Kültür Bakanımıza teşekkür

A -
A +

Kültür Bakanımız İstemihan Talay'ı, iki yeni hizmeti dolayısiyle alkışlıyorum. Bu hizmetlerden biri: Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na daha medenî bir çehre kazandırmasıdır; ötekisiyse, bir tarih şuuruyla hareket ederek bizim en eski bayramlarımızdan biri olan Nevruz'u, Türkiye çapında yeniden canlandırmak istemesidir. Bütün Türk Dünyasında çok büyük şenliklerle kutlanan Nevruz'u yeniden yaşatmak milletimize, devletimize yeni güzellikler kazandıracaktır. Önce şu, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na İstemihan Talay'ın kazandırdığı ciddiyeti alkışlamak istiyorum. Kanunun yeni şekli dolayısiyle, bundan böyle bir yazar, eserini veya eserlerini bir yayınevine teslim ettiğinde, vesveseye kapılmayacak: "Acaba kitabım kaç defa ve kaç bin adet basıldı?" diye bir şüpheye düşmeyecek. Çünkü artık her yayınevi, basacağı kitabın sayısı kadar, Kültür Bakanlığı'ndan bandrol satın alacak ve piyasaya bandrolsuz bir kitap süremeyecek. Bu yeni değişiklik, yayınevlerine de bir itibar kazandıracak. Yayınevlerinin yazar karşısında alınları açık, başları dik olacak. Böylece İstemihan Talay, (Kanunun yeni şekliyle) belki de yüzyıldan beri, yeşerip duran birtakım dedikoduları kökünden kurutmuş olacak. Mesela ben en az 10-15 yetkili ağızdan dinlemişimdir, bana demişlerdir ki: "Peyami Safa'nın eserlerini basan yayınevleri han-hamam sahibi oldular. Ama Peyami Safa, bütün ömrünü binbir sıkıntı içinde geçirdi." Doğru mu bu? Umumi kanaat böyle! Acaba Peyami Safa kitaplarının telif ücretini noksansız aldı da har vurup harman mı savurdu? Yoksa bazı yayınevleri, ona bir baskı ücreti verip sonradan 2., 3., 4. Baskılar mı yaptılar. Kanundaki yeni düzenlemelerle, artık bu kabil şüpheler de ortadan kalkmış olacak. Merak eden bir yazar, Kültür Bakanlığı'na başvurarak, eserinin kaç bin basıldığını öğrenmiş olacak. Bu bakımdan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun yeni şeklinden, bütün yayınevlerinin memnun olması gerekir. Geçen yılın başlarında, bir yazarımızın, sözüm ona 35. baskısı yapılan bir kitabını almıştım. Bir hafta önce, aynı kitabın 7. baskısını Bağdat Caddesi'ndeki bir kitapçıda görünce çok şaşırdım. Şahsen ben, bir okuyucu olarak kandırılmak istemiyorum. Yayınevleri, bir kitabı kaç bin adet basmışlarsa onu dosdoğru göstermelidirler. Bu münasebetle Kültür Bakanımızdan iki talebim olacak: 1- Bakanlık, bazı sanat ve edebiyat dergilerine % 20 indirimle abone oluyor. Sonra bu dergilerin, istediği kütüphanelere taahhütlü olarak gönderilmesini istiyor. Kendisi, fiyatı bir milyon lira olan bir dergiyi 800 bin liraya alıyor ama o dergiye ayrıca 550 bin liralık bir posta masrafı ödenmesini istiyor. Böylece geriye 250 bin lira kalyor. Dergi giderleri, büro ve personel ücretleri ödendiğinde el elde, baş başta bile kalmıyor. Kültür Bakanlığı kültür ve sanat dergilerine destek olmak istiyorsa, bu taahhütlü posta uygulamasından vazgeçmelidir. Dergiler normal şekilde gönderilmelidir. "Ya kaybolan dergiler olursa" denilecektir. Bakanlık, taahhütlü göndermelere rağmen kaybolan dergiler yerine yenilerinin gönderilmesini istemekte, bu noksanlık giderilmeden abone bedellerini ödememektedir. O zaman taahhütlü olarak dergi postalama mecburiyeti neye yaramaktadır? Kültür Bakanımız, bu lüzumsuz külfeti, binbir zorluk içinde bulunan dergilerimizin üzerinden lütfedip kaldırmalıdır. 2- Devlet, güzel kitap, okunan, aranan kitap yazan kimseleri cezalandırmamalı, aksine teşvik etmelidir. Bunu, şunun için yazıyorum. Devletimizin Telif Hakları Yönetmeliği'ne göre bir kitabın ilk baskısına ödenen telif ücreti yeni baskılar yapıldıkça daha aşağılara doğru çekilmektedir. Yani, Devlet kuruluşumuz yazara demektedir ki: "Yazdığın kitap çok beğenildi ve birinci baskısı hemen bitti. Şimdi ben kitabın ikinci baskısını yapacağım ama, sana da ilk yaptığım ödemeden daha az para vereceğim" Olur mu bu? Oluyor işte. Mesela benim Üsküp'ten Kosova'ya isimli kitabım 9. baskısıyla 48.000 adede ulaştı. Yayınevi, Devletimizin Telif Hakları Yönetmeliği'ni uyguladı. Her defasında bana daha az para ödedi. 9. baskı yapıldığı zaman (8.000 adedi için) aldığım telif ücreti sadece kırksekiz milyon liraydı. 9. veya 10. baskılarda borçlu çıkacağımdan korktuğum için, kitabımı o yayınevinden çekmek mecburiyetinde kaldım. Kültür Bakanımız böyle çarpıklıklara göz yummamalı, gerekli değişiklikleri Telif Hakları Yönetmeliği'nde de yapmalıdır. Kültür Bakanımızın gerçekten alkışlanacak ikinci davranışı, "Nevruz"un bütün Türkiye'de kutlanılması için teşebbüse geçmesidir. Kültür Bakanımızın bu yiğit, bu çok önemli kararını da alkışlıyorum. Teşekkür ediyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.