Dünya çapında bir muhteşem ödüle nasıl lâyık görüldüm

A -
A +

Dünya Sanat ve Kültür Akademesi'nin, Dünya 12. Şairler Kongresi 1991 yılında İstanbul'da yapıldı ve dört gün devam etti. Lütfen bu çok şatafatlı isme dikkat buyurun: Dünya Sanat ve Kültür Akademisi ve Dünya Şairler Kongresinin 12.'si... İşte bana, o meşhur Akademinin düzenlediği o meşhur Dünya Şairleri Kongresinde büyük bir ödül verildi. Ben o ödülden bugüne kadar hiç bahsetmedim. Bu konuda hiçbir gazetede iki satırlık bir haber de çıkmadı. Çünkü ben, konuyu hiç kimseye bildirmedim. Şimdi burada, 10 yıllık suskunluğumu bozarak, müthiş bir açıklamada bulunacağım. Bu büyük akademi, beni hangi eserimle, hangi şiirimle tanıyarak, inceleyerek bana bu büyük ödülü lâyık gördü? Dünya Şairleri Kongresinin 12.'si İstanbul'da bir otelde yapıldı. Kongreye ben de davetliydim. Önce isim beni cezbetti. Dünya Şairleri Kongresi! Acaba ülkelerden kaçyüz şair gelecek ve kongrede neler konuşulacaktı? Bildirilen günde ve saatte, otelin toplantı salonuna girdiğim zaman şaşırıp kaldım. Çünkü ortalıkta sadece 20-25 kişi vardı. Türkiye'den 8-10 arkadaşım bu kongreye katılmıştı. 15 kadar şair de yabancı ülkelerden gelmişlerdi. Kongreye nedense dinleyici olarak kimse çağrılmamıştı. Gelenler, şair arkadaşlarımın yakınlarından ibaretti. İçimden kendi kendime dedim ki: "Anlaşılan yine biz çalıp biz oynayacağız!" Kongre, Talat Sait Halman'ın başkanlığında açıldı. Talat Sait, benim yedek subay okulundan bölük arkadaşımdı. Sonra Kültür Bakanımız oldu. Halman, mükemmel İngilizcesi ve Türkçesiyle, dünya şairlerini birer birer kürsüye davet etti. Herkes, şiirini veya şiirlerini, kendi diliyle okuyup iniyordu. Zaman, yemek saatine kadar böyle geçti. Salona tekrar döndüğümüzde ben Talat Sait Halman'la beraberdim. Galiba Amerika'dan o kongreye katılan yaşlıca bir hanım, Halman'ı yanına çağırdı. Yanında orta boyda bir yol çantası duruyordu. Karşılıklı olarak bir süre konuştular. Konuşmaları bitince Talat Sait bana dönerek dedi ki: - Bu, dünya Sanat ve Kültür Akademisi gittikleri ülkelerin şairlerine, âdetleri gereğince ödüller veriyor. Bu 12. Kongrede de iki Türk şairine ödül verecekler. Hanımefendi benden iki isim istedi. Ben de ona senin ismini verdim. Şimdi ilk ödülü sen alacaksın! Tebrik ederim! Ne diyeyim? Sadece teşekkür ederim demekle kaldım. Bir masa başında üç kişiyiz. Dördüncü kişi yok. O yaşlı kadın yol çantasından çıkardığı 22x30 ebadındaki gösterişli bir ödülün baş tarafına, özel bir aletle benim ismimi yazdı ve gümüş gibi parlayan, şatafatlı bir mühürle gururlanan o ödülü bana uzattı. Sonra tekrar Talat Sait Halman'a döndü: - İkinci ödülü kime verelim? diye sordu. Talat Sait de bana döndü. - Kime verelim? Ben de sevdiğim-saydığım şairlerden birinin ismini söyledim. Kadıncağız yol çantasından ikinci ödül plâketini çıkardı. Söylediğim ismi, dikkatlice yazarak işini bitirdi. Gidip ikinci ödül sahibini haberdar ettim. Geldi o da benim gibi teşekkür ederek ödülünü aldı. Sakın gülmeyin! Bu Dünya Sanat ve Kültür Akademisi'nin Dünya Şairleri Kongresi'ndeki ödül töreni sadece dört kişi arasında oldu bitti. Herhalde başka şairler: "Bize neden ödül verilmedi?" diye sormasınlar ve üzülmesinler diye merasim adeta gizlice yapıldı. Bu muhteşem ödül bana niçin verildi? Tamamen Talat Sait Halman'ın sayesinde! O kimin ismini söyleseydi büyük ödül sahibi o kişi olacaktı. O güne kadar ne ben: Dünya Sanat ve Kültür Akademisi diye bir kuruluştan haberdardım; ne de o kuruluş (bırakınız kitaplarımı), benim ismimi biliyordu. Peki ya ikinci ödül sahibi? Onun da ismini, ben verdim. Yani onu da dünya şairlerinden biri olarak ben seçtim. Bana verilen gösterişli ödül levhası üzerinde İngilizce olarak şöyle deniliyor ki: Dünya Sanat ve Kültür Akademisi, Yunus Emre hatırasına, Bay Yavuz Bülent Bakiler'i şiir yoluyla dünya barış ve kardeşliğine dikkat çekici yardımlarından dolayı 12. Dünya Şairleri Kongresinde ödüllendirir. 16.9.1991 İstanbul Yemin ederim ki, bu ödülün bana verildiği tarihe kadar ne Yunus Emre hakkında tek mısra yazmıştım; ne de dünya barışı ve kardeşliği için bir çalışma içinde olmuştum. Ben dünya barışından önce kendi milletimin barış ve kardeşlik içinde bulunmasını istemiştim; istiyorum. Bu hadiseyi bütün çıplaklığıyla neden yazdım? Bazı kimselere, bazı dünya kuruluşları tarafından bana verilen ödüle benzer ödüller veriliyor. Veya bazı kimseler eş-dost kayırmasıyla öne çıkıyor-çıkarılıyor. Sonra arkasından bir büyük şamata koparılıyor: Dünyanın en büyük şairi! İşte dünyanın en büyük sanat kuruluşlarının verdikleri büyük ödüller! Bu ödülleri inkâr etmek ilkelliktir! Dünyanın kabul ettiği bir şairimizi biz nasıl reddederiz?" Beyefendiler! Hanımefendiler! Dünyanın en büyük Sanat ve Kültür Akademilerinden bir ödülü, alnımın teriyle (!) ben de kazanmış durumdayım. Var mı diyeceğiniz?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.