G-20 Zirvesi ve Suriye'de Terör Oyunu…

A -
A +
Türkiye'nin dönem başkanlığını yaptığı G-20 zirvesi, yarın Antalya'da başlıyor. Dünya ekonomisinin %85'ini, dünya ticaretinin %80'ini ve dünya nüfusunun üçte ikisini temsil eden 19 ülke ve Avrupa Komisyonundan oluşan G-20 topluluğu, uluslararası sistemin başat aktörlerinin buluşma zeminidir.

Hem mevcut küresel güçlerin hem de geleceğin muhtemel küresel güç adaylarından oluşan ortak platform özelliğiyle G-20, dikkat çekici bir konuma sahip. G-20; G-8 ülkelerini, Birleşmiş Milletlerin (BM) 5 daimi üyesini, BRICS ve MINT grubundaki ülkeleri kapsayan özelliğiyle bir yandan uluslararası sistemin mevcut kurumsal yapısını, diğer yandan geleceğe dair daha güçlü kurumsal yapılanma amacı güden ittifakları içermektedir.

Antalya buluşmasında dönem başkanlığı konumuyla Türkiye, zirvenin önceliğine "kapsayıcılık" vurgusunu taşımış durumda. Kapsayıcılık motifiyle Türkiye; küresel ekonomik hatta siyasal tüm sorunlara ortak zeminde, meseleleri çıkarlara göre ayrıma uğratmadan, ötelemeden, yok saymadan bir arada ortak çözümler üretilmesinin önemine dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın teklifi üzerine, terör ve göç konusu da zirvede ele alınacak. Bu iki konu, özellikle Suriye sorunu ve buna bağlı olarak sığınmacılar ve mülteciler gerçekliğine odaklanacak.
Türkiye; Suriye meselesinde dünyanın artık gerçeklerle yüzleşmesini, sorunu çözmek istiyorsa atılacak adımların belli olduğunu ve bunun için ortak inisiyatife ihtiyaç olduğunu, teröre karşı ayrımsız bir mücadelenin esas olduğunu ifade edecek.

Tüm bu mesajlar esasen birçok gerçekliğe temas ediyor. Dünya giderek kaosun, karmaşanın ve düzensizliğin girdabında değerlerini tüketiyor. İnsanlık adına atılan adımlar azalırken, devletlerarası çıkar çekişmesi ve buna bağlı olarak güç maksimizasyonun hakim duruma gelmesi, dünyanın huzur içinde yaşanabilir olmasını engelliyor. Uluslararası sistem birinin kazanması için, diğerinin kaybetmesi zorunluluğuna kilitlenerek, çatışma ve gerilimi besleyen bir düzeneğe mahkûm kılınıyor.

Gücüne güç katmaya çalışan devletler, rakipsizlik rehavetini bir risk olarak görüyor, bu rehavete kapılmamak adına muhtemel rakiplerini saptamaya çalışıyor. Buna bağlı olarak da rakiplerinin muhtemel yükselişini durdurabilmek için hemen her yolu deniyor. Bu durum şiddetin her türlüsüne zemin hazırlarken, teröre ve örgütlerine uygun bir iş iklimi üretiyor.
Suriye'de Esad rejiminin ve DAEŞ, PYD gibi terör örgütlerinin ürettiği şiddet sarmalını çıkarları adına destekleyenler, terörün evrensel tarifini, tahrif edenlerdir. Terör örgütlerini çıkarlarının uzantısı, meşrulaştırma aracı kılanlardır.

DAEŞ terör örgütüyle mücadelenin 30 yıllara yayılacağını ifade eden küresel aktörün temsilcileri, aslında bize cambaza bakmamızı istemektedir. DAEŞ'e karşı mücadele etmek için Suriye'de olduğunu söyleyen Rusya'nın tavrı da farksızdır. Bu noktada soru şudur; DAEŞ'e karşı mücadele ettikleri söylenen ABD'nin başını çektiği koalisyon güçleri İngiltere ve diğerleri, Rusya ve diğer bölge güçleri, isteseler DAEŞ'in kökünü kazımak için sizce ne kadar süreye ihtiyaçları olur? Bırakınız 30 yılları, bunun için bir hafta bile çok uzun bir süredir. Bu bir çıkar oyunudur, terör oyunudur. Suriye üzerinden sahnelenen maskeli bir oyundur. Rejimiyle, örgütleriyle Suriye'de sahnelenen terör oyunudur.
DAEŞ'i terör listesine almayan Israil'e rağmen, 2013 yılında bu örgütü terör listesine almış Türkiye'yi; ya bu terör örgütüne karşı kara harekâtıyla tek başına mücadele edersin ya da seni terörü destekleyen ülke durumuna düşürürüm tehditleriyle, kumpasıyla karşı karşıya bırakmak isteyenler bu oyunun senaryo yazıcılarıdır. MİT Tırları üzerinden dünyayı ayağa kaldırmaya çalışanlar, bu senaryoyu yazanların mızrak ucu, piyonu, kuklalarıdır.
Terörün her türlüsüne karşı olduğunu her fırsatta dile getiren Türkiye, bir yandan bu zemindeki mücadelesini sürdürürken bir yandan da başta Avrupa ülkeleri olmak üzere çıkarları için her yolu mubah sayan tüm güçlere insanlık dersi vermektedir.
2,5 milyon Suriyeli sığınmacıya topraklarını açan, onlara yaşama tutunmaları için nefes olan Türkiye; mazlumları yok sayan, insanlığı ıskalayanlara yarın Antalya'dan bir kez daha dünyanın beşten büyük olduğunu hatırlatacak.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.