Vuhh, gitti adam!

A -
A +
İlk Türk uzay yolcusu Alper Gezeravcı’nın da yer aldığı Axiom Mission 3 (Ax-3) ekibinin uzay yolculuğu başladı. Uzay aracının sağlıklı bir şekilde göğe yükselişi karşısında Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın “Vuhh, gitti adam!” tepkisi sosyal medyada çok konuşuldu.
 
Birkaç hafta önce Türkiye’de sanayi ve teknolojiye yön veren ve doğrudan Fatih Kacır Bey’e bağlı birkaç bürokrat arkadaşımızla sohbet ettik. Özel sohbet olduğundan ismini zikretmek istemediğim önemli bir bürokrat arkadaşımız göreve geldiğinde Fatih Kacır Bey’le olan bir sohbetini anlattı. Göreve geldiğinde Bakan Bey’e “Sayın Bakan’ım, benim rutinlerim var, ben gece 1’de yatarım, sabah da 5’de kalkarım” dediğinde Bakan Bey gülümseyerek “Kalkış rutinin iyiymiş de, yatış rutinini biraz daha ileri saatlere ertele” demiş.
 
Görüştüğümüzde akşam 7-8 civarlarıydı bu bürokrat arkadaşlarımızla. Günün yorgunluğundan artık neredeyse gözleri kapanmak üzereydi, her gün aralıksız, kesintisiz bir tempo. Hem Bakan Bey’i, hem iki bakan yardımcısını uzun yıllardır tanırım. Gerçekten insanüstü bir mücadele veriyorlar.
 
Bütün bunları gören, şahit olmuş biri olarak o “Vuhh, gitti adam” tepkisini görünce hem gülümsedim, hem duygulandım. “Uzunca zamandır süren çaba, emek ve işte orada” diyor o “vuhh” tepkisinde Bakan Bey. Sesi titriyor, gözleri hem dolu dolu, hem ışıl ışıl. Sesi çatlıyor, duygulanıyor.
 
“Adam kazandı” gibi bir kalıbımız daha olmuş oldu böylece, “Vuhh, gitti adam” diye. Ülkece sarılalım bu işe, birlik olalım, motive olalım, birbirimize iyi gelelim ve daha güzellerini yapalım.

Bu ülkenin gençleri, çocukları bütün bunların en güzellerine layık.

Geçtiğimiz hafta MÜSİAD Dijital Dönüşüm Sektör Kurulu olarak Beşiktaş’ta İTÜ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesindeydim. Okulun müdürü Prof. Dr. Hüseyin Toros, İTÜ’de hocayken hem maaşından, hem statüsünden feragat edip okul müdürü olmuş ve ekibiyle bu güzel liseyi kurmuşlar.
 
Oradaki gençler çıkıp proje sunumlarını yaptılar. Her birine, her seferinde koşup sımsıkı sarılasım geldi. Çocuklar bırakmayın, gençler vazgeçmeyin, pes etmeyin.
 
Vallahi yapacağız, billahi yapacağız.
 
Aliye yengemiz
 
Bu hafta benim için çok değerli bir insanı, iş hayatıma şekil ve yön veren, bu hayattaki en büyük rol modellerimden, 2005’de kaybettiğimiz amcam Akın Ekinci’nin bize yadigârı, dört kuzenimin annesi Aliye Ekinci yengemizi kaybettik.
 
Eşi Akın amcamı genç yaşta, trafik kazasında kaybettiğimiz günden, kendisini kaybettiğimiz güne kadar dört evladını, gelinlerini, torunlarını kendi çatısının altında toplamış, onlara hep yol göstermiş, istikametten hiç ayırmamış, evlenip gitseler bile kendi yörüngesinde tutmayı başarmış bir Anadolu kadınıydı yengem.
 
Hani öz ve üvey diye iki kavram var. Öz baba, üvey baba, öz anne, üvey anne, öz kardeş, üvey kardeş. Ne demek üvey? Öz olmayan demek. Ne oluyor üvey olunca? Öz kadar kıymetli olmuyor. Teoride böyle, değil mi? Ama gerçekte? Başka…
 
Mesela ilk gençlikte şöyle gelirdi bana. Birisinin kayınvalidesini kaybettiğini duyduğumda, ya da kayınpederini, “Ne olacak ki? Neden üzülsün ki?” diye düşündüğümü hatırlarım. Öyle ya, insan yengesine, eniştesine, kayınvalidesine, kayınpederine neden üzülsün?
 
Cenaze evine gidene kadar bunu düşündüm. Yengem annem yokken annemiz olurdu, babaannem yokken de babaannemiz. Her bayram onun evinin salonunda, o masada bayram kahvaltısına otururduk. Ramazan ayında iftarımız oradaydı.
 
Eskiden beri kültürümüzde yenge demek, teyzeden farksız, annemizin öz olmayan kız kardeşi gibiydi. Bakmayın bize empoze edilmeye çalışılan elti savaşlarına. Elbette anlaşamayan, birbirini sevmeyen eltiler de vardır ama eltinin eltiye hakkı da çoktur. Çocuklar amcasının evinde, kuzenleriyle kalmayı sever ama özünde yengenin, yani annenin eltisinin misafiridir. Onu o ağırlar. Yatağını o serer, kahvaltı sofrasını kurar. Annenin yaptığı her şeyi o da yapar.

Bizim Aliye yengemiz de böyleydi. Ben ondan, erken yaşta dul da kalsa bir kadın isterse çocuklarına liderlik, önderlik, reislik edebilirmiş, kendi ayaklarının üstünde durmaya çabalayıp aslanlar gibi güçlü olabilirmiş. Bunları öğrendim Aliye yengemden. Mekânı cennet, kabri nur olsun. Bir Fatiha buyurursanız müteşekkir olurum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.