büyük kayıt tutucu.

 

 

 

Şunu da eklemeliyim. STK’lar siyasetin bir basamağıdır Türkiye’de. Bu bugün de böyle, dün de böyleydi. Şu anda bir ilçe belediye başkanı var örneğin İstanbul’da. Öncesinde toplum sağlığı ile ilgili çok önemli bir derneğin o ilçedeki başkanıydı. İlçenin her yanında sürekli o başkanın fotoğrafı ve o derneğin adıyla “Hayırlı bayramlar”, “Hayırlı kandiller”, “Hoş geldin Ramazan” afişleri donatırdı. İlginç gelirdi o zaman ama şimdi geriye doğru bakınca anlıyoruz ki bir stratejinin parçasıymış.

 

 

 

Hâl böyle olunca, insan da düşünmeden edemiyor, STK’yı siyasete basamak olarak kullandın, tamam da, STK dönemin boyunca o STK’ya mı hizmet ettin yoksa sonrasına mı hazırlık yaptın?

 

 

 

Hasılı dostlar. “Olmak” hastalığımızı “yapmak” becerimizle yer değiştirmediğimiz sürece, “Olduktan” sonra da “Yapmak” motivasyonu yerine daha büyük, daha parlak bir üst raftaki pastaya göz diktiğimiz sürece sadece orada olan adamlar olacağız.

 


Oysa makamdayken, görevdeyken o görevin her bir anının, her bir saniyesinin hakkını vermeye çalışmak bizi belki de makamların en güzeline taşıyacak. Bu üç günlük dünyadaki kıytırık makamlar yerine gözümüzü dikmemiz gereken o en güzel makama.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.